-... .. Hz. Mevlânâ’nın çok kullandığı ve Feridüddin Attar Hazretlerine
ait bir şiirle başlamak istiyorum. Bu şiir Züleyha’yı anlatıyor. Züleyha,
hakikaten dinî kitaplardaki nefis örneğin en güzelidir. Başta ben diyen,
Yusuf’u her şeyiyle isteyen , kendine ait kılmaya çalışan, hatta sırf bana ait
olsun , olmazsa felâkete uğrasın, ölsün diyen bir nefis insanı iken, aşkla, aşk
metodunu kullanarak tekâmül etmiş. Sonunda geldiği durumu Attar şöyle anlatır
“Züleyha çok çirkinleşmişti, bozulmuştu, yaşlanmıştı, güzelliği
gitmişti. Yusuf ise Mısır’a kral olmuştu. Yusuf atının üstünde
geçiyordu. Züleyha sevdiğini görmek üzere bir köşeye oturdu. Bir hicap taktı tanınmamak için üstüne ve orada beklemeye başladı. Yusuf bütün heybetiyle göründü, Züleyha öyle bir ‘âhh’ etti ki, onun aşkından çıkan alev Yusuf’un elindeki kırbacın yanmasına sebebiyet verdi. Yusuf dayanamadı, kırbacı elinden attı. Yusuf kırbacı elinden atınca Züleyha ellerini kaldırdı ve dedi ki : Ey yüce Allahım, o koskoca bir peygamber, ben bir garip aşık kadın, ama benim yüreğimde taşıdığım aşkın zerresini o elinde taşımıyor.”
geçiyordu. Züleyha sevdiğini görmek üzere bir köşeye oturdu. Bir hicap taktı tanınmamak için üstüne ve orada beklemeye başladı. Yusuf bütün heybetiyle göründü, Züleyha öyle bir ‘âhh’ etti ki, onun aşkından çıkan alev Yusuf’un elindeki kırbacın yanmasına sebebiyet verdi. Yusuf dayanamadı, kırbacı elinden attı. Yusuf kırbacı elinden atınca Züleyha ellerini kaldırdı ve dedi ki : Ey yüce Allahım, o koskoca bir peygamber, ben bir garip aşık kadın, ama benim yüreğimde taşıdığım aşkın zerresini o elinde taşımıyor.”
-İşte kadın bu makamdır... Ve
Attar, Hz. Pir’in de vurgulaya vurglaya yorumladığı gibi, şöyle tamamlıyor
kikâyesini: “Eğer Züleyhalar olmasa, devrin Yusuflarının kıymeti bilinebilir
mi? Eğer Hz. Pegamberler olmasa, Allah’ın kıymeti bilinebilir mi? İyi ki
âşıklar var, iyi ki aşk var, iyi ki aşk tecelli ediyor, iyi ki kadınca tecelli ediyor! Bu kadınca bir tecellidir. Sevmeyi
bilmek, sevme kabiliyeti... Bu öyle güzel bir tecellidir ki, ortaya bir şahaser
çıkarır. Ama bu bakış açısından o,
-Attar’ın düşüncesi bu –Hz. Peygamberde bile bu tecellinin daha kadınca bir tecelli olduğunu söyler.
Buna da, hakikaten İbn Arabî tamamen katılır. “Sevme kabiliyeti kadınca bir kabiliyettir der İbn Arabî
ve o kadar güzel bir kadın-erkek
tarifi ederek der ki: “Eğer kadın
erkekten var olmuşsa, erkekten
yaratılmışsa, kadının bıraktığı
boşluktan dolayı o boşluğun dolmasına erkeğin
ihtiyacı vardır. İşte bundan dolayı, kadına
ihtiyaç duyar erkek. Kadın ise, ezelî vatanını,geldiği yeri
arar; onun için erkeğe ihtiyaç
duyar. İşte, ancak bu bütünlük insanı insan yapma kabiliyetine sahiptir. Bu
beraberlik ve birlik, insanda insan oluşturur. Zıddiyetin
güzelliğine bakın! Önce nefis
olan bir kadın, akıl olan bir erkek aynı vücudun içindedir zaten. Tasavvuf, bu zıtları, bu
farklılıkları bütünleştirme yoludur zaten.
*İslâm Kadın ve Toplum (Cemalnur
SARGUT / Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Ş. Bşk.) – Türkiye Diyanet Vakfı yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder