1 Ekim 2014 Çarşamba

Fazla naz aşık usandırır-radyo programı-yedinci bölüm

Sihirli değnek
-Terapistimizin son görüşmelerin baş kısmına koyduğu soru; “nasılsınız?” .... “İyiyiz, siz nasılsınız ?” anlamındaki cevaplarımızın yeterli olmadığını hissettiriyor.... “Yani ilişkiniz nasıl?” demek istediğini anlatmaya çalışıyor. Bunun üzerine gelen  “değişiklik yok” cevabı sanki hayal kırıklığına neden oluyor.
-Nasıl bir cevap olmalıydı. Olumlu cevap veremediğimiz için seanslara devam etmiyor muyuz?
-Bugün de aynı sorunuza vereceğimiz cevap; “yetmez ama, evet, biraz” bile
değil …. Terapistimiz soruyor. “Ne duydunuz?”
-Sekizinci görüşmeye hazırlanırken, terapistimizin ne demek istediğini de duymaya-anlamaya çalışıyorum .... “Bu işin sihirli değneği yok”, çözümü siz bulmalısınız ...  zaman geçiyor ... sihirli değnek siz kendinizsiniz” diyor sanki ...
-Belki de neyi konuştuğumuzun tanımını yapmaya ihtiyacımız var. Gözlerimiz kapalı, el yordamı ile bir şeyler mi arıyoruz? Yoksa hedefimizin ne olduğunu biliyor muyuz? Yanlışlık var mı? Doğru şeyler üzerinde mi emek veriyoruz? Seans sayıları arttıkça, bununla paralel olarak bir şeylerin değişmesi ümit ediliyor …. ediyorum ... Beklenen değişikliğin ne olduğunun farkında mıyız? Ne olursa hedefe yaklaşmış olacağız …. Yoksa sabırla ilham gelmesini mi bekleyeceğiz?
-Bir şeylerin farkına varmanın, bir şeylerden ders çıkarmanın ve bir şeyler öğrenmiş olmanın bizde davranış değişikliğine neden olması gerek miydi? … ortada davranış değişikliği var mı?
-Kanaatim, değişiklik olmadığı yönünde …. …
-Evet, maksada uygun kıyafet almaya birlikte gidebileceğimizi gördük (katlanıyor......) ...  Başka bir şey almamak ve başka şeylere bakmadan hedefe yönelik birlikte alış veriş yapabileceğimizi bir kere denedik …. tahammül... Kıyafet seçimini ve zamanlamasını yanlış taraf yapıyor gibime geliyor …..
-Tek taraflı taleplerde bulunmak rahatsızlık verici ….  kıyafetleri ortaya çıkar, ne istediğini seç,  göster, ben giyerim …. yoksa ilgilenmem düşüncesi sürdürülebilir mi? Kerhen .... Kerhen bile denebilir mi? “....  mobbing” uygulayıcısı durumuna düşmek istemem  ... Fiziksel güç kullanımına bütün alanlarda karşıyım, akıllara bile gelmemeli. Aynı şekilde manevi güç kullanımı veya baskı olarak algı yaratabilecek davranışlardan da kaçınmaya çalışırım ..... karşıyım ... İçinde sevgi olan (kerhen veya sıra savmak için olmayan) fiziki yakınlıklara yer vermenin anarmolliği var mı? .... Değişimi / gelişimi ümit ediyorum .....
-“Ben mükemmelim, ben bilirim, benim dediğim doğru,  benim dediğim olacak” anlayışını da yanlış buluyorum.....
-Sorunu tarif etmek ve normalleşebilmek amacıyla destek alma çabasını sürdürüyorum....
-Özel kişilerle paylaşılan özel zamanlarda; sınırların olması insanda “acaba karşı tarafa rahatsızlık mı veriyorum?” endişesine neden olabiliyor …. ….
-Yakın dönemden örnek vermek isterim; keyifli olduğu kadar yorucu bir haftalık uzun yolculuk sonrasında; önceki gece yarısı eve gelinmiş olmasına rağmen, sabahın erkeninde bir davete katılma konusundaki enerji ve arzulu davranışlar insanı düşünceye sevk ediyor. Aynı günün sabahında; varsayalım ki davet olmasın; aynı zaman dilimini baş başa geçirecek olsaydık, aynı “enerji emaresine rastlayabilir miydik ?” sorusuna cevap arıyorum.
-Tahminimi de paylaşmak isterim; ... yorgunum, başım ağrıyor, çarpıntım geldi ...... Bu sözler güncel hayatta karşılaştığım ifadeler..... İnsanların akrabaları veya sevdikleri ile hoş zamanlar geçirmelerini taktirle karşıladığımı / teşvik ettiğimi belirtmek isterim ... Ev hali dışında gösterilebilen enerjiye şahit olmak anlamlı... Ev hali dışına taşan enerji ve arzunun varlığını görmek... Dışarı çıkarken hazırlık için zevkle ayrılan zaman, ortaya çıkan tablo (aynanın kenarına dizilen elbiseler, ayakkabılar ..) , çıkar-giy, ayna karşısında gösterilen ihtimam; “başkalarına var da bana yok mu? “ (kıskançlık anlamında değil) dedirtiyor .... İsteyince oluyor... İstemeyince de olmuyor....
-Tam da sorunun görünür olduğu noktadayız. Benzer enerjinin, duyguların hayat akadaşı iki kişi arasıda da (sözde değil özde) yaşanabilmesi beklenemez mi?
-Maruz kaldığım durumu “hayat tercihlerle doludur...” veciz sözü ile açıklayabiliyorum....
-“Tercih sıramasında arka sıralarda yer bulma” konusunda eksikliğim var demek ki ...düşünüyorum....sonuçta sıkıntı var ..  çözüm arayışlarını daha ne kadar sürdürebilirim? ....
-İlk tercihlerde yer alamamak konusundaki eksikliğimi bilmek istiyorum.... 
-Psikolok yazar diyor ki; kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır. Zaten bu nedenle “eş” denmiştir. .... Güzel sözün sihirli gücü vardır. .... Güzel davranışlar sözlerin etkisini güçlendirir.. ... Güzel söz ancak güzel duygu, düşünce ve davranışlarla etkili olur...... “ ... Buradaki soyut ifadeleri (biribirinin tamamlayısı olmak , güzel sözler, güzel davranışlar, sorumluluklar...) teker teker tanımlamaya ihtiyaç olmalı....
-İçi doldurulayan güzel sözler anlamlı mı? Güzel sözler, güzel davranışlarla uyumlu olmalı; değil mi?
-İlk tercihlerde yer alanlardan sonra; bana ne zaman sıra gelecek diye beklemekteyim.....
-Sorulara cevap bulmak konusunda kendimi halsiz hissediyorum...
-Motivasyonum var diyebilir miyim?
-Evet buraya kadar gelmek ve çare aramak konusunda enerji harcayabiliyorum ...  Beklentilerinden vaz geçmeli miyim? Önceki motivasyonum (daha çok ev hanımlarının yaptığına inanılan işlerde, yemek masası hazırlamak, bulaşıkları toplamak, çamaşır asmak, ev temizliği yapmak...) kayboldu..... içimden gelmiyor...
-Ev erkeğinin yapacağı işleri (taşı, getir, götür, al, bırak....) ise aksatmamaya çalışıyorum....
-Profesyonel destek almak durumunda kaldığımız konularla sınırlı olmak kaydı ile; duyguların giderek azaldığı bir ortamı teneffüs ediyoruz..... rahatsızlık verici ...
-“Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” özdeyişindeki gibi; arada gelen sevgi sözleri duvara çarpan ses olmaktan öteye gidiyor mu?  düşünüyorum ..... bir söylenen sözlere bakıyorum, bir de uygulamaya bakıyorum ... çocukları kandırır gibi .... olmamalı .... Sözler ve davranışlar uyum içinde olmalı,
-“Ben dünyanın en iyi öğrencisiyim” demekle en iyi öğrenci olunur mu?
-Davranışlar, tutum, çalışkanlık, ders başarısı, takım içinde uyumlu çalışabilm gibi kritere bakarak “en iyi öğrenci” olunur... En iyiyi tanımlamanın ölçüsü olmalı ..... Karşı tarafın”algı”sının önemi olmalı .....

-Destek almak konusunda bizi buraya getiren konularda; daha ne kadar (tek taraflı) fedakarlık gösterebilirim, “metal yorgunluğu” yaşadığımı düşünüyorum..... Terapistimizin gayretleri ne işe yaradı? Kendimi ifade edebilme konusunda destek bulduğum.... Görüşme süremiz bir saat olmasına karşılık; kısa sürelerde doğrudan söyleyemediklerimi paylaşabilme imkanı buldum .... Ancak sorunu çözebilme konusunda yeterli mesafeyi aldık diyemiyorum... Yer ve zamanı, süreyi tek taraflı belirleyince; karşılıklı anlayış var diyebilir miyiz? Sabrın sonu selamet olur mu? Bırak bu işleri “katlanacaksın” diye mi düşünmeliyim? .... Cevap arıyorum ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder