9 Kasım 2019 Cumartesi

duygular & zamanın eskitemediği


... .. Nasıl yolunu bulmazdı ki Cihan! Erkenden, ilk kapıya yakın bir ağacın dallarına tırmandı. Artık eskisi gibi çevik olmadığından biraz zorlandı. Oracıkta tüneyip beklemeye başladı. İnsanı uyuşturan bir sıcak vardı; güneş, padişaha ait olduğu için kimselerin toplamadığı meyvelerin arasından parlıyordu. Nihayet uzaktan gelen bir sesle irkildi. Ağır ağır ilerleyen  bir araba zuhur etti. Cihan donmuş kalmıştı; onun dışındaki hayatsa aynen devam ediyordu. Kendini dünyanın dışına itilmiş hissetti. Herşey hem aşina hem tuhaftı. Kâinatın büyüklüğü karşısında kalp atışları işitilmez olmuştu. Bir yaprak hşıdadı, bir kelebek kanatlarını çırptı. Cihan bu anı hayatı boyunca bir daha yakalayamayacağını anladı. Zaman bir nehirdi. Suyun kıyısında durmuş, akıntıyı seyrediyordu. El, arabanın penceresinden uzanarak perdeyi çekti. Başını kaldırıp Cihan’ın olduğu yere baktı Mihrimah. Yüzü incelmiş, alnına kırışıklıklar eklenmişti. Artıl dul bir kadındı. Ama Cihan’ın hayranlık dolu bakışları altında kendini yeniden genç kız gibi hissetti. Aradan geçen onlarca yıla ve bunca mesafeye, imkânsızlığa rağmen, derinlerde hiçbirşey değişmemişti. Uzun uzun Cihan’a baktı Mihrimah. Gülümsedi. Karbeyazı bir mendil çıkardı koynundan. Kokladı, öptü, tekrar Cihan’a baktı ve gelip alması için yere düşürdü.
... ..