Zihin-beden işbirliği
-... .. Bu arada bedendeki eşzamanlı değişimler zihin-beden işbirliğini
oluşturur.
-Nasıl mı?
-Üç yaşında bir kız çocuğunun bilmem nereden duyduğu uygunsuz bir cümleyi,
misafirlerin olduğu kalabalık bir ortamda söylediğini fazr edelim. Anne çok
utanır, kızarır, ‘kem küm’ eder. Baba duruma el koyar. Sağ el işaret parmağını
kaldırarak küçük kızı bir güzel azarlar, ‘terbiye eder’.
-Üç yaşında mini minnacık kızcağazın karşısındaki babadev konumunda. Ve
ortada bir tehdit var. Bu, bedene ‘güvende değilsin,
kaç veya savaş’ mesajı verir. Bu
mesaj doğrultusunda stres hormonları salgılanır.
mesaj doğrultusunda stres hormonları salgılanır.
-Endoktrin sistemdeki bu düzenleme bedeni kaçmak veya savaşmak üzere
gerekli konuma getirir, bedende ihtiyaç duyulan enerji açığa çıkar.
-Fakat 3 yaşındaki çocuk bu devin karşısında ikisini de yapamaz.
-Sonuçta;
*Açığa çıkan enerjikullanılamaz, bloke olur (negatif enerji olarak birikir).
*Yaşadığı bu stres, bedendeki fizyolojik
değişimler, tehdir algısı sonucunda durum değerlendirmesi yapan çocuk aklının
kararı, ‘topluluk karşısında konuşmak tehlikelidir’ şeklinde olur ve bu karar
gerektiğinde kullanılmak üzere hard disk’e
atılır.
*Daha dediklerinin anlamını bile bilmeyen çocuk, yaşadığı
durumdan ders almayı kendince yapmış, bi,r daha bu duruma düşmekten korunmak
için bilgiyi en derinlerine, tüm bedenine yazmıştır.
*Yaşadıklarından ders çıkaran çocuğun aklındaki
bu ilk yazılımlar içinde kişinin ‘inançları’ oluşur.
-... ..
-Üç yaşındaki Zehra’nın
bedeninde oluşan gerilim hattı, önceki yazılımı gözden geçirip doğruluğunu
pekiştirir ve şu emri verir: “Öyle bir
sürü insanın olduğu yerde konuşma, bak işte böyle oluyor. Bedenine bak, endoktrin sistem tehlike çanlarını
çaldı. Gerekli enerjin açığa çıktı ama hepsini yutmak zorundasın. ...”
-Yıllar içinde bu ve benzeri
davranışlarla, dayatmalarlabaskılarla yaşama hazırlanan, ‘terbiye’ edilen
Zehra, Zehra olur.
-İlerleyen yaşlarda artık
Zehra’nın topluluk karşısında konuşmaya pek hevesi kalmaz.
-Okul yıllarında konuyu çok iyi
bilse de parmak kaldırmaz, yıl sonu müsamerelerinde şiirini okurken heyecandan
ölmek üzeredir, sesi titrer, dizlerinin bağı çözülür, şiir bittiğinde savaş
alanından çıkmış gibi kan ter içinde yorgun düşer.
-Zehra genç kız olduğunda
arkadaş canlısı, arkadaşlarıyla hoş shbetleriolmasna karşın, aile ortamında
sessizdir, söylenenleri dinler , fikrini byan etmez. Zehra’nın ailesi,
terbiyeli, söz dinleyen, lafa karışmayan kızları olduğu için gurururludur. ...
..
-Sessiz kaldıkça sevildiğini,
değer verildiğini, takdir edildiğini göen Zehra artık güvenli alanın
formülünü bulmuştur. o çocuk aklı ile.
-Bilinçaltı vazifesini yapmış,
Zehra için en uygun ‘ego savunma
mekanizması’ tüm bedene kodlanmıştır. Bu durumda zihin-beden
bütünlüğünde Zehra adı kadar emindir ki, topluluk karşısında konuşmak
tehlikelidir.
-Zehra’nın yaşam kesitlerinde iş başa düştüğü an, tüm beden o 3 yaşındaki gerilimi aynen yaşar. Yaşanmışlıklarla, şartlanmalarla bedende oluşan ve akıtılmadan sıkışan negatif enerjiyi titreştiren her olaybedeni
alarma geçirir.
-Zehra 25 yaşıbda da bir gruba konuşmaya kalksa, bedeni aynı tepkiyi
verir.
-Zehra’nın yaşamında sık sık tekrarlayan alarm halleri bedeni yorar, hasaslaştırır,
stres dallanır budaklanır. İşin hayali bile kaygılara yol açar. Girilen bir
kısır döngü, giderek daralan çember içinde Zehra sıkışır.
-Sıkışmış bedende enerji akışları bloke olur. Bedenin fizyolojik sistemleri, ilk bağışıklık sistemi
olmak üzere tüm iyileşme mekanizmaları bozulur. Bu durumda Zehra hastalıklardan
bir türlü kurtulamaz.
Kalp beslenmezse...
-Peki, fizik bedende bunlar olurken Zehra’nın manevi dünyasında neler
olur?
Bilinçaltının
kalıpları, öğretileri bedeni yorup fonksiyonlarını bozarken, ruhun ışığı ile
aydınlanamayan kalp kasvette, karanlıktadır. Bedenin, bize üflenen ruha açılan
penceresi kalptir.
-Koşullanmalarla oluşan insanı özünden, yaradılış programından, ruhundan
uzaklaştırırken kalp daha da yorulur, sadrı(sine) daralır, insan nefes alamaz
hale gelir.
-Kalp varoluşun kaynağından sevgi, muhabbet ve rahmetle baslenmeli,
kaynağın ışığını yansıtmalıdır.. Sadrı daraltan bilinçaltının dar karanlıkları kalbi ruhun ışığından mahrum
bırakır. ... ..
-İşte bu durumda Zehra’nın erişkin aklı, bilinçli aklı her ne kadar
1Aman canımonlar da insan ben de ... Ne var ki konuşurum!” diyedursun, kalp
ruhun katnağından beslenmediği, o ışığı göremediği için bilinçaltının kölesidir.
-İnsan, ‘insan’ olmanın özgürlüğüne ulaşabilmek için ruh
beden bütünblüğünde varoluş kaynağından beslenmelidir ve ancak bu özgürlük
içinde beden tehlike çanları çalmaktan vazgeçer.
*Ruh-Beden-Zihin bütünlüğünde KADINLIĞIN KEŞFİ – Jinekoklog Dr. Ayşe Duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder