8 Şubat 2017 Çarşamba

Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları & Düyun-ı Umumiye *

Anlaşmalar ve Fermanlar
-... ..1833 Anlaşması kapitülasyonların yabancılara tanımış olduğu öncelikleri genişleterek onları yerli tüccarla eşit duruma getirmiş; ülke dahilinde de ticaret yapmak imkanı vermişti. ... .. Bu anlaşma İngiltere’yle 16 Ağustos 1838’de imzalanmıştı; bir eşini Fransızlar aynı yılın Kasım ayında Osmanlı Devleti’ne imzalattılar. Fransa’yı Löbek, Bremen ve Hamburg şehirleri (18 Mayıs 1839); Sardunya (2 Eylül 1839); İsveç ve Norveç (31 Ocak 1840); İspanya (2 Mart 1840); Felemenk (14 Mart 1840) Belçika (30 Nisan 1840); Prusya (22Ekim 1840); Danimarka (1 Mayıs 1841) ve Toskana (7 Haziran 1841) izledi.
-Türkiye ‘Tanzimat-ı Hayriye’den salah beklerken Avrupa’nın bütün ülkeleri hasta adam’ın başına üşüşmüş, mümkün olan en büyük lokmaları ondan koparmaya uğraşmaktadır.
-Tarihimizde genellikle ‘büyük kurtarıcımız, Batılılaşmanın müjdecisi’ olarak sunulan 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları, aslında, emperyalist yayılmasının birer aracı fonksiyonundadır. Bu fermanlar, özellikle 1856’dakinin temel niteliği, Batı kapitalizminin çıkarlarına uygun üstyapı kurtumlarını Osmanlı memleketinde bina etmektir. Tanzimat’ın, Batı’ya yaranmak için Hristiyan tebaaya tanıdığı haklar, aslında, Hristiyanların küçük bir zümresi olan işbirlikçilerin Avrupa’daki efendilerine daha rahat hizmetlerini sağlamak için kaleme aldırılmıştır.
-Islahat Fermanı’ında açıkca beliren durum , yabancıların kendi çıkarlarına maşa olarak kullandıkları zümreleri güçlendirmek, onların aracılığıyla hem ekonomik, hem siyasal konularda devletin içişlerine egemen olmak istemeleridir. Nitekim Islahat Fermanı’nın esasları Ali Paşa ile İstanbul’daki Fransız ve İngiliz sefirleri arasında kararlaştırılmış; padişah, fermanın girişinde, “Osmanlı Devleti’nin isteyen ve dostu bulunan devletlerin yardım ve himmetlerinden söz etmiştir.
-Islahat Fermanı’nın ayrıca Paris Anlaşması’na dahil edilmesi, yabancıların bu noktayı istismarına, sık sık içişlerimize karışmasına,
hatta, Hristiyan tebaanın devleti Avrupa’ya şikâyet edebilmesine yol açmıştı.
-Bu fermanlar ve 1876’da imzalanacak olan Berlin Anlaşması’yla Osmanlı Devleti adeta Avrupa’nın vesayeti altına girmekte, kendini yabancı dostların himmetine teslim etmektedir.
Dışa borçlanmalar başlıyor
-... .. Osmanlı istikrazlarının bazı ilginç özellikleri vardır. Bu konudaki bilgisizliğinden ötürü devlet büyük ölçüde aldatılmış, Düyun-ı Umumiye’nin kuruluşuna kadar süren ilk dönemde, borçlandığı paranın ancak yarısı eline geçmiştir. Sonra, Avrupa bankerleri bu acemi borçluyu adeta para almaya zorlamışlar, devrin paşalarına bol rüşvet yedirerek onları kullanmışlardır. Osmanlı yönetimi ise dışarıdan gelen bu taşıma suyu har vurup harman savurmuştur. ... ..
-... .. Devlet fasit bir dairenin içine düşmüş, boğulup kalmıştı. 1874’te, yani ilk borçlanmadan yirmi yıl sonra, devletin o yıl içinde ödemek zorunda olduğu borç ve faizleri, toplam gelirinin %80’ine ulaşmaktadır.
-Borç taksitlerinin ödenmesine artık imkân kalmamış; 1875’te Osmanlı Devleti’nin tek taraflı bir kararıyla faizler yarıya indirilmiş; 1876’da tamamen durdurulmuştur. 1878 Berlin Kongresi’nde Osmanlı Devleti kendi maliyesini uluslararası bir komisyonun eline teslim edecek, 1881’de ise Osmanlı borçlarının temizlenmesi için Düyun-ı Umumiye kurulacaktır.
-Düyun-ı Umumiye, yani ‘genel borçlar’ kurumu alacaklı devletlerin, Osmanlı Bankası’nın (bu banka yabancı sermayeye ait olup Osmanlı Devleti hazinesini elinde tutmaktadır) ve hükümetin temsilcilerinden meydana gelmektedir. Düyun-ı Umumiye’nin görevi, Osmanlı devletinin borçlara karşılık göstermiş olduğu gelir kaynaklarını işletmek, sağlanan parayı alacaklılara dağıtmaktır. Kurum geniş kadrosuyla Osmanlı ülkesinin  tütün ve tuz tekellerini yönetmekte, pul, balık, müskirat resimlerini ve çeşitli vergileri bizzat toplamaktadır.
-... .. devlet içinde devlet niteliğindedir. Maliye Nezareti’nde resmi olarak 5.500 memur çalışırken, Düyun-ı Umumiye’dekilerin sayısı 8.000’den fazladır. ... .. Osmanlı Devleti, son taksiti 1954’te yatırılacak olan bu borçları ödemeye başlamakta; memleket günden güne sömürgeleşmektedir.

*Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi – İsmail Cem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder