29 Ağustos 2013 Perşembe

Psikiyatrist*

Mesai saatleri bitince, inceltme
ye çalıştığım kocalar gibi oluyorum.
 “Biliyorsunuz ben psikiyatristim” dedi adam.  Bazılarına göre deli doktoru, bazılarına göre kederi taşıyamayan hastaların kederine kanat geren. Bir hastam söyledi bunu: “Benim kederime en yakınımdakiler kol kanat gerseydi size gelmezdim” dedi. “Yıllarca gittiğim doktorlar beni hep
 uyuttu. Uykuyu gardiyan gibi saldılar başıma. Siz dinliyorsunuz. Kederlerime sahip çıkıyorsunuz diye geliyorum size. Bunları kafaya takma demiyorsunuz diye size
geliyorum. Kafama taktığım şeyler bir hastalık değil, insanlık belirtisi. Saydığınız için size geliyorum.
Doktor Bey”
dedi.
O sabah, .. .. karımı hiç dinlemediğimi fark ettim.  …Kendimi bir başkasına anlatacağımı hiç tahmin etmezdim. Avukatlar avukat mı tutar kendine, doktorun doktoru kimdir? …..  Benim hikâyemi biliyorsunuz. … … Her anlatışımızda değişen şey hikâyelerimiz.  Değişirken aynı kalan üstelik. Sır da burada gizli ya. Onca değişikliğe rağmen aynı kalan nedir? Yaşlanırken ve yaralanırken korumaya çalıştığımız nedir? ….. …
Karar vermekte zorlanınca, hayatımıza bilirkişileri dâhil ederiz değil mi? Şimdiye kadar pek çok evliliğin bilirkişisi durumunda oldum. Karar vermek zor muydu? Her iki tarafa da bir de şuradan bakın diyorsunuz. Şuradan bakın derken esasında ben sizin yerinizde olsam şuradan bakardım demiş olduğumuzu çoğu zaman fark etmiyorsunuz bile. Siz onlara ben sizin yerinizde olsaydım diye hüküm bildirirken; onlar da sizin kararınıza uyarak esasında doktorun kararının konforuna sığınıyor. … …
Hastalarımın benden beklediğini ben de şimdi sizden bekliyorum. … …
Ben de hemcinslerim gibiyim işte. Mesai saatlerinde başka kocalara nasıl davranmaları gerektiğini anlatıyor, ama mesai saatleri bitince tıpkı o düzeltmeye, inceltmeye çalıştığım kocalar gibi oluyorum.
Hastalarıma … …bir şeyler anlatmanın zor olduğu anlarda; derdinizi yazın derim.
Kimisi sahiden yazardı. … … Uzun uzun yazanlar olduğu gibi; başladım ama işte anlamına gelen , zorla yazılmış birkaç cümleyi bana takdim edenler de olurdu.
Yazanlara yazmak iyi geldi mi diye sorardım.  Yazabildim diyorlardı. Yapamayacakları bir şeyi nihayet başarmış olmanın sevinciyle. Yazabildim. Yapabildim.
Kadın hastalarım için yazmak, yemek yapmak ya da ortalık toplamak gibi bir şeydi. … … Derdim niye benim olsun. Kağıtların olsun diyenler çıkıyordu.
Erkek hastalar yazmak konusunda direnç gösteriyor, … …… Türk erkeklerinin en çık kendileriyle baş başa kalmaktan korktukları gerçeği ile yüzleşmek … … Hastalarım, yüzleşme ya da kendine rastlama korkusunu dile getiremediği için öğrenci mazeretlerine sığınabiliyorlardı. … …
Yazamadım yerine yaşamadım ki hiç dedi bir defasında taksi şoförü olan adam. Yaşamadım ki hiç. … … Adamın yükü dağlardan ağırdı. Gündüzleri öğretmen geceleri taksi şoförü. ……. … Ben hastalarımla araya ne mesafe koyabildim ne de onların dertlerine. Düşünüyorum da şunca yıl yaptığım onların derdine birlikte ağlamak oldu. Onların derdine onlarla ağlarken en yakınımdakilerin derdine uzak düştüğümü hiç fark etmedim.
… Makineleri tamir edebilen erkekler, yazık ki hayatı tamir edemiyor. Onun için erkekler hayatı bozma haklarının hiç olmadığını bilerek yazmalı.
*Son Beş dakika – Fatma Barbarosoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder