26 Haziran 2016 Pazar

eşler arasında sorumluluk paylaşımı *

Evliliklerin özellikle ilk beş senesinde, genellikle de ilk çocuk doğduktan sonra ailedeki görev ve sorumlulukların karı-kocanın arasında paylaşımı tartışmaların ana konularından biri olmaktadır. Aslında günümüzde, büyük şehirlerdeki pek çok evlilik, aile için yapılması gerekenlerin eşler arasında eşit olarak paylaşılması beklentisiyle kurulmaktadır. Evliliklerde maddi konular, çocuk bakımı ve yetiştirilmesi, ev işleri gibi konularda karı-kocanın ortak görev ve sorumlulukları olması beklenmektedir.
Eşitlik beklentisiyle kurulan bu evliliklerde ilk çocuğun doğumuna kadar iyi-kötü eşitlik
sağlanmaktadır. Buna rağmen çocuğun doğumundan sonra görünmeyen bir anlaşma varmışçasına, farkına varılmadan geleneksel kadın-erkek rollerine geçilmektedir: kadın evinin düzeni ve çocuğunun bakımına, erkek de evin geçimini sağlamaya odaklanmaktadır. Kadın hem iş, hem de ev ve çocuğa ait sorumlukları aynı anda yüklenmeye kalktığında ise “kadınlık”, “annelik”, “iş kadınlığı” rolleri arasında sıkışıp yorulmaktadır. Yetersizlik, anlaşılmama, yalnızlık, suçluluk ve öfke gibi duyguları sıkça yaşamaya başlamaktadır. Eşinden kendisine “yardımcı” olmasını beklemektedir. Kadın yardım göremediğinde durumlarda ise genellikle eşini sorumsuzlukla, bencillikle, anlayışsızlıkla suçlamaya başlamaktadır. Aslında bu evliliklerde “saçını süpürge eden kadın” ve “bencil erkek” gibi tanımlamalar çokça yapılsa da evdeki yüklerin paylaşılamamasında kadın ve erkek eşit derecede eksik ve yanlışı yapmaktadır. Bu eksik ve yanlışların oluşmasının altında ise pek çok neden yatmaktadır. Bu nedenler şöyle sıralanabilir: 
1. Geçmiş yaşantılar ve öğrenilenler: Bundan çok kısa bir süre öncesine kadar aile hayatını ilgilendiren konular kadın ve erkek olmaya göre kendiliğinden belirlenirdi. Anneler “içişleri bakanı”, babalar ise “dışişleri bakanı” idi. Çocuk bakımı, evin düzenlenmesi ve temizlenmesi anneler tarafından,  evin geçimi ve maddi konular babalar tarafından üstlenilirdi. Kadın ve erkek kendi sorumluluğuna giren alanlarda söz söyleme ve karar verme hakkına sahip olurdu. Görevini yerine getiremediğinde ise aile üyeleri ve yakın çevre tarafından suçlanmaya ya da yargılanmaya razı olurdu. Örneğin tertipsiz, düzensiz, yemeğin pişmediği evler ya da bakımsız ve sorunlu çocuklarla karşılaşıldığında ailedeki kadınların kadınlığı ve anneliği sorgulanır ve bu evlerdeki kadınlar ayıplanırdı.
Aynı şekilde evde maddi konularda bir sorun yaşandığında suçlanacak kişi babalar olurdu. Maddi sorunların yaşandığı evlerdeki erkeklerin erkeklikleri ve babalıkları yargılanır, erkeklerin yeterliliği sorgulanırdı. Bu evlerin hemen hepsinde aile içindeki görev ve sorumlulukları kimlerin üstleneceği, kimin neyi yapacağı, bunun karşılığında da aile üyelerinden neyi bekleyeceği çok açık ve netti. ... ..
... ..         Bununla birlikte kadın para kazansa da, evdeki maddi sorunların çözümünde tıpkı “kendi babası” gibi sorumluluğu tek başına üstlenebilecek bir koca talep etmektedir.
Değişen koşullar, değişen tavır, davranış ve beklentileri de talep etmektedir. Her değişim dönemi de belli oranda bir sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. ... ...        hem erkeğin hem de kadının yeni bir düzen deneyebilmeye, geçmişi geçmişte bırakıp günün şartlarına uygun yeni düşünce ve tavırları benimsemeye hazır olması önemlidir.
... ..        Eşitlik üzerine kurulmuş evliliklerde bile geleneksel kadın-erkek rollerine dönüş o kadar hızlı olur ki, kimin hangi görevi üstleneceği üzerinde konuşmaya vakit bulunamaz. ... ..
... .. babaların da “nasıl olsa çocuğun her ihtiyacını annesi karşılıyor” rehavetine kapılmadan çocukları için bir şeyler yapabilmeye, çocuklarıyla ilişki kuracakları ortam ve şartları yaratabilmeye istekli olmaları gerekir.   ... ..
Çalışan kadınların pek çoğu elde ettikleri gelirin oldukça büyük kısmını “üçüncü şahıslara” (bakıcılara, temizlikçilere, kreşlere) ödemek zorunda kalmaktadır. Bir yandan çocuğuyla istediği kadar vakit geçirememenin suçluluğunu yaşamakta olan çalışan kadın,... ..
... ..    Çalışan kadınlar çocuklarına daha az zaman ayırabilse de, onlarla kaliteli zaman geçirmeye daha hazır ve daha istekli olmaktadır. .... .. 
.... ..     Kadınlar bu yetki ve hakları eşleriyle paylaşmaya istekli olabildiğinde, her şeyi tek başına ve mükemmel yapmaya çalışmaktan kurtulduklarında, eşlerinden taleplerini netleştirebildiklerinde eşitlikçi ortamlar çok daha rahat sağlanabilecektir.
*Yazının tamamı için ;   http://www.secilozbeklik.net/ SEÇİL ÖZBEKLİK Uzman Psikolojik Danışman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder