Üçüncü
görüşme tek taraflı olmuştu. Adam konuşulanları anlamak için gayret göstermedi.
Dördüncü görüşmede; Uzman muhataplarını konuşturmaya devam ediyordu. Adam
soruları yanıtlamaya devam etti; Dördüncü görüşmenin başında terapistimizin
yaptığı değerlendirmelere (bizleri nasıl duydu
konusuna) çoğunlukla
katılıyorum. Ancak vurgu yapmak istediğim ayrıntılar var. Uzman desteği alma ihtiyacını
ortaya çıkaran nedenlerde değişiklik
oldu mu? İlk seanstan buyana durum
değişikliği oldu mu? Takılan sıfatlardan birisi olan“paronayak” yakıştırmasından vazgeçilmesini ilerleme sağlandı olarak görebilir miyiz? Genel anlamda ilerleme olmadığını düşünüyorum. Ama çözüm bulma ümidimi muhafaza ediyorum.
-Terapist
olarak size başvurma nedenimiz; başlangıçta da ifade etmeye çalıştığım gibi son
bir senenin veya son bir kaç ayın gündemi değil. Diğer bir ifade ile “menepoz” la
ilgili detaylar görüşme nedenlerimiz içinde yer almıyor. Menepoz olmasaydı yine
burada olacaktık.
-Yılların
birikiminden bahsediyoruz. Uzun bir süreç sonrasında bugünlere geldik.
-Bardağı
taşıran son damladan çok; yılların birikimine tekrar dikkat çekmek istiyorum.
-Sorunun
kaynağına inebildiğimiz taktirde; kişisel olarak düzeltebileceğim hususlarda
çaba sarf etmek, emek vermek, gerekiyorsa tedavi olmak konusunda istekli
olduğumu tekrarlıyorum.
-Bizi
buraya getiren ayrıntıların “incir çekirdeğini doldurmayan sorunlar” olduğunu
düşünüyorum.
-Ama
sorumuzu tek başımıza çözemediğimiz de bir gerçek.
-Paylaştığımız
yüzlerce / binlerce güzel ayrıntının yanında sorun çıkan küçük ayrıntının,
ayağımıza batan “minik bir diken” olduğunu düşünüyorum. Bu durum beni
psikolojik olduğu kadar fizyolojik olarak da rahatsız ediyor. Çalışma hayatımın
bir bölümünde toplam dört yıl ailemden uzakta yaşamak durumunda kalmıştım. O
dönemde coğrafi yakınlık olmayınca bazı konular ihtiyaç olmaktan çıkmıştı.
Başka meşguliyetler ön plandaydı. Ama
şimdi birlikteyiz. Hem birlikte yaşa. Yan yana dur. Hem de duygularını bastır. Daha
önce nadir olan … ağrılarımı daha sık-bazen sürekli yaşamaya başladım. Önceki görüşme sırasında geçen ve yanlış
anlamalara neden olabileceğini düşündüğüm detaylar konusunda düşüncelerimi
paylaşmak isterim: Dini kitapları inceleme isteğim durup dururken ortaya
çıkmadı. Bardağı taşıran son damladan sonra arayış içine girdim. Dini
kitaplardan bulduğum bölümleri okurken de hiç yorum yapmadım. Sadece bana “şu
günah, bu günah, şunu yaparsan cehennem zebanileri mezarda gözlerine eritilmiş
kuşun akıtacaklar … .. ….. şunu yapanlar alzaymır olur …...”
ifadelerinin doğruluğu konusundaki tereddütlerime vurgu yapmaya çalıştım. Nikahlı
eşimle birlikte olmam günah olabilir mi? Bana din inançlarımız referans
gösterilerek söylenenlerin; dini kitaplarda tam tersine ; hatta teşvik edici
vurguları okumam rahatsızlık verici olabilir mi? Referans olarak gösterilen
ayrıntıların doğru olmadığını anlatmaya çalıştım. “Okuduğu şu bölümle bana boşanma vurgusu yaptı” ifadesini kabul
edebilir miyiz? Söylediklerim ve yaptıklarım esas alınmalı. Niyet okumanın doğru olmayacağını
düşünüyorum.
*Diğer bir konu; özel zamanlar için
giyilmesi beklentileri içinde olduğum kıyafetler konusunda; “benim aldıklarımı
beğenmiyor” ifadesi doğru. Ancak çözümü var. Beraber bir şeyler alsak olmaz mı?
Beraber almaya razı olduğunda manzara şu; (başka
konulardaki alışverişlerde aynı mağaza içinde iki-üç saat çok rahat
kalınabilirken ve sonunda bir şey alınmadan çıkılabilirken) konu benim de beğenmemi gerektiren kıyafet
seçimine geldiğinde “hava çok sıcak terledim” , “sıkıldım” ….. Kıyafet konusundaki
bahaneler bu kadar değil. Birlikte almadık. Ben aldım. Bu sefer aldıklarımın
kullanılmasında sorunlar çıkıyor. “Bu çok küçük beni sıkar” tepkileri … Ya hiç
giyilmiyor. Ya da istemeyerek de olsa giyilmiş ise süre saniyeler seviyesinde. Diğer bir bahane; …le altlı üstlü oturuyoruz. “Bizimkiler her
an gelebilir.” Kapımızın her an çalınacağı ve görülmek istenmediğim kıyafetle
yakalanma endişelerine katılabilir miyiz? Zamanlamayı seçme şansımız yok mu? Örneğin
sabahları öğlene kadar olan zaman dilimleri veya akşamları saat 21.00’den veya
22.00’den sonraları bize kalan saatler olarak düşünülemez mi?….. ile aynı
apartmanda oturmayı tercih etmemizin nedenleri vardı. … anlayışım için “sanki cezalandırılıyorum”
anlamını mı çıkarmalıyım? İşe giderken veya başka bir yere çıkarken çoğu defa
birden fazla kıyafeti giy-çıkar, tekrar tekrar denemek, ayna karşısında kıyafet
seçimine uzunca vakit ayırmak için gösterilen duyarlılığa şahit oluyorum. Bu
durumu da çok normal olarak görüyorum. Arada bir de olsa aynı duyarlılık bana
da gösterilse sakıncası olur mu? Çok mu zor? Seçilmiş zaman dilimleri için;
estetik anlayışı yansıtan kıyafet seçimi konusunda beklentilerim anormal mi ?
*Yoksa ben ne giyersem doğrusu odur
anlayışına razı mı olmalıyım? “Otuz beş yılın emeklerini / fedakârlıklarını bir
anda sıfırladı” anlamına gelen ifadelere
katılamam. Açıkça ifade etmek istiyorum. Otuz beş yıllık hayatımızın binlerce
parametresi güzelliklerle dolu. Vefa borcum var. Bizi buraya getiren sorun için
de kimseyi suçlayamam. Sadece arayış içindeyim. Yaşamakta olduğumuz süreçten
sağlığım olumsuz etkilendi. Nasıl ki dişimiz ağrıdığında diş tabibine
gidiyoruz. Şimdi de size geldim. Benden kaynaklanan sorun varsa; en azından ben
gayret göstermek .... istiyorum. Profesyonel destek almak konusunda beni
harekete geçiren durumda değişiklik oldu mu? Kırıcı bulduğum “paronayak” yakıştırmasından vazgeçilmesi
sorunu çözmek için yeterli mi? Bunca geçen zaman sonrasında ne oldu da bu
benzetmeyi “canım bir kere ağzımdan kaçırıvermiştim, şimdi bu sözü geri
alıyorum” anlamında konuşmayı samimi bulabilirmiyiz? Varsayalım ki samimi
bulduk. İnandık. “Azgın teke” yakıştırması duruyor. Miktar konusunda ben mi
abartıyorum; emin değilim. Düşünelim. İstekli olmak / talep etmek başka. Fiilen
gerçekleştirilebilenler farklı. Geçmiş dönemde süreklilik arz etmeyen
yaşanmışlıkları emsal göstermek gerçekçi mi? Düşünelim. Bugün elli yedi yaşın
doğal konumunu düşündüğümüzde anormallikleri hala daha gündem de tutmak
gerçekçi mi? Halâ pazarlık mı yapmalıyız. Daha önce konuşarak kendimi ifade
edebilmeyi çok denedim. Bu konuda başarısız oldum. Sözün bittiği yerde
olduğumuz için size geldik. Diğer taraftna Nevzat Tarhan’ın kitabındaki
tespitini de unutmamalıyız. (81)
Hoca “...bunun sonucu cinsellik isteğinin psikolojik olarak erkekte daha fazla
olması doğaldır.” diyor. İnsanı yaftalamak / kırmak kolay .... Desteğinize olan ihtiyacın devam ettiğini
düşünüyorum.
-Her
şeye rağmen eşimle birlikte olmayı talep ediyorum. Bunu istemem kadar doğal ne
olabilir ki? Başka yerden bakacak olursak “ne
kadar güzel bir şey!” Kıyafet konusu (terapistimiz
“fantezi” olarak adlandırıyor ve fantezilerin hayatımızdaki yerinin
sorgulanamayacak kadar doğal olduğu vurgusunu yapıyor)’ nda adım atmam / atamam anlayışına
razı mı olmalıyım? Karen Horney (Kadın Psikolojisi) kitabında (144); “Bu tür iç çelişkilerin kendilerini
cinsel alanda daha güçlü olarak ve kolayca dile getirmesi çok doğaldır. .... Genellikle dümdüz bir çizgi üzerinde
yürüyen insanlar bile cinselliği, çelişik fantezilerin oyun alanı yapmaya
kolayca özenebilirler. Ve bütün bu değişik beklentilerin, fantezilerin evliliğe
de aktarılması çok doğaldır.” diyor.
-Bizi
uzman desteği almaya getiren sebepler konusunda, terapistimizin “orta noktayı
bulma” anlamına gelen tavsiyelerine (iki tarafın normal
bulduğu rakamsal değerlerin ortasının bulunması) kerhen razı oluyorum. Başkaca çare yoksa; doğaçlama / kendiliğinden
ortaya çıkması beklenen ayrıntıların pazarlık konusu olmasını kerhen kabul
ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder