17 Şubat 2014 Pazartesi

İktidar kavgası*

.. .. ..  Öbür subaylar siyasi tartışmalarla ve Beyoğlu alemleriyle vakit geçirirken o, .. ..  ama tek bir subayın çabaları hiçbir anlam taşımıyordu. …
..Herkes olup bitenin farkında lakin vermekte güçlükleri var; .. kaç defa söyledim Talat’a böyle olmaz, Padişah’ı devirip idareye el koyalım diye ama ... cesaret edemiyorlar., aslında belki de haklılar, elde hazır kadro yok. İdareyi aldık diyelim, kimleri koyacağız kabineye, halk
o İttihatçı efsanesinin arkasındaki adamları görünce sükûtu hayale uğramayacak mı? Nafıa Nezareti’ni
kime vereceğiz, Orman Nazırı kim olacak, hangi arkadaşın bu mevzularda bir malumatı var? … .. Talat  asıl iktidar kavgasına dalıp birbirimize düşeriz diye endişe ediyor ki, düşünürsen pek de haksız sayılmaz…..
… Ordun hali ne olacak… .. Ordu elden gidiyor … siz siyasetle uğraşırken belki fark etmiyorsunuz ama ben içindeyim, asker askerliğini kaybetti, itaat yok, hürmet yok, disiplin yok, doğru dürüst talim yok, maneviyat yok, teçhizat yok, silah yok, çavuş subayına çemkiriyor, subayı çavuşundan iğreniyor. Allah muhafaza yarın bir gün bu ordu savaşa girerse, inanın, perişan oluruz. Orduyu ne yapacaksınız, her şeyin baştan aşağıya değişmesi lazım artık… Biliyorsun ben Prusya ordusunu da gördüm, onların yanında biz başıbozuk bir sürüden farksızız, bu ordu beni askerliğimden utandırıyor, … size daha açığını söyleyeyim, subaylar bir çavuş ya da neferi karargâha çağırdıklarında, tabancalarının namlusuna mermi sürüp sonra onları içeri alıyorlar… Paşalar hiçbir şey yapmıyor, dünyanın gidişatından habersizler, orduyu hemen düzeltemezsin….

.. Yaşamaktan gurur duymayacakları olayları yaşamaya hazırlandıklarını hissediyor, mesleğini seven her gerçek subay gibi ölmekten ya da öldürmekten değil de, yapacakları için utanmaktan korkuyordu. …
… İttihatçıların iktidara geldikten sonra zorbalaştıklarını, yolsuzluklara bulaştıklarını ve memleketi yönetmekte aciz kaldıklarını biliyordu. Kendisini, açıkça karşı çıkmayı bile göze alamadan nasıl kaypakça terk ettiklerini, bir skandala bulaşmak korkusuyla nasıl kendisinden habersizce uzaklaştıklarını ad unutmamıştı….
-İstanbul ne durumda?
-İsyancıların elinde.
-Padişah ne yapıyor?
-O sanki karışmıyormuş gibi duruyor ama melanetin başı o … Ama bu sefer işini bitireceğiz.
-Üçüncü Ordu’dan, İkinci Ordu’dan ve Birinci Ordu’nun İstanbul dışında kalan birliklerinden yirmi taburluk bir ordu hazırlandı, ayrıca…Başına da şimdilik Selanik Redif Fırkası Komutanı Hüsnü Paşa’yı geçirdik, Kurmay Başkanlığı’na da Mustafa kemal Bey geldi … … ordu İstanbul önüne gelince Mahmut Şevket Paşa'yı göndereceğiz kumandan olarak …
... nasıl oluyor da bu kadar çabuk her şey hazırlanabildi, hangi ordulardan hangi birliklerin alınacağı, yola çıkan askerlerin nerelerde konaklayıp nerelerde duracağı nasıl bu kadar çabuk karara bağlandı, erzak depoları ne zaman böyle bir sefer için dolduruldu?
...
-Ne bileyim birader, hiç düşünmedim, her şey çabucak oldu her şey hazır gibiydi.
Birden Necip Bey de yolun ortasında duruverdi, Cevat Bey’in neyi sorduğunu ancak anlayabilmişti.
-Sen ne demek istiyorsun?
-Bir şey demek istemiyorum, sadece merak ediyorum ... Bizim lagar ordu nasıl oldu da böyle tay gibi silkinip çabuk harekete geçebildi?
-Belki de daha önce İstanbul’dan bir istihbarat gelmiştir, hazırlık yapmışlardır.
-Kim yapmıştır?
-İttihat Terakki Merkezi tabii ki ...
-Sen merkezde değil miydin, hiç mi haberin olmadı?
..
-Peki hazırlıkları kim yaptırdı senden bile habersiz?
-Enver Bey’le Talat Bey herhalde....
...
-Ben Enver Bey’e İstanbul’daki askerin rahatsızlığını söylediğimde hiç aldırmadı, Hasan Fehmi’nin öldürüldüğünü öğrendiğimde de aldırmadı .... Ne oluyor.. bizi kim idare ediyor? ....
*İsyan Günlerinde Aşk – Ahmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder