14 Aralık 2014 Pazar

Gençlik bir kere yaşanır *

-... ..Gençler, en değerli hazineleri olan gençliklerini “sonraki yaşamlarında kullanmak üzere geliştirmeyi” bir kenara bırakmışlar ve günlük oyalanmaların içinde eriyip gidiyorlar. Çocukluğun saf dünyasından (ki çocukluğun ne kadar saf kaldığı ayrıca bir tartışma konusu) ayrılalı çok oldu; modernizmin hoyrat dünyasında kaybediyoruz gençlerimizi.
-Kafe köşelerinde sevgili edinmeye çalışırken ya da edindiği sevgilisine mesaj atmaya uğraşırken görüyoruz gençleri. Yahut sevgilisinden ayrılmış
depresyonda boğulurken veya “Benim neden bir sevgilim yok?” diyerek eksiklik duygusuyla kıvranırken...
-Peki aynı gençleri meraklı bakışlarla dünyayı algılamaya çalışırken görüyor muyuz? Bir kitapçıda dolaşırken... Sonbaharın ağaçlardaki izlerini fark ederken... Kaldırımdaki yaşlıyı karşı tarafa geçirmek için koluna girerken... Annesi için temizliğe yardım ederken, babasına su getiririken...
-... Sermayeyi yolda yemiş olmanın getirdiği pişmanlıkla, kendisine ve yaşadığı topluma karşı kızgınlık duygularıyla boğuşan gençler, anarşizmde bulacaklar belki de çıkışı. Değerleri yok sayarak yaşamayı, gününü gün etme peşinde koşmayı deneyecekler. Ve birileri kuklaya dönüştürecek onları. Kapitalizmin tüketen insanına dönüşecekler ve günün sonunda hedefleri de hayalleri de “dünya kadar” büyümeden, “cep (telefonu) kadar” küçülecek.
*Yaşarken kaybettiğimiz hayat - Nazlı Özburun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder