19 Ocak 2017 Perşembe

yaşanmış hikâye *

Kendini beğenmişliğin acı faturası
25 yıllık evliliğinde cinselliği hep külfet gibi yaşamış olan S.T., eşinin kendisini aldatma nedeni olarak cinsel yaşamlarını gösterdiğinde destek almaya karar vermiş. Bana danışmaya geldiğinde eşinin kendisine dönmesini istiyor, fakat ne yapacağnı bilmediğini , cisel yaşamını da makul seviyeye getirmek istediğini söylüyordu... Eşi yıllardır S.T.’ye beklentilerini söylemiş fakat o hep duymazlıktan gelmiş. Durum eşini kaybetme noktasına gelince cinsel hayatına çeki düzen vermesi gerektiğini anlamış.
S.T., evin tek kızı olarak
çocukluğundan beri iki erkek kardeşin otorite figürü olmuş. Fiikirlerinin dinlenmesi, dediklerinin yapılması egosunu besleyerek, onu hükmetmenin, kabul görmenin hazzından başka hazlara kapamış. Bu yaşam planı sinsice tüm hayatını yönetmeye başlamış. Kendisini kabul görmeyeceği alanlardan, ilişkilerden soutlamış. 25 yıllık evliliklerinde bir tek aile dostları olmamış, sosyal yaşantısıhükmedebildiği çocuklarından ve ailesinden ibaret kalmış. Çocukluktan öğrendiği, isteklerinin kabul görmesine yönelik iletişim biçimini 25 yıl boyunca eşiyle de sürdürmüş.
Evde her çeşit kuralı o belirlemiş; kaç çocukları olacağındançocukların tahsil hayatınai nerede oturacaklacağından eşinin arkadaş seçimine , eşinin ailesiyle ilişkisinden kariyerine kadar... 50 yılını her şeyi bildiğini iddia ettiği böylesine mükemmeliyetçilikle geçiren S.T., eşini kaybetme noktasında paramparça olmuş!
Ona göre, her şeyi bilen , her konuda kocasına akıl verebilen bir karısı varken , nasıl oluyar da eşi bir başkasını tercih ediyordu? S.T. gözyaşları içinde kocasını (oyuncağnı) geri istediğini söylüyordu. Eşi onun sahasına gelmeli, o istediği şekilde top çevirmeliydi. .. Ancak yuvasını ne kadar çok kurtarmak istese de deplasmana çıkma cesareti yoktu. Yaptığımız her görüşmede , eşine 25 yılını verdiğini, ona 4 çocuk verdiğini söylüyordu. Tamam, belki eşini köle gibi kullanmıştı ama hiç kötü niyeti yoktu. Tüm bunları herkesin iyiliğiiçin yapmıştı.Fakat konu cinsel yaşama gelince , cinsellik ona gereksiz ve iğrenç geliyordu, ne yapabilirdi ki? Zaten yıllarca kocasına nefsini frenlemesi için tavsiyelerde de bulunmuştu! Oysa cinsel eylem, ruhun ve bedenin sevdiğine açıldığı, kendi benliğinden sıyrılıp ‘bir’ olunan andır. Kendisinden başka kimseyisevemeyen (aslında kendini sevmeme tezahurudur) , tüm çabası kendi benliğini korumak olan S.T.’nin böylesine bir andan zevk alması, arzulaması elbette beklenemez.
Görüşmelerimizde S.T.ye50. yaşında bilinçsizce seçtiği yaşam planınının sonuçlarını yaşadığı anlatıldı. Eğer eşini geri kazanmak istiyorsa, vermeyi göze alması gerektiği ayrıntılarıyla konuşuldu.
S.T. eşini geri kazanmayı (almayı) çok istiyordu. Her ne kadar vermeye hazır olduğunu söylese de pek de niyetli olmadığı belliydi. İlk görüşmeden sonra gelmedi. Sonradan öğrendim ki, büyük kavgalarla başlamış olan ayrılık sürecinde geçirdiği krizlerin birinde psikiyatri kliniğine yatırılmıştı. Her şeyi bilen, 50 yıl herkese akıl vermiş, kendi dünyasının kraliçesi olmuş S.T.’nin egosu bir hekimden destek almasını  dahi engellemişti. O herkesi idare ederken nefsinin, egosunun onu idare ettiği gerçeğini hiç fark etmemişti.
Ego savunma mekanizmalarıaşırı derecede kendini beğenmişlik olarak kurgulandığında, kadın ve dünyasını alt üst etmeye yeter çoğu zaman. Çünkü kendini beğenmişlik, kadının dokunduğu her bireyin ilerlemesini engeller ve sonunda büyük bir yıkıma yol açar.

Kendini beğenmişliğin sadece faydalarına odaklanan zikinler, insani ilişkileri, alış-veriş debgesini gereği gibi algılayamaz. Günümüzde kendini beğenmişlik, kendi duygularını beslemek tümüyle değerli bir özellik giibi empoze edilirken, bu özelliğin insanı, ilişkilerini, toplum ve aile hayatını nasıl mahvettiği, kişinin kendisine de huzur ve gün yüzü göstermeyeceği gözden kaçar. 

*Ruh-Beden-Zihin bütünlüğünde KADINLIĞIN KEŞFİ  – Jinekolog Dr. Ayşe Duman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder