2 Eylül 2016 Cuma

Aile hayatı *

Haramlar ve Helaller
-Aklî ve hissi birçok üstün yetenekle donatılıp saydeğer bir varlık olarak yaratılan ve yeryüzünün bütün nimetleri emrine tahsis edilen insanın, yaratanını tanıması ve ona ibadet etmesi yaratılışının özünü ve amacını teşkil ettiği gibi hayatını ve insan ilişkilerini O’nun istekleri doğrultusunda düzenlemesi de dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarını oluşturur. ... ..
-İnsanın yaratılanların en şereflisi olduğu, aklını kullanarak ve olup bitenden ders alarak iyi, doğru ve güzeli bulup yaşatabileceği  kural olarak doğru ve mümkün
olsa bile yine insanın birçok zaafının bulunduğu , sonu gelmez emel ve ihtirasların esiri olarak çevresini cehenneme çevirebileceği de diğer bir gerçektir.
-Aklın bedene, düşüncesinin duyguya hâkim olup insanın dünyada meleklerin de gıpta edeceği bir hayat sürmesi dirlik ve düzenlik kurması, ancak yaratanın ona yol göstermesi, yardımcı olması ve insan bilgisinin dar sınırlarını madde ötesine doğru genişleterek sonsuzluğa açılması durumunda mümkün hale gelir.
-Bunun için de Allah yeryüzüne halife kıldığı insanı başı boş bırakmamış, peygamberleri aracılığıyla mesajlar göndererek insanın özünde sahip olduğu fıtrat ve aklıselimi desteklemiş, ona yol göstermiştir.
-İslamın ilâhi inâyet ve hidayet; yani “yardım” ve “yol gösterme” olmasının anlamı budur. ... ..
-Yeryüzünde canlı varlıkların soylarının devamı üreme faaliyetine, bu da genel olarak erkek ve dişi olmak üzere iki farklı cinsin ortak faaliyetine bağlıdır. Kur’anı Kerim’de varlıkların erkek ve kadın olarak çiftler halinde yaratılmış olduğu (Er-Ra’d; Taha; Yasin; ez-Zariyât), insanların da kadın ve erkek olmak üzere iki ayrı cinste bir çift olarak yaratıldığı bildirilir.
-Bu itibarla cinsiyet, tek tek ele alındığında birbirinin aynısı olmayıp, aralarında yaratılış farkları vardır. Bu farklılıklar beden yapısında olduğu kadar duygu, düşünce, davranış ve tutumlarda da kendisini gösterir.
-İslâm’a göre, insan olmaları bakımından kadın ve erkek arasında herhangi bir ayırım söz konusu değildir; her ikisi de insan cinsine dahil olmaları bakımından eşittirler. Kur’ân-ı Kerim’de insanlar arasında bilgi ve takvâ dışında bir derecelendirmeye yer verilmedği (el-Hucurat; ev Zümer) yapılan iyi işlerin karşılığının erkek-kadın ayırımı gözetilmeksizin aynı ölçülerde verileceği bildirilir.(en-Nahl; el Ahzâb). ... ..
Cinsi Hayat ve Yasaklar
-İnsanın ruhî ve mânevi olduğu kadar bedeni-tabii ihtiyaçlarının da mâkul ve dengeli bir şekilde karşılanması gerektiği ilkesini benimseyen İslâm dini cinselliği de tabii bir vâkıa olarak ele almış ancak bu konuda , belli sınırlar ve mâkul ölçüler koyarak hem cinsi hayatı korumayı ve devam ettirmeyi, hem de insanlık onuruna ve değerine aykırı davranışları, yapma ve aşırılıkları önlemeyi hedef almıştır. ... ..
-... .. Çünkü insan akıl, sezgi, düşünme ve karar verme, utanma, iffet, gibi güzel haslet ve duygularla donatılmanın yanı sıra şehvet, yeme ve içme gibi bedeni ihtiyaçlara, birtakım zaaf ve temayüllere de sahiptir.
-İnsanın diğer dünyevi lezzet ve menfaatlerde olduğu gibi cinsellik konusunda da çoğu zaman bencillik ve aşırılığa kaçması, bedenin arzu ve duygularına kapılıp barbarca bir çekişmeye girmesi kuvvetle muhtenmel olduğundan, İslâm’da cinsel eğitim ve cinsi ihtiyacın teminiyle ilgili birçok düzenleyici ve emredici kurallar konmuştur.
-İslâmın iki asli kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’le cinsi hayatla ilgili bir çok ayrıntılı hüküm yer almaktadır. Bunun için de özel hayatın bir parçasını oluşturan cinsi hayatın dinin bu emir ve tavsiyeleri doğrultusunda düzenlenmesi, müslüman için ayrı bir önem taşır. İslâm akıl ve iradenin bedeni haz ve arzulara tâbi kılınmamasını, insanın şehvetin esiri olmamasını ister.
-Buna karşılık cinsel hayattan çakilme, hadımlaşma, Hristyanlık’ta olduğu gibi din adamlarının evlenmeyerek Tanrı’ya daha yakın olacağı iddiası İslâm’da hoş karşılanmaz. Hz. Peygamber kendini gece gündüz ibadete vererek dünyevî haz ve ihtiyaçlardan geri duran sahâbileri eleştirerek bunun İslâm’ın önerdiği bir hayat tarzı olmadığını, bedenin, organların ve nefsin de kişi üzerinde hakları olduğunu, onların da hakarının verilmesi gerektiğini belirterek itidalden , tabii ve fıtri yoldan ayrılmamayı önermiş, hadımlaşmayı da yasaklamıştır.
-Zaten evlenip iffeti koruma, cinsi arzularıı meşru ölçüler içerisinde giderme, sağlıklı ve düzenli bir cinsellik dinin emrettiği ve teşvik ettiği bir husus olduğundan geniş anlamda “ibadet” kavramına dahildir.
-Kura’an’da , “Sizler için kendileriyle sükunete erip tatmin olacağınız  eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda emesi, O’nun varlığının  delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen toplumlar için ibretler vardır.” (er_Rûm) buyurulur.
-İffetini koruyan, evlilik içi meşrû cinsel ilişki ile yetinen müminlerden övgüyle söz edilir (el-Mü’minin)
-Hz. Peygamber’in müslümanları evlenmeye teşvik etmesi, evlilik birliğini mümkün olduğu sürece korumayı öğütlemesi bu konuda velilere ve devlete birtakım görevler yüklemesi, bekârlığı kınayıp bekâr kalmayı âdet edinenlerin şiddetle eleştirilmesi de aynı amaca yöneliktir. Çünkü diğer dini vecibeler de dengeli ve huzurlu bir aile hayatı içinde daha iyi ifa edeilebilecektir.
-Evlenmeden önce tarafların birbirini görüp beğenmesi,, taraflar arası denkliğin gözetilmesi, gibi tedbirler, eşlerin vücut ve ağız temizliğine dikkat etme, karşılıklı sevgi ve saygı gösterme, süslenme ve güzel koku sürme, birbirlerini cinsel yönden tatmin etme, cinsel hayatın sırlarını kotuma gibi karşılıklı hak ve ödevleri de dahil, cinsel hayatla ve aile hayatının mahremetiyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili birçok konuda gerek Hz. peygamber’in sünnetinde ve gerekse klasik dini literatürde yer alan bilgi ve tavsiyeler, müslümanların aile hayatı ve cinsel ilişki açısından ve huzurlu bir hayata kavuşmasını yanlışlık ve sapmalardan korunmasını hedef alır.
-Eşler arası cinsel yetersizliğin ve hastalığın haklı bir boşanma sebebi sayılmasının da böyle bir anlamı vardır. ... ..
-... .. Çünkü bu konularda insan, duygu ve bedeni arzularının yağun baskısı altında olduğundan çoğu defa  akıl ve iradesiyle hareket edemez.Aklın ve hür iradenin hakim olmadığı alanda kişiye verilecek serbestlik, onu başı boşluğa, sapıklığa ve duygularının esiri olmaya görürecektir. İslâm böyle nazik bir konuda devreye girerek ferde akıl ve düşünce ile hareket etmesinde yardımcı olmakta, bedeni arzu ve ihtirası mâkul bir zeminde tatmin etme yolları göstermektedir.
-... .. Öte yandan ağırlşan ekonomik şartlar , gayrı meşru ilişkilere karşı toplumsal hassasşyetin kaybolması, fuhşun yaygınlaşıp kolaylaşması ve bencillik gibi farklı birçok âmil toplumda bekârların sayısını arttırmakta, ... ..   Toplumumuzda evlilik içi huzursuzluk ve tatminsizlikler de bu dış telkin ve yayınların önemli bir payı vardır. Denilebilir ki, cinsi duyguların sömürü, tahrik ve serbestisini konu edinen ve teşvik eden bunca yayın ve zararlı faaliyetlerin etkisinde oluşan hayat tarzı ve çevre karşısında kalan insanımızı, bütün bunlara rağmen sapma ve ayak kaymalarından koruyucu en büyük faktör İslâm inancına bağlılığı ve dini ahlâki değerlere olan saygısıdır. ... ..
-... .. bir değeri koruma, onu doğrudan veya dolaylı şekilde ihlâl eden tehlikelere karşı önlem almakla mümkündür.... ..
-Hukuk düzeninin öngördüğü hedeflerin gerçekleşmesinde yasaklar ve bu yasakların koruyucu cezalar, tali yasaklar ve tedbirler kadar, sosyal arka plan ve insan unsuru da önem taşır.... .. Bu sebeple ... .. Çünkü İslâm’ın temel gayesi suçluların cezalandırılması değil suç ortamının oluşmaması, insanların güven ve huzur içinde yaşamasıdır.   ... ..
-... .. Buna ilâveten ... .. bunları ferde ahlaki olgunluk ve şahsi sorumluluk yüklemeye, cinsel hayatla ilgili eşler arası birtakım hak ve görevlerden söz ederek aile hayatını koruyup iyileştirmeye özen göstermiştir. ... ..
-... .. Kötülüğün önlenmesi kadar ona giden yolların kapatılması da önemlidir. ... ..
Aile Hayatı
-Kur’ân-ı Kerimi erkek ve kadının bu dünyadaki yanlızlığının karşı cinsle giderildiğini belirtmektdir.: “Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükunete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halketmesi O’nun kudretinin alâmetlerindendir. Bunda düşünen topluluk için işaretler vardır. (er-Rûm). Fakat bu rahatlama ve sükunet bulmayı sadece cinsel ihtiyacın karşılanması ve zevk alma anlamında değerlendirmek uygun değildir. ... .. Evlenme ve aile hayatı eşlerin hem düzenli ve meşrû tarzda cinsel ihtiyaçlarını karşılamasına hem de birbirlerine maddi ve manevi destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır. ... ..
-Kur’an insanları evliliğe teşvik eder, evliliğin çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret eder.(en-Nisa; en_Nahl; er-Rûm), evliliği kocanın karısına verdiği “sağlam bir teminat” olarak nitelendirir. , kadının kocası kocanın da karısı üzerinde birtakım haklarının bulunduğunu bildirmekle birlikte (el-Bakara; en_nisa; et-Talâk) bu hakların ne olduğu konusunda ayrıntıya girmek yerine “mâruf” ölçütünü getirir. Mâruf ilahi beyanda, İslam toplumunu anlayış, ihtiyaç ve geleneği çerçevesinde gerektiğinde değişen ve gelişen bir ölçüttür. ... ..
-Taraflar arasında geçimsizlik olduğunda da taraflara sabır ve hoşgörü öğütler, topluma da hakemler vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevi yükler. ... ..
-Geçinme imkanı yoksa güzellikle ayrılmayı, karşılıklı olarak haklara saygı göstermeyi ister. ... .. Burada önemli olan, problemi doğduktan sonra ve aleniyet kazandıktan sonra çözmek değil, o problemin doğmasına fırsat vermemek veya ilk kademelerde sıkıntıyı giderebilmektir.

Kadınlık görevinden kaçan kadın ?
Cinsel hayat, evlilik hayatının temeli ve yaşatıcı sebebi olduğu için, özellikle kadının cinsel görevini yapmaması, yapsa da sık sık engeller çıkarması, açık bir zulüm; kesin bir haramdır.. Çünkü evlilikte, gerekleri yapılması gereken bir akiddir ve o, “... Akidlerinizin / sözleşmelerinizin gereğini yapın ...” emrinin ihlâli olarak haramdır.
-... .. “... Canımın kudreti altında bulunduğu Allah’a yemin ederim ki kocasının (kocalık) hakkını ödemedikçe Rabbinin hakkını ödemiş olamaz...”
-(İlişkide bulunmak için) Kişi karısını yatağa çağırdığı, (tıbbi veya dini bir mazereti olmaksızın) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın ve kızgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadının Allah’ın öfkesine uğramasını diler. ... ..
-... ..Kadının kocasının arzularına değil karşı çıkması,- geldim, geliyorum, geleceğim- diyerek ertelemesi bile haramdır.  Allah’ın Resulü: Allah erteleyen kadına la’net etsin, buyurdu.
“Erteleyen kadınlar kimlerdir Ey Allah’ın Peygamberi?” şeklinde bir soru yöneltilince ... “Erteleyen kadınlar, kocaları tarafından arzulanıp istenen, fakat –geldim, geleceğim diyerek, kocaları uyuyuncaya kadar onları bekletip oyalayanlardır.
* İlmihal II İslâm ve Toplum - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
** İslam’a göre Cinsel Hayat – Ali Rıza Demircan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder