2 Kasım 2012 Cuma

İnsani Gelişmişlik İndeksi ve ülkeler arasındaki yerimiz

Gazeteden alıntılar yaparak ülkemizin diğer ülkeler arasındaki yerini anlamaya çalışalım. Değerlerimiz, zenginliklerimiz var. Daha iyisine layık olduğumuzu da unutmamalıyız. Daha nitelikli insan yetiştirmeliyiz. Aşağıdaki bilgilerin tam doğruyu yansıttığını iddia edemeyiz, ancak
 itiraz da edemeyiz.
-Cumhuriyetimizin 89. yılını kutladık.
-Türkiye, 74 milyon nüfusu ile dünyada18.sırada,
-Bir trilyon dolarlık gayrı safi milli hasıla ile dünya liginde 16. sırada yer alan ülkemiz, 10.363 dolar ile kişi başına

18 Eylül 2012 Salı

Mini mini birler – okul açıldı

Okullar açıldı. Eşimin sınıfında kırk altı minik birinci sınıf öğrencimiz var. İlk günlerin alışma dönemini ve sonrası için muhtemel gelişmeleri paylaşmak isterim.
Bu sene öngörülen 66 ayını dolduran çocukların zorunlu olarak okula başlamaları konusunda doğru adım atıldığını düşünüyorum. İlk hafta iki ders saati ile başlayan çocuklar ikinci haftaya geldiklerinde daha yoğun bir programla karşılaştılar.
-Çocuk sayısı 20’li rakamları aşan sınıflarda bir öğretmenin bütün çocuklara yetişmesi zor,
-Sınıflardaki öğrenci miktarı 29’un altında olmalı.
-Uygulanmakta olan ders süreleri ve günlük ders saati

18 Ağustos 2012 Cumartesi

TRT Avaz ve dilimiz

Oğuz lehçesi ve Çağatay Lehçelerinin adlarını duyarız, ancak ayrıntılarını bilmeyiz. Dünyada Türkçe konuşan insan miktarının yüksek olduğu konusunda fikrimiz var ancak rakam telaffuz edemeyiz. Türkçe çok geniş coğrafyada kullanılıyor. Bunun ne kadar bilincindeyiz? Sovyetlerin dağılması sonrasında farkına vardığımız Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde kullanılan dili
biliyor muyuz?  Bir adım daha öteye gidecek olursak; Çin’in Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde ne konuşuluyor, merak ettik mi? Tarihin

17 Ağustos 2012 Cuma

Güncel Taş Devri Diyetinin Temel İlkeleri*

*Prof. Dr. Ahmet AYDIN tarafından hazırlanan bilgiler. Tekrarda yarar var. Bunun yanında her insanın kendine özel olduğunu da bilmekte yarar var. Beslenme ve eksersiz birlikte düşünülmeli. Hayat tarzımız içinde harekete de yer vermeliyiz. Diyet ve diğer sağlık konularında çözüm arandığında “uzmanına başvurulması gerekir” anlayışı unutulmamalı.

Felsefe
Taş devri 5-10 bin yıl önce bitmiştir. O zamandan bu zamana kadar genlerimizde çok az değişiklik olmasına rağmen çevresel şartlar ve

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Empati

Yaşı epeyce ilerlemiş eski bir mezun gelmişti. "Ben miadımı doldurmak üzereyim, okulumdan ayrı kalmak istemem, okul sınırlarına bitişik sırtlardaki mezarlıkta gömülmek, okuluma yakın kalmak istiyorum. Lütfen bu konuda yardımcı olun " demişti. Bu tür istek bizleri şaşırtmıştı. Biraz araştırınca mezarlıkta yer kalmadığı, mevcut mezar yerlerinin eski sahipleri tarafından tekrar tekrar kullanıldığı bilgisini edinmiştik. O zaman çok da anlamlı bulmadığımız bu talebi karşılayamamıştık. Şimdi okulumuza uzaktan baktıkça eski mezunun duygularını daha iyi anlar hale geldiğimizi hissediyoruz.

31 Temmuz 2012 Salı

Devlet görevlerinde performansa dayalı değerlendirme sistemi

Rekabet ortamında iş yapamayacağını anlayan üniversite mezunları arasında devlet kapısında iş bulmak çok rağbet gören bir tercih çeşididir. Aile büyükleri de aynı yönlendirmeyi yapıyor. “Devlette işe gir gerisi kolay” sözü şablon olarak kullanılıyor. Devlette işe girdikten sonra çalışan ile görevi savsaklayan arasında ne kadar fark var sorgulanmıyor. “Memuru zihniyeti ile iş yapmak” anlayışı hâla kullanılıyor.
Yaşanmakta olan örnekler verilebilir; sınıf öğretmeni olarak görev yapıyor. Okulun yakınındaki şoför eğitimi veren firması temel uğraş alanı. Arada bir okulun ulaşım işlerini de

Yönetim kadrolarını oluşturanlar & görev dışı sıfatlar

Kurumsal yapının olgunlaşması uzun zaman alıyor. Bu durum ülke yönetiminde etkin kurumlar için daha da özellik arz ediyor. Yılların birikimiyle oluşturulan yönetim politikaları, şeffaf yönetim anlayışı, liyakat temelli yükselme ve rekabet ortamı, değişimi kabullenme becerisi kurumsal yapının yaşatılmasını sağlıyor. “Liyakat” faktörünün yerini aile bağlarına, belli düşünce gruplarının kollanmasına veya duygusal davranışlara bırakması kurumsal yapıya zarar veriyor. Tersi de doğru. Vergileriyle kendini besleyen “milletin

İnsan Kaynakları Departmanları & Personel Başkanlıkları

Kurumdaki çalışma hayatını tamamlananlar için düzenlenen veda yemeğindeyiz.  Biri ev sahibi dört aile var. Sekiz kişiyiz. Kurumun iki numarası eşiyle birlikte ev sahibi rolünde misafirlerini ağırlıyor. Görev süresini tamamlayarak emekliye ayrılan üçümüz ağırbaşlı ve durumu kabullenmenin vakarı içindeyiz. Elbette bir gün emekli olacaktık. Olduk. Beklenen seçeneklerden biri gerçekleşti. Diğer seçenekler emekli olanların inisiyatifi dışındaydı.
Akşamın ilerleyen saatlerinde; gönüllerden geçen daha yukarılara tırmanma arzuları ve

10 Temmuz 2012 Salı

Yönetenler – yönetilenler

Hangimiz mükemmeliz ki? İnsan olmanın doğasında var olan kusurlarımızın farkında mıyız? Kusurlarımızın olabileceğinin farkında olmamız önemli adımlardan biri kabul edilmeli. Eleştiriye başlarken önce kendimizi sorgulamalıyız.
Her şeyi ben bilirim anlayışı bizi yanıltan ayrıntıların başında geliyor. Okullar bitirmiş olmamız, makam sahibi olmamız, yaşımızın ilerlemiş olması her şeyi bilirim hakkını bize verir mi? Hayat tecrübemizin bulunması hiç yanılmayacağımız anlamına
 mı gelir?
İyi bildiğimizi düşündüğümüz konularda bile karşılıklı görüş alış verişinde bulunmak, yeniliklere açık olmak, aksi fikirlere bile saygı duymak, her şeyin sorgulanabilir olduğu anlayışı ile hareket etmek ve

19 Haziran 2012 Salı

Eksik olan parça

Zaman zaman gündeme gelen bir şey var. Gelir ortalaması çok yüksek olan ülkelerde intihar olaylarına daha fazla rastlandığını biliyoruz. Zenginlik ve huzurun hakim olduğu izlenimiyle bilinen Norveç’te meydana gelen olay insanlığı şoka sokmuştu. Bu konuda bir gazetede yer alan makale dikkati çekici. Norveç’te yayımlanan Aftenposten’in 13 Haziran 2012 nüshasından tercüme edilen makalede (Jan Kjaerstad) , 22 Temmuz 2011 tarihinde meydana gelen Anders Behring Breivik katliamına yer veriliyor. “.. Bereivik’in ruh dünyasında insanların, büyük ideolojik oyunların piyonlarından başka bir şey olmadığını yazdı. Ama burada benim bir sorum var: Burada da bir savaş retoriği unsuru yok mu? Bir savaşta benzerlerimizi öldürme hakkımız vardır ve
 bunu başarabilmek için onları insanlıklarından çıkarmamız gerekir. Breivik’in aynı mantığı izlediğini düşünebiliriz. Ona göre bu bir savaştır ve yapılan da meşru müdafaa. Öyleyse Norveç’in katıldığı veya ya da halâ katılmakta olduğu savaşlar ile, Breivik’in gençlerle meskun bir adayı basıp soğukkanlılıkla öldürmesini sağlayan savaşla bir irtibat mı kurmak gerekiyor? Ya da Breivik bir birey olarak şimdiye kadar bilinmeyen hatta görülmemiş  bir günümüz insanı potansiyelini mi bizlere ifşa etmekte? Breivik elimizde olan psikoloji teorilerini ve modelleri aşıyor. Psikolojinin bir yığın teşhislerinden alınmış sendromları ve açıklayıcı “patckwork”ü (yamalı bohça) bir