19 Kasım 2016 Cumartesi

tasavvuf ve kadın *

-... .. Hz. Mevlânâ’nın çok kullandığı ve Feridüddin Attar Hazretlerine ait bir şiirle başlamak istiyorum. Bu şiir Züleyha’yı anlatıyor. Züleyha, hakikaten dinî kitaplardaki nefis örneğin en güzelidir. Başta ben diyen, Yusuf’u her şeyiyle isteyen , kendine ait kılmaya çalışan, hatta sırf bana ait olsun , olmazsa felâkete uğrasın, ölsün diyen bir nefis insanı iken, aşkla, aşk metodunu kullanarak tekâmül etmiş. Sonunda geldiği durumu Attar şöyle anlatır
            “Züleyha çok çirkinleşmişti, bozulmuştu, yaşlanmıştı, güzelliği gitmişti. Yusuf ise Mısır’a kral olmuştu. Yusuf atının üstünde
geçiyordu. Züleyha sevdiğini görmek üzere bir köşeye oturdu. Bir hicap taktı tanınmamak için üstüne ve orada beklemeye başladı. Yusuf bütün heybetiyle göründü, Züleyha öyle bir ‘âhh’ etti ki, onun aşkından çıkan alev Yusuf’un elindeki kırbacın yanmasına sebebiyet verdi. Yusuf dayanamadı, kırbacı elinden attı. Yusuf kırbacı elinden atınca Züleyha ellerini kaldırdı ve dedi ki : Ey yüce Allahım, o koskoca bir peygamber, ben bir garip aşık kadın, ama benim yüreğimde taşıdığım aşkın zerresini o elinde taşımıyor.”
-İşte kadın bu makamdır... Ve Attar, Hz. Pir’in de vurgulaya vurglaya yorumladığı gibi, şöyle tamamlıyor kikâyesini: “Eğer Züleyhalar olmasa, devrin Yusuflarının kıymeti bilinebilir mi? Eğer Hz. Pegamberler olmasa, Allah’ın kıymeti bilinebilir mi? İyi ki âşıklar var, iyi ki aşk var, iyi ki aşk tecelli ediyor, iyi ki kadınca tecelli ediyor! Bu kadınca bir tecellidir. Sevmeyi bilmek, sevme kabiliyeti... Bu öyle güzel bir tecellidir ki, ortaya bir şahaser çıkarır. Ama bu bakış açısından o,      -Attar’ın düşüncesi bu –Hz. Peygamberde bile bu tecellinin daha kadınca bir tecelli olduğunu söyler. Buna da, hakikaten İbn Arabî tamamen katılır. “Sevme kabiliyeti kadınca bir kabiliyettir der İbn Arabî ve o kadar güzel bir kadın-erkek tarifi ederek der ki: “Eğer kadın erkekten var olmuşsa, erkekten yaratılmışsa, kadının bıraktığı boşluktan dolayı o boşluğun dolmasına erkeğin ihtiyacı vardır. İşte bundan dolayı, kadına ihtiyaç duyar erkek. Kadın ise, ezelî vatanını,geldiği yeri arar; onun için erkeğe ihtiyaç duyar. İşte, ancak bu bütünlük insanı insan yapma kabiliyetine sahiptir. Bu beraberlik ve birlik, insanda insan oluşturur. Zıddiyetin güzelliğine bakın! Önce nefis olan bir kadın, akıl olan bir erkek aynı vücudun içindedir zaten. Tasavvuf, bu zıtları, bu farklılıkları bütünleştirme yoludur zaten.


*İslâm Kadın ve Toplum (Cemalnur SARGUT / Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Ş. Bşk.)  – Türkiye Diyanet Vakfı yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder