24 Temmuz 2014 Perşembe

British Museum

Haziran 2014 başında bir hafta kaldığımız Londra’da en çok etkilendiğimiz yerlerden birisi de British Museum’du.
Mimari yapısı ilgi çekiciydi.
Kalabalık ziyaretçilerinin rahatlıkla dolaşabileceği genişlikte ki salonlar gezmeyi kolaylaştıracak
koridorlarla birbirine bağlanmıştı.
-Medeniyet tarihine ışık tutacak kadar çok miktarda ve dünyanın her köşesinden getirilmiş tarihi malzemelerin sunumunda, İngiltere’nin “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olduğu vurgusu yapmak ister gibi sunulmuştu.
-Alıcı gözle incelemeye
kalkışsanız; haftalarca zaman ayırmanız gerekebilir.
-Dünyanın her köşesinden büyük emekler verilerek getirilen tarihi eserleri bir arada görmenin cazibesi yanında, ait oldukları yerlerdeki farklı medeniyetleri anlamaya çalışıyorsunuz.
-Bu kadar çok malzemenin İngiltere’ye getirilmesini; duygularınıza kapılarak kızgınlıkla incelemek ne kadar doğru? Kendinize sormadan edemiyorsunuz.
-Bir taraftan tarihe önem veren, tarihi eserleri korumak için olağanüstü çaba gösteren bu anlayış olmasaydı, aynı eserlerin halâ yerlerinde muhafaza ediliyor olacaklarından da emin olamıyorsunuz.
-Bir taraftan tarihi çalmışlar diyemiyorsunuz, diğer taraftan Anadolu’dan getirilmiş devasa büyüklükteki tapınak, anıt mezarlar ve diğer antik eserleri görünce hüzünleniyorsunuz,
-Günümüzde sergilendikleri yerlerde bütün insanlığa hizmet vermeye devam ediyorlar.
-Ülkemizdeki tarhi mekanların durumunu biliyoruz.
-Bir çok köyümüzde evlerin temellerinde ya da bahçe duvarlarında taş olarak kullanılmaya devam edilen eski eserler, tahrip edilmiş tarih ....
-Arşiv belgelerinini atık kağıt olarak Bulgaristan’a satan anlayış ....
-Son dönemde Afganistan’da, Suriye’de, Irak’ta ve kargaşanın devem ettiği diğer yerlerde tarihi eserlerin başına geleneler.....

-Sonuç olarak, fırsat olduğunda tekrar görmek, ama bu sefer daha fazla zaman ayırmak gerektiren bir mekân olduğu kararını vererek ayrılıyorsunuz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder