16 Aralık 2016 Cuma

ERKEĞE ŞİDDETE DUR DE! *

 “ÖNCE KADIN OL!”
“HADDİNİ BİL!”
“KOCAYA ve ÇOCUĞA ŞİDDETE DUR DİYELİM!”
“DIŞARI GÜZEL YÜZÜNÜ KOCANA ÇİRKİN YÜZÜNÜ GÖSTERME!”
“KADINSAN EDEBİNİ TAKIN!”
“ERKEĞE UZANAN DİLİN KURUSUN!”
Sloganları afiş haline getirilip bir de resimlense (kocasına bağıran kadın ve boynu bükük çocuk ve çaresiz bakan erkek) ülkenin her tarafına boy boy asılsa, ne kadar iyi olur değil mi?  Hatta afişle kalınmasa, videoları çekilse, filmleri yapılsa…
Kocasını kötü davranan, çocuğunu döven huysuz kadınlar için faydalı olur belki.

Kadın Olmayı Sevmek *

... ..
Bir yazının ya da eğitimin ardından konunun hemen “ Peki ne yapacağız?” a bağlanmasına çok alıştım. Zaten bu ülkede insanlar da her defasında başkalarının çözümlerini uygulamaya alışmışlar ne yazık ki… Kendi probleminin çözümünü bulma yoluna girmek uzun ve yorucu oluyor pek çok kimse için. Ama başkasının çözümü de eğreti durunca iç dünyalarında, bu sefer daha yorgun ve çaresizce başka çözümlere yöneliyorlar. ... ..
-Sorunları hemen çözüme kavuşturmak ve var olan problemi çözmek istiyor insanlar. ... ..
-Ve kendimi ne kadar net

11 Aralık 2016 Pazar

doyumlu ilişki & sevgi ilişkilerinin temel amacı *

-... .. Partneriniz sizin kurtarıcınız ya da ebeveyniniz değilidir. Sizin beklentilerinizi karşılayarak sevginizi hak etmek, onun dünyaya geliş amacı değildir.

-Ne tür bir ailede yetişirsek yetişelim hepimizin çocukluğuna ait yaraları var. Duygusal yaralar. Bunların çoğunu bilinçli olarak hatırlamıyor olsak bile, bilinçaltımız bu yaraların kayıtlarıyla doludur. 
-Sevgi ilişkilerinin temel amacı çocukluk yaralarını iyileştirmektir.

-Yarası olan bir insan sağlıklı olamaz ki. Bu yaralar, ilişkinin büyülü evresi geçtikten sonra kendisini çeşitli

8 Aralık 2016 Perşembe

mutluluk *

İnsan, ne kadar da cesur. Yüreğinin almayacağı mutlulukların peşinde ömrünü tüketiyor. Halbuki İnci Aral şöyle diyor: "Mutluluk denen şeyi abartmaktan vazgeçtim. Sonuçta insan kalbi küçücük ve içine pek az şey sığıyor." O vakit, bu tuhaf cesareti bir kenara bırakmalı sevgili okur. Zaman geçiyor. Var olun.















22 Kasım 2016 Salı

Şifanın kaynağı *

Şifanın kaynağı içinizde
-Hastalığın dilini çözmeden ameliyat olmayın! Çünkü küçük de olsa vücuda yapılan her müdahale vücudun orijinal tasarımını bozar.Yapılan kesiler sonucu oluşan ‘nedbe dokusu hücreler arası iletişimi sağlayan enerji kanallarında bozukluğa sebep olur.Özellikle hastalığın dili çözğülmeden yapılan ameliyetlervar olan sıkıntının daha da artmasına neden olabilir.
-“Senin rahim çürümüş, çok kanıyorsun bu yaştan sonra çocuk doğuramayacağına göre rahmini alalım” ya da “Madem âdetlerin bu kadar sancılı, çocuk düşünmüyorsan rahmini alalım”

20 Kasım 2016 Pazar

Batıcılık & Müslümanlık *

-... .. Türkiye’ye has bir durum...  Biraz gerilere gidecek olursak, 18., 19. yüzyıllardan itibaren biz bir medeniyet değiştirmek durumunda kaldık.Teknolojide, sanayide, felsefede, çeşitli alanlarda çok ileri giden Batı dünyası her bakımdan bize baskın hale gelince, gerilikten kurtulabilmek için her yönümüzle Batı’ya benzeme projeleri geliştirildi. Hikâyesi çok uzun; Tanzimat’la sürat kazandı bu, Cumhuriyetle de devam etti. Baskın olan bir kültür ve medeniyetin her şeyi gibi kılığı kıyafeti de etkileyici; hatta zorlayıcı olur. Ayrıca bizde ne yazık ki, şekilci bir Batıcılık galip gelmiştir.... ...
-“Kabahat

19 Kasım 2016 Cumartesi

tasavvuf ve kadın *

-... .. Hz. Mevlânâ’nın çok kullandığı ve Feridüddin Attar Hazretlerine ait bir şiirle başlamak istiyorum. Bu şiir Züleyha’yı anlatıyor. Züleyha, hakikaten dinî kitaplardaki nefis örneğin en güzelidir. Başta ben diyen, Yusuf’u her şeyiyle isteyen , kendine ait kılmaya çalışan, hatta sırf bana ait olsun , olmazsa felâkete uğrasın, ölsün diyen bir nefis insanı iken, aşkla, aşk metodunu kullanarak tekâmül etmiş. Sonunda geldiği durumu Attar şöyle anlatır
            “Züleyha çok çirkinleşmişti, bozulmuştu, yaşlanmıştı, güzelliği gitmişti. Yusuf ise Mısır’a kral olmuştu. Yusuf atının üstünde

Mevlânâ & kadın *

-... .. “A’rabî’nin karısı diye bir hikâye var. Burada yoksulluktan şikayetçi olan bir aile söz konusu ve kadın ha bire dırdır edip duruyor: Ne bileyim, koşup duruyorsun, gidip geliyorsun, ama evde kâfi miktarda yiyeceğimiz yok, şu eşyamız eksik, bu eşyamız eksik... Sonunda A’rabi dayanamaz: “Ey kadın kavgadan, çekimeden vazgeç. Vazgeçmeyeceksen benden vazgeç.” der. “Susarsan ne ala, yoksa şu dakikadeevi barkı terk ederim.” demekten kendini alamaz. Bu arada, ağlamaya başlayan kadın için şu hâkimâne söze yer verir: “Gözyaşı kadının

Gönül gözü

Gönül gözü:
"Gözleri ile değil kalbi ile bakan" ,
"İçinde duygu + sevgi + Allah sevgisi/ Allah korkusu" olan yanımız...

18 Kasım 2016 Cuma

bir tespit *

Tasavvuf geleneğinde ve Mevlâna’da kadın
-... .. Tasavvuf hayatı duygu oğunlukludur. Genel olarak kadınlar duygusal bir yapıya sahiptir. Bu durum, tasavvuf ile kadın arasında ortak bir payda, ortak bir zemin sayılır. Bu sebeple, İslâm dünyasında sufiliğin kadın nev’inin gelişmesine elverişli olduğu söylenebilir.Nitekim, günümüzde de hanımların tasavvufa, tasavvufî konulara, mistisizme, mânevî alana ilgisi erkeklerden daha fazladır. ... ..

Tasavvuf geleneğinde ve Mevlâna’da kadın *

-... ..  insanoğlunun varlığını oluşturan iki temel unsur insanın bedeni ve ruhudur. İnsan varlığının devamı için bu iki unsurun; yani bedeninin ve ruhunun ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda, İnsanın yaşadığı evren içinde var oluşunun belki de en büyük sebebi, ruhunu ve bedenini, haklarıı verecek şekilde yönetmesi ya da yönetmeye çalışmasıdır. Burada belki de en temel sorun, kendini diğer varlıklardan ayıran ve onu yaratılanların en şereflisi, en kâmili yapan ruhunu, akıl ve duygularını nasıl yöneteceğidir.  Ya da eksik yönü olan bedenini, mükemmel yönü olan ruhuna nasıl teslim edebileceğidir. ... ..
-Mevlâna ... .. Mesnevi’de bakınız

Peygamber sevgisi *

-... ..
-... .. bir rivayete göre Allah: “Ben gizli bir hazineydim. Bilinmek, sevilmek istedim” diyor. Sûfî ontolojisinde Allah bilgisine ulaşma, ancak onun yeryüzündeki numunesi ve bütün isimlerinin kendisine yüklendiği insan-ı hakikinin tanınması, bilinmesi suretiyle olacaktır.
-İnsan üzerinden Allah tanınacaktır. Allah’ı bilmek için insan bir araç. Onun için Allah meleklere, insana secde edin diyor. Böylece sanatının en büyük eseri

Aklı Görmeyenlerin Gözü de Görmez *

-Akıl, gelişmeye ve sıçrama yapmaya müsait bir yapıdır. Oysa alışkanlıkların sabitleştirdiği inançlarına sıkı sıkıya sarılan ve adeta aklın gelişmemesi için olağanüstü çaba harcayanların elinde cüce kalır. Bu, kendi bildiğinden başka doğru tanımayan ve doğru diye inandıklarını da test etmeye yanaşmayanların tavrıdır.
-Bunların adı dindar da olsa farketmez çünkü inandıkları kriterlerin kaynağını din değil, alışkanlıkları oluştururu kiİ Kur’an bu tavrı “atalar dini”ne bağlılık olarak tanımlar ve eleştirir. ... ..
-Kimi zaman da inanç yanlızca dilde kalır ve yeri geldikçe destek olarak kullanılan bir meteryalden öteye geçmez. Oysa dinimizin en sık vurguladığı hususlardan biri “inanmak” ve bu inandığını “amel” yani eylem haline getirmektir.
-İnanç, insanı dengeye sevk eder ve dengede

Şifanın kaynağı içinizde *

-Hiçbir şeyin amaçsız olmadığı, herşeyin bir döngüsünün olduğu evrenin içinde, insan bedeni tartışmasız mükemmel bir tasarımdır. Ancak bu mükemmel beden programında bazen yolunda gitmeyen bir şeyle olur, işte bu durumları ‘hastalık’ olarak adlandırıp şifa yolları ararız.
-Orijinal tasarımı bozan yaşam şekilleri, hayat algımız, duygu durumları hastalıkları oluştururken , sağlığa giden yolun sadce ilaçlarla, ameliyatlarla olmayacağı apaçık ortadadır.
-Bu konuyu hücre biyoloğu Prof. Dr. Bruce Lipton, İnancın biyolojisi kitabında çok güzel açıklamış: “Yeni bilim olan fizik/kuantum

16 Kasım 2016 Çarşamba

Kıssadan hisse & patlamaya hazır bomba

-Duyguları bastırmak, yok saymak bedeni ‘patlamaya hazır bomba’ haline getirir. Zira bastırılan duygunun enerjisi kaybolmaz daha da kök salar. Benzer olaylarla pekiştiğinde, oluşan enerji blokajları bedende rahatsız edici ya da sıkıntı verici hisler olarak hissedilir.
-Enerjinin blokajı organlarda, damarlarda, bağırsaklarda, burunda tıkanmalara, bozulmalara neden olur.

-Bastırılan duygularla bozulan enerji akışı zihin ve beden işlevlerini bozarak hastalıklara yol açar iyileşme süreçlerini engeller.

15 Kasım 2016 Salı

Erkekler Kadınlardan Korkuyorlar *

Kadınlar erkeği korkuturken, erkekliği öldürdüklerinin farkında olmuyorlar. Anneler oğullarının, kadınlar kocalarının erkekliklerini öğütüyorlar.Peki erkekler, kadınların neyinden korkuyorlar?
Çenesinden
Küsmesinden: Kadınlar istedikleri olmadığı zaman küserek erkeği cezalandırma yöntemini çok kullanırlar. Kadın küstüğünde evin bütün düzeni alt üst olur. Çocuklarla ilgilenmez, yemek yapmaz… Sadece kadın normalde çok konuşan, dırdır eder biriyse erkek onun küsmesinden korkmaz; tam aksi, biraz kafamı dinlerim diye memnun olabilir.
Soğukluğundan: Bazı kadınlar küserek ilişkiyi

13 Kasım 2016 Pazar

Duygular bedende açığa çıkar! *

-Duygular, hayat boyu bizi harekete geçirmek ve yönlendirmek için üretilen enerjilerdir. Deneyimlerimizle üretilen enerji kullanılmadıysa bedende birikir. Döngüsünü tamamlamamış, birikmiş enerjiler arttıkça bedenin fonsiyonlarını bozan ‘enerji blokajları’ oluşur. Özellikle çocukken ifade edilmemiş kızgınlıklar, korkular bedende gerilim hattı oluşturur!
-Çocukluktan itibaren duyguların bastırılması, ona buna karşı söz söylenememesi telkinleriyle ‘büyüyen’ insanımız, sadece bedenen büyümekten öte gidemez.  Zira bastırılmış, ifade edilememiş korku,

5 Kasım 2016 Cumartesi

baba olmak *

Meğer baba olmak
-.... .. Meğer baba olmak, ayakları yerden kesiverenöyle güçlü bir heyecan mış ki. “Babacığım” diyerek kollarına atılan şirin bir yavrunun sevgisi ve heyecanı... ... fark ederek tebessüm edebilmekmiş baba olmak.
-... .. Mutlu yuvalar ve çocuklar, mutlu annelerin el emeği göz nuru imiş. Akıllı babalar, eşini mutlu etmenin bir çift tatlı söz, bir güler yüz ve dengeleri sağlayan değer vermeyle başarılabildiğini bilirmiş. .....
-Her şeyi “bana göre” penceresinden bakarak belirleyen babalar, muhatabını yok sayıyor demekmiş. Gide gide

Aşkın evrensel dili *

Aşkın İlk Dönemi
-... .. O bizim bütün ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi karşılayacak, bizi koşulsuz sevecek anne baba, birlikte hem cinsel hemçocukça oyunlar oynayacağımız en yakın arkadaş, bütünleyecek partnerdir. ... .. 
-Çünkü aşkın gözü kördür. Çünkü aşık olduğumuz kişiye bilinçaltı filtrelerimizden bakarız. ... ..

Aşkın Orta Dönemi
... .. İlişkinin bu döneminde kadın da erkek de ödül beklemeye başlar. ... ..

Aşkın Güç Mücadelesi Dönemi

-... .. Artık çoğu

istanbul... ..



Duygular bedende açığa çıkar *

-Duygular, hayat boyu bizi harekete geçirmek ve yönlendirmek için üretilen enerjilerdir. Deneyimlerimizle üretilen enerji kullanılmadıysa bedende birikir. Döngüsünü tamamlamamış, birikmiş enerjiler arttıkça bedenin fonsiyonlarını bozan ‘enerji blokajları’ oluşur. Özellikle çocukken ifade edilmemiş kızgınlıklar, korkular bedende gerilim hattı oluşturur!
-Çocukluktan itibaren duyguların bastırılması, ona buna karşı söz söylenememesi telkinleriyle ‘büyüyen’ insanımız, sadece bedenen büyümekten öte

Zihin-beden ilişkisi *

-İnsan, ‘düşünce-duygu-davranış’ üçlüsünün işletim sistemiyle zihin-beden bütünlüğü içindedir. Düşünce ve duygular endoktrin sistem aracılığı ile hücrelerimizde kimyasal değişiklikler meydana getirir.
-Kişinin kendini huzurlu ve güvende hissetmesi vücudu ‘optimum’ sağlıkta tutar. Hücreler olumsuz bir mesaj almadıkları için gelişim ve çoğalmalarına  sağlıklı birşekilde devam ederler.
-Bedene ‘tehlikedesin’ mesajı gönderen duygular ise organ fonksiyon bozukluklarına yol açar
-... .. Endişeli kişilerin

23 Ekim 2016 Pazar

yoruma... cevap...*

Zencefil diyor ki:
Selamun aleykum Gulseren hanim
” herşeyi mükemmel yapmaya çalişirim” cümlenizi çok iyi anladım.
Yaşadığınız sıkıntıları düzeltme adına kendinizi geliştirmeye ve karşidakini mutlu etmek için yeniliklere açık olduğunuzu gösteriyor.
MaşaAllah.
Size öncelikle tavsiye edeceğim en önemli şey : Allah Subhanehu ve Tealaya dua etmenizdir.
Samimi,yakaran bir kalple yapilan bir dua.
Erkekler biz kadinlar gibi değildir bazen yaptiklari davranişlarin sebepleri olmuyor ya da karşidakinin buna incinebileceğine anlam veremiyor.

İktidar Hormonu Testosteron *

Testosteron erkekte ve kadında cinsel davranışları yönetir. Cinsel arzunun temel  belirleyicisidir. Testosteronun erkeklerin yaşamına etkisi cinsellikle sınırlı da değildir.Erkeğin rekabet, mücadele, hatta şiddet ve saldırganlık eğilimlerini testosteron belirliyor. Bu açıdan bakıldığında testosteron erkeğin “savaş hormonu” gibidir. Testosteronun azlığı veya fazlalığı bazı erkeğin karakterini bile belirleyebiliyor.
Yüksek testosteronlu erkekler, düşük testosteronlu olanlara oranla evliliği daha güç yürütüyor. İşin ilginç yanı, evlenince testosteron seviyesi düşüyor.SAĞLIK sorunlarını tartıştığımız hastamın sorusu önemliydi: “Bizi genlerimiz mi yönetiyor?..” Bu sorunun cevabı “Evet”tir. Bizi genlerimiz yönetir. Üstelik onlar bizim istediklerimizi de dikkate alan “uyumlu yöneticiler” değil, “diktatörler”dir. Ellerinde yazılı bir yönetmelik vardır ve onu eksiksiz uygulamaya çalışırlar. O, “yazılı yönetmelik” siz doğarken elinize tutuşturulan “gen haritanız”dır. Bu harita DNA’nıza işlenmiştir. “Genlerimiz bu işi nasıl başarıyor?” Bu sorunun yanıtı “hücrelerinize ürettirdikleri protein yapısındaki bazı maddelerle”dir. Genler hücrelere verdikleri talimatlarla hormonlar, enzimler gibi “iş bitirici aracı kimyasallar” üretirler. Genlerin verdiği talimatları gerçekleştiren işte bu

Vücudumuzun Çeşitli Bölgelerindeki Ağrıların Psikolojik Sebepleri *

Psycology Today dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, insan vücudundaki ağrıların sebepleri sadece fiziksel

19 Ekim 2016 Çarşamba

Evliliğin yıkıcı üçlüsü: Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma*

Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde, evliliğe oldukça yıkıcı bir etki gösteriyor. Bir çift düşünün, sık ve her seferinde şiddetli kavga ediyorlar, kavgadan sonra da uzun süre küsüyorlar. Küslükleri günlerce, bazen haftalarca sürüyor. Bu dönemde cinsel hayatları da duruyor hatta yataklarını ayırıyorlar. Her bir döngü 7 günlerini alsa, ayda iki kez aynı şeyi yaşasalar, ayın yarısı kavgalı, küs ve cinsel olarak birbirlerinden uzak geçirmiş oluyorlar.
Bu üç halin eş zamanlı bir arada olması evlilik ilişkisine yıkıcı etki göstereceği açık bir durum. Aslında, bu üç halin en şiddetli hallerinin eş zamanlı olması zorunlu değil. Çünkü eşler şiddetli kavga etse bile, küsmeyip cinsel hayatlarını durdurmayabilirler. Veya kısa küsüp, yataklarını ayırmayabilirler.
Şiddetli kavga edenler
Eşler arasında bazı konularda uyuşmazlık olması ve sorun yaşanması nerdeyse kaçınılmaz. İyi evliliklerde de eşler arasında uyuşmazlıklar var. Hatta uyuşmazlık olmasını iyi bir şey olarak bile kabul edebiliriz. Çünkü bu durum eşlerin kendilerini ifade ettiklerini, sorunları dile getirdiklerini, sahici ve adil bir ilişki aradıklarını gösterir.
İyi evliliklerde eşler; hafif, ılımlı, yıkıcı olmayan, iz bırakmayan tarzda tartışıyorlar. Evlilikleri kötü olan eşler ise fena halde kavga ediyorlar. Kötü kavgalarda genellikle üç unsur birlikte oluyor: İncitici sözler, öfke ve aşağılama gibi yoğun duygu aktarımı ve birbirlerini itme, etini sıkma, vurma gibi fiziksel şiddet.
Uzun süre küsenler
Küsmeye eğilimimiz bir nevi mizaç özelliğimiz. Her birimizin küsmeye eğilimi birbirimizden farklı. Çan eğrisinin bir ucundaki kişiler fena halde küsebiliyorken, çan eğrisinin diğer ucundakiler ise küsülü olmaya dayanamıyor.
Eğer iki eşin de küsme eğilimi oldukça yüksek ise, eşlerin uzun küslükler yaşaması oldukça muhtemel. Bu çiftler haftalarca küs kalıp ev içinde birbiriyle etkileşim olmaksızın yaşayabiliyorlar.
Cinsellikten uzaklaşanlar
Eşler arasında cinsel yaşantı dinin helal kılıp teşvik ettiği, kültürün meşru bulup onayladığı, psikolojinin olumlu ruh sağlığı kriteri gördüğü bir mesele. Yani nereden bakarsanız bakın eşler arası cinselliğe olumlu, destekleyici, teşvik edici bir tutum var.
Cinsellik evliliğin tadı tuzu. Cinsel ilişki hem sevginin ifadesi hem de sevgi üretici. İki taraf için de hoş bulunan bir cinsellik, evliliği koruyan ve onaran bir fonksiyon gösterir. İyi bir cinsel hayat eşler arası duygusal bağı arttırır. Cinsellikte uyum olmadığında ise evlilik ilişkisi zarar görebilir.
Kavga edip, küsen çiftler genellikle cinsel olarak da birbirinden uzaklaşma eğiliminde oluyor. Küsen ve uzaklaşan eşlerin barışması ve yakınlaşması kolay değil, aksine zor bir süreç. Eşlerin esnek olması, inatlaşmaması ve adım atabilmesi gibi kişilik özellikleri gerektiriyor. Kadınların “önce duygusal olarak barışma, sonra cinsellik yaşama eğiliminde olması”, erkeklerin ise “cinsel yaşantıyı barışmanın kendisi olarak algılamaya eğilimli olması” barışma sürecini daha zora sokuyor. Bu sebeple cinsel olarak uzaklaşmış eşlerin yeniden cinsellik yaşaması bazı çiftler için oldukça zor bir hale geliyor.
Yıkıcı üçlünün kısırdöngüsü kırılmalı
Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde eşler için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu üçlü birbirlerini dinamik bir şekilde etkileyerek, her birinin çarpan etkisini yükselterek evliliği harap edebiliyor.... ..

Yazının tamamı için: Star Gazetesi  http://www.cocukaile.net/evliligin-yikici-uclusu-siddetli-kavga-uzun-kusme-ve-cinsel-uzaklasma/

Cinsel Problemler ve Kadınlık Erkeklik Meselesi *

Yıllarca cinsel problemler yaşadıkları halde tedavi  için hiçbir şey yapmayan, iş boşanma safhasına gelince nereye gitsem, kimden yardım alsam derdine düşenleri gördükçe şaşıyorum.  Yıllarca birbirlerini kırmışlar, muhabbeti tüketmişler, çaresine bakmamışlar, ayrılacak olunca yatak hayatlarını dert edinmişler.
Yeni nesil bu konuda daha duyarlı görünüyor. Evlilik sonrası birkaç ayda bir şeyler ters gidiyorsa yardım almak istiyorlar. Fakat bazen bir taraf konuyu görmezden gelmeye çalıyor, problemi çözmek için çabalayan eşine tavır yapıyor engel olmaya çalışıyor. Neden?

“Kollardan Önce Gözler Sevdiğini Kucaklamalı” *

Hocam, her bayram geldiğinde “Nerede o eski bayramlar!” derler büyüklerimiz. Peki, siz şimdiki bozulmuş aile yapısını gördükçe “Nerede o eski yuvalar!” diyor musunuz? Bizden önceki kuşakların evliliklerinin daha sağlam olmasının sebepleri sizce nedir? Bugün kurulan yuvalardaki yanlışlıklara dair gözlemleriniz nelerdir? Kıyaslama yapabilir misiniz?
“Nerede o eski yuvalar!” demiyorum. Eskiden de huzursuz yuvalar vardı. Mutsuz insanlar çoktu. Yuvanın değerini bilmeyen kimseler eskiden de mevcuttu. Fakat eskiden eşler birbirlerine “Bu benim

Evlilik Bağ Kurma İhtiyacıdır *

-Türk toplumunun psikolojisi nasıl?
Dünyaya baktığınızda ne kötü ne de iyi, onu kötü ya da iyi yapan sadece bizim algılarımız, keşke bunu bir anlasak. Algılarımız da hayatın bize nasıl davrandığıyla alakalı. Cömert davranmışsa bu dünyanın iyi bir yer olduğuna inanıyoruz, davranmamışsa, tersi. Ama çok daha önemli bir şey var aslında. Bu dünya ne olursa olsun bizim ne yaptığımız önemli. Biz sadece piyon muyuz yoksa dünyanın etkileri üzerinde kişiliğimizi koruyabiliyor muyuz? Dünyada kapladığımız küçücük yerde maksimum anlamlı tavrımız ne olabilir? Ben böyle bakmaya

Bilinçaltı nedir?

Bilinçaltı, zihin-beden bütünlüğünde kişinin işletim programıdır. Beyni, vücudu yöneten bilgisayar gibi düşündüğümüzde , bilinçaltı bilgisayarın yazılım programııdır. Beyin / vücut bilgisayarı ancak yazılım programı doğrultusunda hareket eder.
-Bilinçaltı, tüm canlıların ortak programı olan’canlılığı muhafaza, hayatta kalabilme’ yazılımlarının tümüdür. Vicdan, nefs, içgüdü, inanç,refleks, ihtiyaç, ‘benim kişiliğim’, ‘benim

18 Ekim 2016 Salı

isim geçen yerlere kendi isminizi koyarak okumayı deneyin *

Zihin-beden işbirliği
-... .. Bu arada bedendeki eşzamanlı değişimler zihin-beden işbirliğini oluşturur.
-Nasıl mı?
-Üç yaşında bir kız çocuğunun bilmem nereden duyduğu uygunsuz bir cümleyi, misafirlerin olduğu kalabalık bir ortamda söylediğini fazr edelim. Anne çok utanır, kızarır, ‘kem küm’ eder. Baba duruma el koyar. Sağ el işaret parmağını kaldırarak küçük kızı bir güzel azarlar, ‘terbiye eder’.
-Üç yaşında mini minnacık kızcağazın karşısındaki babadev konumunda. Ve ortada bir tehdit var. Bu, bedene ‘güvende değilsin, kaç veya savaş’ mesajı verir. Bu

17 Ekim 2016 Pazartesi

Genç kadınların kâbusu: Polikistik Over Sendromu *

Son dönemde genç kadınlarda artan ‘polikistik over sendromu’ (PKOS) genetik ama bu hastalıkta modern çağın stresleri de etkili
Genç bir kadınsınız, son zamanlarda âdetlerinizde düzensizlik var, hızlı kilo alıyorsunuz, yüzünüzdeki sivilcelerle baş edemiyorsunuz, vücudunuzda aşırı tüylenme var. Dikkat edin sizde “polikistik over sendromu” ya da kısa adıyla “PKOS” olabilir.
Polikistik over sendromu özellikle 15-30 yaş arası genç kadınların çok önemli sorunu. Yapılan çalışmalar her 5 genç kadından birinde PKOS bulunduğunu gösteriyor. ... ..

16 Ekim 2016 Pazar

iletişim & eşiniz *

Eşinizle etkileşimlerinizde kendinizi ne kadar az savunursanız eşiniz, sizin onu anladığınızı hissederek dostça davranır.












13 Ekim 2016 Perşembe

Bilinçaltı yazılımlar *

-... .. böylesine karmaşık, bir o kadar da basit yaratılmış insanda güvenli alanda kalma, hayatı en korunaklı bir biçimde idame ettirme görevi ‘zihin’ denilen  yapının içinde programlanır,  güvenli alanda kalma yazılımları zihinsel yazılımlardır.
-Bilinç ve bilinçaltı diye iki bölümden oluşan zihni, bir aysberg gibi düşünürsek, suyun üstündeki bölüm bilinç, alttaki (gözükmeyen fakat etkinliği çok daha fazla olan) bölüm ise bilinçaltıdır. Bizi koruyup kollayan, yaşamda duruşumuzu belirleyen, güvenli alanda tutmak üzere bizi yöneten, adeta ‘bizi biz yapan’ bölüm, zihnin bilinçaltı yazılımlarıdır ki, bunlar anne karnına

Kaporta tamircileri ve ilaç sektörü *

-Modern tıbbın (laboratuvar tetkikleri, görüntüleme yöntemleri, en son teknolojilerle yapılan ameliyatlar dâhil) yetersiz kalabildiğini görüyoruz.Yetersiz kalabiliyor, çünkü insan fizik bedenden ibaret değil ve insanın zihinsel durumunu resmedecek bir görüntüleme yöntemi henüz yok.
-Bir yanda bütünlükten uzak, ‘kaporta tamircileri’ gibi eğitim almış bizler (yani ‘modern tıp’ doktorları), diğer yanda kronik hastalıklardan kurtulmak için doktor doktor gezen insanlarımız. Kasanın başında ise  kronik hastalıkların semptonlarını bastırarak ilaçlarını pazarlayan ilaç

6 Ekim 2016 Perşembe

Kavgalar sorunsuz evliliklerde de yaşanır *

Evlilik hakkındaki en genel yanlış inanışlardan biri, iyi evliliği olan çiftlerin asla kavga etmeyecekleri, her konuda anlaşmaları gerektiğidir.
İyi evliliklerde tartışma yaşanmayacağına inanan bazı çiftler her konuda “anlaşıyormuş” oyunu oynarlar ve hem kendilerini, hem de eşlerini kandırırlar.
Bazı çiftler eşleriyle tartışmaları halinde kontrollerini kaybedeceklerinden, kavganın şiddete varabileceğinden endişelenir ve kavga etmemeyi tercih ederler.
... ...
Bazı çiftler tartışmaktan yorulmuştur; kaybedeceklerini düşündükleri tartışmalara girmektense sadece eşlerinin istek ve arzularını yerine getirirler.
Gerekçesi ne olursa olsun kavgadan kaçınılan çoğu evlilikte, eşler zamanla birbirlerinden

5 Ekim 2016 Çarşamba

Evliliklerin sağlıklı yürüyebilmesi, için nelere dikkat edilmelidir? *

Kişilerarası ilişkilerin en karmaşık olanlarından biri evliliktir. Evliliklerin sağlıklı yürüyebilmesi için tek bir uygun yol ya da herkesin evliliğine uyacak bir reçete yoktur. Buna rağmen iyi giden evlilikler genellikle aşağıdaki özellikleri taşır:
1. Evlilikler karşılıklı güvene, özene, içtenliğe ve yakınlığa dayanır. Yani eşler birbirlerinin karşısında duygusal çıplaklığı ve bunun getirebileceği kırılganlıkları göze alırlar.
2. Çiftler evlilikteki sorunları eşine, çocuğuna, eşinin ailesine, işine, başka kadına/adama, vs. yüklemekten vazgeçerek, yaşanan problemlerde kendi

1 Ekim 2016 Cumartesi

Ne tesadüf *

... .. gerçek sevgi bir talih oyunu değildir.

-Sevgiyi bulmuş ve sürdüren kişilerin de hayatında bir zamanlar bu sevgiyi yaşadıkları sevgilileri, eşleri yoktu. Şimdi var. ... ..
-Yağmur belli koşullar altında yağar. 
-Ağaçlar belirli koşullarda meyva verir, bitkiler belirli koşullarda çiçek açar. 
-Doğada her şeyin koşulları, yasaları var; sevgiyi bulmanın ve korumanın da. .... ..

Her Şey Sende Gizli *

Her Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadar ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi
Sevdiğin kadar sevileceksin
       *Can Yücel – Her Şey Sende Gizli şiirinden

29 Eylül 2016 Perşembe

Var mı böylesi? *

Annem aynamdı...
-Günün birinde evlilik kapımı çaldı. Yeni bir hayatın heyecanı bir rüzgar gibi esti dünyamda. Kımıldadı her şey ve yer değiştirdi kimi alışkanlıklarım.
-Kimilerini de yeniden edinmem gerekecekti, anladım bunu ilk günlerde. Her ne iş yapacak olsam, evde bunu annem nasıl yapıyordu
diye düşünüyorum.-Elim alışmışsa, o işi kolaylıkla yapıyorum zor gelmiyor.
Annem aynamdı...
-Babamı nasıl mutlu etmeye çalıştığını, onu memnun etmek için neler yaptığını

Dualarımız *

... .. Neye kavuşmak istiyorsak ya da nelerden kaçmak istiyorsak , dualarımız çoğunlukla onlarla ilgili olur. Bununda ... .. iki boyutu var:
-Birincisi; “Ben bu halde durayım fakat birileri adım atsın.” ya da “Ben bir şey yapmadan Allah’ın yardımı ile şartlar olgunlaşıversin.” der gibi sadece dileklerimizi söze döker ve bekleriz. “Ve zaten bir şeyler yapmak hatalı olandan beklenir. Ben haklı olduğuma göre o geri adım atmalı, o bir şeyler yapmalı.” deyipkendimizi beklemeye ve durumu takibe alırız. Biz beklerken, ne yazık ki şartlar beklemez. Ve zaten sıkınılı olan durum

21 Eylül 2016 Çarşamba

Evliliği Ayakta Tutan Sebepler *

Psikolog Gani Eser evliliği ayakta tutan ana sebeplere ve en çok merak edilen sorulara ışık tuttu.
Denge
Evliliği ayakta tutan ve geliştiren şey dengedir. Evlilikler zamanla dengeyi bulan, uyum sağlayan organizmalardır. Nasıl birey kendi içinde uyumu sağlayamadığı, sözleri, eylemleri ve inançları farklı frekanslarda olduğu zaman sosyal kabul görmüyorsa, evliliklerde de uyumsuzluk kötü sonun habercisidir. Denge sağlanamıyor, uyum gerçekleşemiyorsa da evlilik devam edebilir ama nedeni artık sevgi değil, zorunluluklardır. Çocuklar, bir tarafın ekonomik özgürlüğünün

19 Eylül 2016 Pazartesi

çocuklarımızı çok ve şartsız sevelim *

Kim Kimin Öğretmeni
_... .. Eğer bizim zihnimizde gerek mesaj gerekse mesajın kaynağı hakkında önceden oluşmuş bir önyargı varsa, anlaşılması gerekenin yüz seksen derece tersi istikamette farklı algılama ve anlaşılmalar yaşanabilir. ... ..
1.Çocuğu çok ve şartsız sevelim; bilinçli uygulamalarla bize olan sevgisini pekiştirmeye çalışalım. Çünkü çocuk sevdiğinin ve kendisini sevenin sözünü dinler.
2.Çocuklarımızın beden ve ruh sağşlluğının yerinde olması için özel gayret sarf edelim. ... ..
-Kimse emir almaktan hoşlanmaz. “Gel”, “Git”, “Yapmak zorundasın!” ya da “Yapma” gibi emir

2 Eylül 2016 Cuma

Aile hayatı *

Haramlar ve Helaller
-Aklî ve hissi birçok üstün yetenekle donatılıp saydeğer bir varlık olarak yaratılan ve yeryüzünün bütün nimetleri emrine tahsis edilen insanın, yaratanını tanıması ve ona ibadet etmesi yaratılışının özünü ve amacını teşkil ettiği gibi hayatını ve insan ilişkilerini O’nun istekleri doğrultusunda düzenlemesi de dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarını oluşturur. ... ..
-İnsanın yaratılanların en şereflisi olduğu, aklını kullanarak ve olup bitenden ders alarak iyi, doğru ve güzeli bulup yaşatabileceği  kural olarak doğru ve mümkün

30 Ağustos 2016 Salı

depresyon mu? keder mi? *

Kısa süreli üzüntüler hastalık olarak kabul edilmez. 3 günden fazla süren keder ise, depresyon başlangıcıdır. Çünkü insanın üç gün içeresinde yaşadığı olayı sorgulayıp, çözüm üretmesi gerekir.

27 Ağustos 2016 Cumartesi

üç elma & dijital medya

-“The App Generation” dijital çağın amaçsız nesillerini, sel gibi önüne kattı sürüklüyor.  İnsanlığı değiştiren üç elma; Hz. Adem’in , Newton’un ve Apple Corp.un elmaları oldu. Henüz şeklini bulamayan nesneyi yani gençliği dijital medya eğitiyor.

23 Ağustos 2016 Salı

bilinçaltı yazılımlarımız *

Kaporta tamircileri ve ilaç sektörü
-Modern tıbbın (laboratuvar tetkikleri, görüntüleme yöntemleri, en son teknolojilerle yapılan ameliyatlar dâhil) yetersiz kalabildiğini görüyoruz.Yetersiz kalabiliyor, çünkü insan fizik bedenden ibaret değil ve insanın zihinsel durumunu resmedecek bir görüntüleme yöntemi henüz yok.
-Bir yanda bütünlükten uzak, ‘kaporta tamircileri’ gibi eğitim almış bizler (yani ‘modern tıp’ doktorları), diğer yanda kronik hastalıklardan kurtulmak için doktor doktor gezen insanlarımız. Kasanın başında ise kronik hastalıkların semptonlarını bastırarak ilaçlarını pazarlayan ilaç

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Nasıl karar verdim?

duygularım neydi?
Üç ay kadar önce Mayıs ayında bir vesile ile bir psikiyatr  desteği almaya karar vermiştim. Eşimin kardeşi olan Dr. Şeyma’nın tavsiyesi üzerine gittiğimiz Uzman doktorumuz Ahsen Hanım; beyin MR’ı yaptırmamın uygun olduğunu söyleyince itiraz etmeden MR’ı çektirmiştim.
MR sonuçları için verilen tarihten önceki bir akşam, Ankara ve Antalya’da yaşamakta olan çocuklarımın aileleriyle birlikte yola çıktıklarını öğrenince bir gariplik hissetmek yerine, torunlarımın ikisini de görecek olmanın mutluluğu ile bu