Fazla naz aşık usandırır – onuncu bölüm
Bardak taştı
-Bir
önceki görüşmede; Terapistimiz teke tek görüşme yapmayı tercih etmişti.
-Bir
sonraki görüşmemiz de teke tek olacak.
-Dokuzuncu
görüşmede; genel giriş konuşmalarından sonra pek de hazırlıklı olmadığım bir soru
geldi.
-“Ne
oldu da, bardağı taşıran son damlaya geldiniz?”
-“Ani
bir değişiklik olmadığına göre; onca senedir aynı anlayışla
yaşarken, neden yeni taleplerle ortaya çıktınız?” anlamı da çıkarılabilir...
yaşarken, neden yeni taleplerle ortaya çıktınız?” anlamı da çıkarılabilir...
-Sanki
bunları konuşmuştuk.
-Tekrarda
yarar olabilir.....
-Evet
yaşantımızda ve ilişkilerimizde büyük bir değişiklik olmamıştı.
-Ama
bardak taştı .....
-Yaşanmışlıklar
birikti ve bir an geldi “bardak taştı”.
Başkaları
(akraba günleri, aile çevresi vb.)
ile ilişkiler ve benim maruz kaldığım davranışlar.
-Mesele
basit.
-Kimseden
gücünün üzerinde ya da kabiliyetlerinin dışında bir şey bekleme hakkım
olmadığını düşünüyorum.
Çantada keklik
-Başkalarına
gösterilen özene özeniyorum.
-Çantada
keklik muamelesi mi görüyorum .....
-Başkaları
için verilen emekler / fedakârlıklar / hoşça geçirilen zamanlar var.
-Diğer
bir ifade ile onun mutlu olabildiği ortamların da var olabildiğini görüyorum....
Zorla güzellik olmaz
-Sıra
bana gelince tutum değişikliği incitici ....
-Rahatsızlık
verecek ve “mobbing” uyguluyor algısı yaratacak çaba da gösteremem...
Araya giren
mesafe(ler)...
-Bir
şeyleden kaçınınca da, hayatı paylaşma anlamında araya mesafe(ler)
girebiliyor..
-Ne
yapacağız?
-Mesafeyi
nasıl ayarlayacağız?
-Bir
elmanın yarısı olmak ne demek?
-Bir
elmanın yarısı olmayı kabullenen bir eşim olduğundan emin değilim....
-“Biz”
diyebilme, birlikte hareket edebilme becerisini gösteremez miyiz?
-Çok
yakın çevremizden başlayarak insanlarla farklı mesafelerde ilişki kurmayı
beceremez miyiz?
-İkinci,
üçüncü dereceden akrabalarımız, arkadaşlarımız, komşularımız,
-Birinci
derecede yar alan annelerimiz, çocuklarımız ve de eşimiz....
-Hepsinin
önemi var, hepsi kıymetli......
En yakınımzda kim var?
-Mesafe
anlamında insanın en yakınında kim olmalı?
-Her
konuda, her zaman “ben” denilmesini beklememeliyiz...
Sınırlarımız &
mesafeler
-Bunun
yanında insanın sadece eşiyle paylaşabileceği (sınırların
en aza ineceği) özel
zamanlar da olamaz mı?
-İnsan
eşine beklentilerimi ifade etmek isteyemez mi?
-Kırıcı
sıfatlara (her şeyi abartıyorsun, azgın teke ,
paronayak, şopar, berduş, şurası kirlenmiş çıkar onu, bak yağ damlatmışsın
.....)
maruz bırakıldığında ne
yapacak?
-Kırıcı
sözlere / eleştirilere ara verilemez mi?
-Aynıyla
karşılık vermek çözüm olamaz ki?
-Bir
kadın için eş ne demek?
-Eş;
sadece evin ihtiyaçlarını karşılayan, taşıyan, getiren-götüren, ev işlerine
yardım eden, yükleri omuzlayan mı?
-Sürekli
şikâyet eden, mızmızlanan, halinden memnun olmayan algısı uyandırmak istemem ....
-Hatalar
tek taraflı olamaz ....
-Benden
kaynaklanan yanlışlıkları düzeltme arzusu ile aylar süren bir arayış içindeyim...
-Uzman
desteğine olan ihtiyacımın devam ettiğine inanıyorum .....
-Eşimin
ise “uzman desteğine ihtiyaç olmadığını” düşündüğünü biliyorum... .. kendi
ifadesi...
-Terapiste
birlikte gelmesini “kontrolu kaçırmamak” olarak düşünüyorum ...
-Asıl
konumuz özel yaşantımız ....
-Terapist
desteğini bugün sonlandırsak öneseyeceği konusunda tereddütüm var ....
-Bardağı
taşıran son ayrıntıyı değil, o ana kadar birikenleri sorguluyoruz.
-Terapistimiz
sorularıyla konu dağıldıkça asıl konudan uzaklaşıyor muyuz?
-Hayatın
bütün aşamaları; zincirin halkalarında olduğu gibi biribirleriyle ilgili
olabilir ....
-Hayatı
paylaşan eşlerin “biz” olmaları nasıl mümkün olacak?
-Müşterek
yanlarının çokluğu “biz” olmalarının doğallığını göstermez mi?
-İnsan
annesi, babası, kardeşi, eşi ya da çocuklarından elbetteki farklı düşünebilir.
-Aynı
konularda farklı yaklaşımlar sergiyebilir.
Baskın karakter
-Ancak
ortak yaşamın büyük bir bölümünde hayatı paylaştığı yakın / uzak çevresiyle de
uyum içinde olması gerekmez mi?
-Yaşadığımız evimizde, yatıya
gittiğimiz yerlerde (misafirlik, otel,
yazlık vb.) hangi
tarafa kim yatacak, hangi yastığı kim kullanacak... .. seçimi hep aynı taraf
yaparsa...
-Bunda ne var, basit konular?
denilebilir.
-Ancak, olayın akışı şöyle olursa;
kullanılan diğer iki yastığa ilave olarak üçüncü yastık için; uykuya hazırlanan insanı (yatmakta olan insana) “bu benim yastığımdı” demek, arkasından yastığı almak ....
..
-Alış veriş yaparken alınanları / eşyaları
bir kişinin taşıması.....
-Bazen elleri kolları dolu vaziyette,
cebinden anahtarı çıkarması pek de mümkün görülmeyen eşin kapıyı açmasını
beklemek anlamlı mı?
-Diğer eşin elindeki tek eşya; sadece
omuzundaki çantası ise ..... beklenemez
mi?
-Alış veriş sırasında; yüz teması bile
kurmadan aldıklarını veya üzerindeki fazlalıkları (manto, çanta, paket
vb.)
kollarıma , omuzlarıma
sermekte (itirazım yok)...
-O sırada satıcı rolündeki bayanın “ay beyefendiye de yük olduk” ifadesine
karşılık “olsun, bir şey olmaz”
cevabı karşı tarafı gülümsetmekte... ..
-Hangi
televizyon kanalı seyredilecek....
-Seçim
konusunda inisiyatifin her zaman tek taraflı olması sorgulanamaz mı?
-“Şunu seyredebilir miyiz?” talebine
arada bir de olsa olumlu cevap verilemez mi?
-Sokakta
birlikte yürürken hangi güzergah takip edilecek ....
-Tecrübelerim
sonrası bu konuya bulduğum çözüm var.....
-Yürürken
kesinlikle sağa sola sapmamaya çalışmak! (çünkü
sağa gitme eğilimi hissedilirse, mutlaka aksi yöne gitmemiz gerekecek),
-Yolun sonuna geldik, bir taraf
dönülmesi gerekiyorsa... ya bir adım geride durmak ve beklemek, ardından seçim
yapmasını beklemek...
-Ya
da önümüze çıkacak engele kadar düz gitmeye çalışmak...
-Önümüze
engel çıkana kadar düz gitmek...
-Baskın
karakter rolünü anlatmaya çalışıyorum .....
-Ne
zaman kim hangi kıyafetleri giyecek....
-Özel
anları payaşırken sınırları kim belirleyecek ....
-Özel
anlar için zamanı kim seçecek...
-Bardak
taşıncaya kadar sıkca itiraz ettiğimi de
söyleyemem...
-Taleplerimi
daha önceleri zaten dile getiriyordum da, dikkate alınmıyordu...
Bardak taştıktan sonra...
-Bardak
taştıktan sonra ise; mevcut duruma razı olmadığımı / olmayacağımı daha belirgin
şekilde (davranışlarımla) belli etmeye başladım ...
-Gerek
dini gerekse bilimsel kaynakları okumaya, anlamaya çalıştım....
-Emek
vermeye devam ediyorum ....
-Hayatlarını
huzur içinde sürdüren her bakımdan sağlıklı insanların ilişkilerini nasıl
yürüttükleri anlamaya çalışıyorum.
-“İncir
çekirdeğini doldurmayan” olarak nitelenebilecek, ancak kişisel olarak da çözüm
bulamadığım bu konular için arayış
içindeyim....
-Eşlerin
sadece iki kişi olarak paylaşabildiği doğal süreçlerde; birlikte ve uyum içinde
olabileceklerini düşünüyorum ......
-Bunun
mümkün olacağını düşünüyorum...
-Çoğu
zaman karar alma süreçleri dışında kalmaya razı olabilirim.
-Ancak
tek başımıza kalamayacağımız,
-Her
birimizin ayrı ayrı yer alması mümkün olmayan (olmaması
gereken),
-Sadece eşimizle birlikte olabileceğimiz
zaman dilimleri için; gönüllü-karşılıklı rızaya dayanan birlikte olma isteği
sıra dışı olarak yorumlanabilir mi?
-Uzman
desteği sonrasında; genel kabul gören davranışlar olmadığı ifade edilinceye
kadar beklentilerimi ifade edeceğim .....
-Bir
önceki (teke tek) görüşmede; Terapistimizin önerisi çok
anlaşırdı.
-“Kırgınlığa
(incinmeye) gerek yok.
-”Kadın
ve erkek aynı konuda farklı duygular taşır.”
-“Tarafların
aynı konulara farklı yaklaşımları olabilir.”
-“Aranızda
gerekçe aranmamalı.”
-“Hareketi
başlatan erkek olmalı.”
-Bütün
bu uzman tavsiyelerine itirazım yok.
-“Üzüm
yemek / bağcı dövmek” anlayışı ile olumlu yaklaşım benimsemeye çalışıyorum.
-İçimden
çok gelmese bile ....
-Sanki
tek taraflı fedakârlık gibi oluyor ....
-“Çantada
keklik” muamelesine maruz kalmışım gibi ....
-Önemsenmediğimi
düşünüyorum.
-Uzman
sözü dinlemeliyim düşüncesindeyim ...
-Tekrar
başa dönüyoruz gibi ...
-İncinmişliği
geri plana atmalıyım ....
-Alınganlık
göstermek yerine bir kere daha başa dönebilirim...
-Karen
Horney (Kadın Psikolojisi) kitabında (sf.140); “Evlilik
sorunlarının altında yatan gizli güçleri görmek gerçekten zor değildir, ama bu
uçurumun kıyısından aşağılara şöyle bir bakmak kadar ürperticidir. ... ... Bu
güçlükleri, özellikle de kendi içimizdekileri bulup ortaya çıkarmaktan
hoşlanmalıyız, ... .. çok bilinen doğal bir kaç neden vardır. ... .. bizim
insan olarak sahip olduğumuzu bildiğimiz insanın doğal sınırlarından
kaynaklanmaktadır. ... .. evlenme kararını .. düşünen .. şunu soracaktır kendi
kendine; Şu özellikleri geliştirecek adam mıyım ben? Uzun süre yan yana yaşama
dönemi boyunca, birtakım özürler ortaya çıkacaktır. ... (sf.141) Ve bardağı taşıran son damla, çok
önemsiz bir olay olabilir. ... .. insanlık özürlerimizden birisi de dış
dünyaya olduğu kadar iç dünyamızda da mutlak gerekenden daha büyük bir çaba
ortaya koymayışımızdır. Yaşam boyu bir işi olan memur , genellikle çabasının
çoğunu harcamaz. İşi şöyle ya da böyle güvencededir ve meslek sahibi biri hatta
gündelikçi bir işçi kadar bile bir kariyer için rekabet edip savaşma zorunda
değildir. .. .... evlilik anlaşmasının ... ayrıcalıklarına bir göz atalım. ...
evliliği işten çıkarılması olanaksız bir memur ... benzeşmesine iten büyük bir
tehlike ... evliliği ancak adım adım kurabileceğimizi bilmeyiz. ... o derin uçuruma köprü olabilecek tek bir
yol vardır. Bu, eşimiz üzerindeki isteklerimize karşı ruhsal alanda bir
vazgeçme tutumu içerir. Burada isteği arzu anlamında değil, kazanılmış bir hak
isteği anlamında kullandığımı belirtmek isterim. ... sevginin yaralanıp,
nefretin doğduğu sayısız tuzaklar zinciriyle karşı karşıya ... .. “ Evet, incinmişliği / alınganlığı geri
plana attıp, bir kere daha başa dönmeliyim ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder