25 Aralık 2015 Cuma

Takılınca Çekmeyin *

-... .. Günübirlik ilişkilerde, bazen çocuğumuz, bazen karşımızdaki yetişkin, bazen de kendimiz farklı konulara takılabiliriz. Bazen her iki tarafın da takıldığı olur ki bu daha da tehlikelidir. 
-Çünkü birisi takıntısından vazgeçmezse, ipler kopabilir.
-Buradaki tehlike, iki tarafın da ipleri kendinden yana geriyor olmasıdır.
-Tek taraflı olduğunda kişi, karşısındakinin takıldığını görebilir, ipi gevşetebilir ve çözme girişiminde bulunabilir.
-Fakat iki tarafın da takılması halinde, herkes kendi haklılığını savunmaya kilitlendiği için karşısındakinin durumuna objektif bakma şansı genellikle olmaz. Duygular öfke denizinin dalgalarıyla boğuşuyordur artık... 
-Duygu değişmeden davranış değişikliği çoğunlukla olmadığı için takılma daha uzun sürer ve tahribat da hem daha çok hem de daha derin olur.
-Her şeyi kafasına takmak ve hiç olmayacak şeyleri abartarak sıkıntı oluşturma yaklaşımı, muhatabına sıkıntı yaşattığı gibi kişinin kendisine de çok zarar verir.
-Önü alınmayan bu takıntılar zamanla “obsesif kompülsif” denilen bir çeşit rakatsızlığa dönüşebilir. Şahsın psikolojik dengelerini zamanla tehdit etmeye başlar.
-... ..
--Oysa insan, kendini muhatabı ile aynı safta görse karşı safta duruşun hep saldırı, eziyet ve sıkıntı veren pozisyonu tetiklediğini bir bilebilse! Hayatı paylaştığı eşinin; el ele ahirete yürüdüğü yoldaşı, dava arkadaşı, dahası kendi yarısı, yani canı olduğunu bir kavrayabilse!
-O insanın yanlışları, eksikleri olsa bile onu değrli kılacak pek çok özelliği olduğunu,  görmek için bakmadığından fark edemediğini bir anlasa...
-O zaman, yanındaki değerli yol arkadaşını kırıp üzmenin, yıpratmanın aynı zamanda kendi gücünü, enerjisini yok etmek anlamına geldiğini, bu durumdan kendinin de yara aldığını kavrayacak.
-Ve dahası, birbirlerine verdikleri her acı, üzüntü ve sıkıntı ile yuvalarına darbe vurduklarını, bu darbenin de herseferinde evin temelinde ve giderek duvarlarında çatlaklar, parçalanmalar oluşturduğunu görecekler.
-Sonra bu açıklardan gelen soğuklarla üşüyeceklerini, yıkılan bu duvarlarla evin ev olmaktan çıkıp harabeye döneceğini fark edecekler. Bunu erken fark edemeyenler, yuvaları yıkıldıktan sonra ne kadar tehlikeli ve yanlış bir yönde ayak dirediklerini görüp bin pişman olacaklar, fakat işi işten geçmiş olacak. ... ..
-... .. Peki takılıp kalmamak için neler yapmalıyız? İbremizi; saptırmaya ve aksi yönü göstermeye değil; doğru yöne, sevmeye, saymaya ve korumaya yöneltmeliyiz.
-Haklı olduğumuzda dahi eleştiriyi sadece muhatabımızın davranışına yöneltmeliyiz, kişiliğine değil...
-Kimsenin kişiliğine saldırmaya, onu rencide etmeye,küçümsemeye ve frekanslarını karıştuırmaya hakkımız yok. “Sen iyi bir insansın, seni seviyorum; fakat bu davranışın beni şu şu yönlerden üzüyor (bu tür davranışa maruz kalmak beni üzüyor). Sen öyle davrandığında ben kendimi şöyle hissediyorum ve çok üzülüyorum.” ya da “... ..” gibi ifadelerle eleştirdiğimiz hususları ifadelendirebiliriz. Her insan Allah (c.c.) katında çok değerlidir, eleştirimiz insanın bizzatihi kendine yönelik olmamalı.
-“Ben haklıyım!” diye tutturan eşinize karşı “Hayır! Ben haklıyım!” diye karşılık vermek, sorunu çözmez; hatta büyütür.(Özellikle de yoğun öfke halindeyken.)  “Kavga ortamı yangın gibidir. İçine girerseniz yangın büyür ve her iki taraf da zarar görür. Söndürmek için dışardan müdahale şarttır. Hem, “Fiikir yürüterek girilmemiş bir çıkmazdan, fikir yürüterek çıkamazsınız.”
-Öncelikle “ Çok afedersin, seni, üzmek istemezdim. doğru, haklı olabilirsin. Lütfen rahat ol, biraz sakinleşebilirsen iyi olur. Çok özür dilerim.” gibi sözlerle muhatabımızı sakinleştirelim.
-Bazen de bu tamamen susarak gerçekleşebilir.  Fakat biraz zaman geçip iki taraf da sakinleşince kibarca “Biraz vakit ayırabilir misin?” diye sorarak ... .. Kendisinin bu kadar gerginleşmesinden dolayı üzgün olduğumuzu ifade edelim. Tekrar kırıp dökmeden “Meseleyi bir de şu yönüyle ele alabilir miyiz?” diye olayın başka boyutlarına dikkat çekelim.... ..
-Takılan çocuksa, yaş dönemi özelliklerini de göz önünde bulundurarak, onun çocuk olduğunu unutmadan, onun için eğitici de olabilecek yaklaşımlarda bulunmalıyız.
-İnatlaşmayı ve çocuğu zorla sindirmeyi herkes yapabilir. Önemli olan, yerinde ve zamanında doğru davranmayı başarabilmektir. ... .. Çocuğun gönlünü ve kişiliğini zedelemeye ne hacet.
-“Niye ben özür dileyeyim, hep ben mi alttan alacağım, bu sefer de barışma gayretini o başlatsın, bana ne!” mantığı çocukca bir yaklaşımdır. Büyüdüğümüzde göreceğiz ki doğru adımı önce atanlar her zaman önde gitmiş ve iz bırakmışlardır. ... ..
-Birbirimizin inadına gitmek seviye kaybettirir. ... ..

-İnsanla hata yapabilir; biz de yapabiliriz. O halde ilk yapacağımız şey, suçu karşımızdaki insanda aramak değil, önce kendi tutum ve davranışlarımızı sorgulamak ve gözden geçirmektir. ... .. 

*Hayat Filminden Kurtarıcı Kareler ı  – Saliha Erdim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder