Haramlar ve Helaller
-Aklî ve hissi birçok üstün yetenekle donatılıp
saydeğer bir varlık olarak yaratılan ve yeryüzünün bütün nimetleri emrine
tahsis edilen insanın, yaratanını tanıması ve ona ibadet etmesi yaratılışının
özünü ve amacını teşkil ettiği gibi hayatını ve insan ilişkilerini O’nun
istekleri doğrultusunda düzenlemesi de dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarını
oluşturur. ... ..
-İnsanın yaratılanların en şereflisi olduğu, aklını
kullanarak ve olup bitenden ders alarak iyi, doğru ve güzeli bulup
yaşatabileceği kural olarak doğru ve
mümkün
olsa bile yine insanın birçok zaafının bulunduğu , sonu gelmez emel ve ihtirasların esiri olarak çevresini cehenneme çevirebileceği de diğer bir gerçektir.
olsa bile yine insanın birçok zaafının bulunduğu , sonu gelmez emel ve ihtirasların esiri olarak çevresini cehenneme çevirebileceği de diğer bir gerçektir.
-Aklın bedene, düşüncesinin duyguya hâkim olup
insanın dünyada meleklerin de gıpta edeceği bir hayat sürmesi dirlik ve
düzenlik kurması, ancak yaratanın ona yol göstermesi, yardımcı olması ve insan
bilgisinin dar sınırlarını madde ötesine doğru genişleterek sonsuzluğa açılması
durumunda mümkün hale gelir.
-Bunun için de Allah yeryüzüne halife kıldığı
insanı başı boş bırakmamış, peygamberleri aracılığıyla mesajlar göndererek
insanın özünde sahip olduğu fıtrat
ve aklıselimi desteklemiş, ona yol göstermiştir.
-İslamın ilâhi
inâyet ve hidayet; yani “yardım” ve “yol gösterme” olmasının
anlamı budur. ... ..
-Yeryüzünde canlı varlıkların soylarının devamı
üreme faaliyetine, bu da genel olarak erkek ve dişi olmak üzere iki farklı
cinsin ortak faaliyetine bağlıdır. Kur’anı Kerim’de varlıkların erkek ve kadın
olarak çiftler halinde yaratılmış olduğu (Er-Ra’d; Taha; Yasin; ez-Zariyât),
insanların da kadın ve erkek olmak üzere iki ayrı cinste bir çift olarak
yaratıldığı bildirilir.
-Bu itibarla
cinsiyet, tek tek ele alındığında birbirinin aynısı olmayıp, aralarında
yaratılış farkları vardır. Bu farklılıklar beden yapısında olduğu kadar duygu,
düşünce, davranış ve tutumlarda da kendisini gösterir.
-İslâm’a göre, insan olmaları bakımından kadın ve
erkek arasında herhangi bir ayırım söz konusu değildir; her ikisi de insan
cinsine dahil olmaları bakımından eşittirler. Kur’ân-ı Kerim’de insanlar
arasında bilgi ve takvâ dışında bir derecelendirmeye yer verilmedği
(el-Hucurat; ev Zümer) yapılan iyi işlerin karşılığının erkek-kadın ayırımı
gözetilmeksizin aynı ölçülerde verileceği bildirilir.(en-Nahl; el Ahzâb). ...
..
Cinsi
Hayat ve Yasaklar
-İnsanın ruhî
ve mânevi olduğu kadar bedeni-tabii ihtiyaçlarının da mâkul ve dengeli bir
şekilde karşılanması gerektiği ilkesini benimseyen İslâm dini cinselliği de
tabii bir vâkıa olarak ele almış ancak bu konuda , belli
sınırlar ve mâkul ölçüler koyarak hem cinsi hayatı korumayı ve devam ettirmeyi,
hem de insanlık onuruna ve değerine aykırı davranışları, yapma ve aşırılıkları
önlemeyi hedef almıştır. ... ..
-... .. Çünkü insan akıl, sezgi, düşünme ve karar
verme, utanma, iffet, gibi güzel haslet ve duygularla donatılmanın yanı
sıra şehvet, yeme ve içme gibi bedeni ihtiyaçlara, birtakım zaaf ve temayüllere
de sahiptir.
-İnsanın diğer dünyevi lezzet ve menfaatlerde olduğu
gibi cinsellik konusunda da çoğu zaman bencillik ve aşırılığa kaçması, bedenin
arzu ve duygularına kapılıp barbarca bir çekişmeye girmesi kuvvetle muhtenmel
olduğundan, İslâm’da cinsel eğitim ve cinsi ihtiyacın teminiyle ilgili
birçok düzenleyici ve emredici kurallar konmuştur.
-İslâmın iki asli kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’le
cinsi hayatla ilgili bir çok ayrıntılı hüküm yer almaktadır. Bunun için de özel
hayatın bir parçasını oluşturan cinsi hayatın dinin bu emir ve tavsiyeleri
doğrultusunda düzenlenmesi, müslüman için ayrı bir önem taşır. İslâm akıl ve iradenin bedeni
haz ve arzulara tâbi kılınmamasını, insanın şehvetin esiri olmamasını ister.
-Buna karşılık cinsel hayattan çakilme, hadımlaşma,
Hristyanlık’ta olduğu gibi din adamlarının evlenmeyerek Tanrı’ya daha yakın
olacağı iddiası İslâm’da hoş karşılanmaz. Hz. Peygamber kendini gece gündüz
ibadete vererek dünyevî haz ve ihtiyaçlardan geri duran sahâbileri eleştirerek
bunun İslâm’ın önerdiği bir hayat tarzı olmadığını, bedenin, organların ve
nefsin de kişi üzerinde hakları olduğunu, onların da hakarının verilmesi
gerektiğini belirterek itidalden , tabii ve fıtri yoldan ayrılmamayı önermiş,
hadımlaşmayı da yasaklamıştır.
-Zaten evlenip iffeti koruma, cinsi arzularıı meşru
ölçüler içerisinde giderme, sağlıklı ve düzenli bir cinsellik dinin
emrettiği ve teşvik ettiği bir husus olduğundan geniş anlamda “ibadet” kavramına
dahildir.
-Kura’an’da , “Sizler
için kendileriyle sükunete erip tatmin olacağınız eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet
peyda emesi, O’nun varlığının
delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen toplumlar için ibretler
vardır.” (er_Rûm) buyurulur.
-İffetini koruyan, evlilik içi meşrû cinsel ilişki
ile yetinen müminlerden övgüyle söz edilir (el-Mü’minin)
-Hz. Peygamber’in müslümanları evlenmeye teşvik
etmesi, evlilik birliğini mümkün olduğu sürece korumayı öğütlemesi bu konuda
velilere ve devlete birtakım görevler yüklemesi, bekârlığı kınayıp bekâr kalmayı
âdet edinenlerin şiddetle eleştirilmesi de aynı amaca yöneliktir. Çünkü diğer dini vecibeler de
dengeli ve huzurlu bir aile hayatı içinde daha iyi ifa edeilebilecektir.
-Evlenmeden önce tarafların birbirini görüp
beğenmesi,, taraflar arası denkliğin gözetilmesi, gibi tedbirler, eşlerin
vücut ve ağız temizliğine dikkat etme, karşılıklı sevgi ve saygı gösterme, süslenme ve güzel koku
sürme, birbirlerini cinsel yönden tatmin etme, cinsel hayatın sırlarını kotuma
gibi karşılıklı hak ve ödevleri de dahil, cinsel hayatla ve aile hayatının
mahremetiyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili birçok konuda gerek Hz.
peygamber’in sünnetinde ve gerekse klasik dini literatürde yer alan bilgi ve
tavsiyeler, müslümanların
aile hayatı ve cinsel ilişki açısından ve huzurlu bir hayata kavuşmasını yanlışlık ve sapmalardan korunmasını hedef alır.
-Eşler arası cinsel yetersizliğin ve hastalığın
haklı bir boşanma
sebebi sayılmasının da böyle bir anlamı vardır. ... ..
-... .. Çünkü bu konularda insan, duygu ve bedeni
arzularının yağun baskısı altında olduğundan çoğu defa akıl ve iradesiyle hareket edemez.Aklın ve
hür iradenin hakim olmadığı alanda kişiye verilecek serbestlik, onu başı
boşluğa, sapıklığa ve duygularının esiri olmaya görürecektir. İslâm böyle nazik bir konuda
devreye girerek ferde akıl ve düşünce ile hareket etmesinde yardımcı olmakta,
bedeni arzu ve ihtirası mâkul bir zeminde tatmin etme yolları göstermektedir.
-... .. Öte yandan ağırlşan ekonomik şartlar , gayrı
meşru ilişkilere karşı toplumsal hassasşyetin kaybolması, fuhşun yaygınlaşıp
kolaylaşması ve bencillik gibi farklı birçok âmil toplumda bekârların sayısını
arttırmakta, ... .. Toplumumuzda evlilik içi
huzursuzluk ve tatminsizlikler de bu dış telkin ve yayınların önemli bir payı vardır.
Denilebilir ki, cinsi duyguların sömürü, tahrik ve serbestisini konu edinen ve
teşvik eden bunca yayın ve zararlı faaliyetlerin etkisinde oluşan hayat tarzı
ve çevre karşısında kalan insanımızı, bütün bunlara rağmen sapma ve ayak
kaymalarından koruyucu en büyük faktör İslâm inancına bağlılığı ve dini ahlâki
değerlere olan saygısıdır. ... ..
-... .. bir değeri koruma, onu doğrudan veya dolaylı şekilde ihlâl eden tehlikelere
karşı önlem almakla mümkündür.... ..
-Hukuk düzeninin öngördüğü hedeflerin
gerçekleşmesinde yasaklar ve bu yasakların koruyucu cezalar, tali yasaklar ve
tedbirler kadar, sosyal arka plan ve insan unsuru da önem taşır.... .. Bu
sebeple ... .. Çünkü İslâm’ın temel gayesi suçluların cezalandırılması değil suç ortamının oluşmaması,
insanların güven ve huzur içinde yaşamasıdır.
... ..
-... .. Buna ilâveten ... .. bunları ferde ahlaki
olgunluk ve şahsi sorumluluk yüklemeye, cinsel hayatla ilgili eşler arası birtakım hak ve
görevlerden söz
ederek aile hayatını koruyup iyileştirmeye özen göstermiştir. ... ..
-... .. Kötülüğün önlenmesi kadar ona
giden yolların kapatılması da önemlidir. ... ..
Aile
Hayatı
-Kur’ân-ı Kerimi erkek ve kadının bu dünyadaki
yanlızlığının karşı cinsle giderildiğini belirtmektdir.: “Size onlar sayesinde
veya onlarla huzur ve sükunete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması
ve aranızda sevgi ve merhamet halketmesi O’nun kudretinin alâmetlerindendir.
Bunda düşünen topluluk için işaretler vardır. (er-Rûm). Fakat bu rahatlama ve
sükunet bulmayı sadece cinsel ihtiyacın karşılanması ve zevk alma anlamında
değerlendirmek uygun değildir. ... .. Evlenme ve aile hayatı eşlerin hem
düzenli ve meşrû tarzda cinsel ihtiyaçlarını karşılamasına hem de birbirlerine
maddi ve manevi destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile olduğundan çok
yönlü yarar ve hikmetler taşır. ... ..
-Kur’an insanları evliliğe teşvik eder, evliliğin
çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret eder.(en-Nisa; en_Nahl; er-Rûm), evliliği
kocanın karısına verdiği “sağlam bir teminat” olarak nitelendirir. , kadının kocası kocanın da karısı
üzerinde birtakım haklarının bulunduğunu bildirmekle birlikte
(el-Bakara; en_nisa; et-Talâk) bu hakların ne olduğu konusunda ayrıntıya girmek
yerine “mâruf” ölçütünü getirir. Mâruf ilahi beyanda, İslam toplumunu anlayış,
ihtiyaç ve geleneği çerçevesinde gerektiğinde değişen ve gelişen bir
ölçüttür. ... ..
-Taraflar arasında geçimsizlik
olduğunda da taraflara sabır ve hoşgörü öğütler, topluma da hakemler
vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevi yükler. ... ..
-Geçinme
imkanı yoksa güzellikle ayrılmayı, karşılıklı olarak haklara saygı göstermeyi
ister. ... .. Burada
önemli olan, problemi doğduktan sonra ve aleniyet kazandıktan sonra
çözmek değil, o problemin doğmasına fırsat vermemek veya ilk kademelerde
sıkıntıyı giderebilmektir.
Kadınlık
görevinden kaçan kadın ?
Cinsel hayat, evlilik hayatının temeli ve yaşatıcı
sebebi olduğu için, özellikle kadının cinsel görevini yapmaması, yapsa da sık
sık engeller çıkarması, açık bir zulüm; kesin bir haramdır.. Çünkü evlilikte,
gerekleri yapılması gereken bir akiddir ve o, “... Akidlerinizin /
sözleşmelerinizin gereğini yapın ...” emrinin ihlâli olarak haramdır.
-... .. “... Canımın kudreti altında bulunduğu
Allah’a yemin ederim ki kocasının (kocalık) hakkını ödemedikçe Rabbinin hakkını
ödemiş olamaz...”
-(İlişkide bulunmak için) Kişi karısını yatağa
çağırdığı, (tıbbi veya dini bir mazereti olmaksızın) kadın gelmekten kaçınır,
kocası da bu sebeple ona kırgın ve kızgın olarak gecelerse, melekler sabaha
kadar o kadının Allah’ın öfkesine uğramasını diler. ... ..
-... ..Kadının kocasının
arzularına değil karşı çıkması,- geldim, geliyorum, geleceğim- diyerek
ertelemesi bile haramdır. Allah’ın Resulü: Allah erteleyen kadına
la’net etsin, buyurdu.
“Erteleyen kadınlar
kimlerdir Ey Allah’ın Peygamberi?” şeklinde bir soru yöneltilince ...
“Erteleyen kadınlar, kocaları tarafından arzulanıp istenen, fakat –geldim,
geleceğim diyerek, kocaları uyuyuncaya kadar onları bekletip oyalayanlardır.
* İlmihal II İslâm ve Toplum - Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları
** İslam’a göre Cinsel
Hayat – Ali Rıza Demircan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder