Bir
önceki görüşmede; Terapistimiz teke tek görüşme yapmayı tercih etmişti. Bir
sonraki görüşmemiz de teke tek olacak. Dokuzuncu görüşmede; Genel giriş
konuşmalarından sonra pek de hazırlıklı olmadığım bir soru geldi. “Ne oldu da,
bardağı taşıran son damlaya geldiniz?” “Ani bir değişiklik olmadığına göre; onca senedir
aynı anlayışla yaşarken, neden yeni taleplerle ortaya çıktınız?” anlamı da
çıkarılabilir... Sanki bunları konuşmuştuk.
Tekrarda yarar olabilir..... Evet
büyük bir değişiklik olmamıştı. Ama bardak taştı .....Yaşanmışlıklar birikti ve bir an geldi “bardak taştı”. Başkaları (akraba günleri, aile çevresi vb.) ile ilişkiler ve benim maruz kaldığım davranışlar. Mesele basit.
Kimseden
gücünün üzerinde ya da kabiliyetlerinin dışında bir şey bekleme hakkım
olmadığını düşünüyorum. Fakat her şey açık; başkalarına gösterilen özene
özeniyorum. Çantada keklik muamelesi mi görüyorum ..... Başkaları için verilen
emekler / fedakârlıklar / hoşça geçirilen zamanlar var. Diğer bir ifade ile onun mutlu
olabildiği ortamların da var olabildiğini görüyorum.... Sıra bana gelince tutum
değişikliği incitici .... rahatsızlık
verecek, “mobbing” uyguluyor algısı yaratacak çabalardan da kaçınmak istiyorum.
.... Bir şeyleden kaçınınca da, hayatı
paylaşma anlamında araya mesafe(ler) girebiliyor.. Ne yapacağız? Mesafeyi nasıl
ayarlayacağız? Bir elmanın yarısı olmak ne demek? Bir elmanın yarısı olmayı
kabullenen bir eşim olduğundan emin değilim.... “Biz” diyebilme, birlikte
hareket edebilme becerisini gösteremez miyiz? Çok yakın çevremizden başlayarak
insanlarla farklı mesafelerde ilişki kurmayı beceremez miyiz? İkinci, üçüncü
dereceden akrabalarımız, arkadaşlarımız, komşularımız, birinci derecede yar
alan annelerimiz, çocuklarımız ve de eşimiz.... hepsinin önemi var, hepsi
kıymetli...... Mesafe anlamında insanın en yakınında kim olmalı? Her konuda,
her zaman “ben” denilmesini beklememeliyiz... Bunun yanında insanın sadece
eşiyle paylaşabileceği (sınırların en aza
ineceği) özel
zamanlar da olamaz mı? İnsan eşine beklentilerimi ifade etmek istediğinde; hoşa
gitmeyecek kırıcı sıfatlara (her şeyi
abartıyorsun, azgın teke , paronayak, şopar, berduş, şurası kirlenmiş, çıkar
onu, bak yağ damlatmışsın .....)
maruz bırakıldığında ne yapacak? Kırıcı sözlere / eleştirilere ara verilemez mi? Aynıyla
karşılık vermek çözüm olamaz ki? Bir kadın için eş ne demek? Sadece evin ihtiyaçlarını karşılayan, taşıyan, getiren-götüren, ev işlerine yardım eden, yükleri omuzlanan mı? Sürekli şikâyet eden, mızmızlanan, halinden memnun olmayan algısı uyandırmak istemem .... Hatalar tek taraflı olamaz .... Benden kaynaklanan yanlışlıkları düzeltme arzusu ile aylar süren bir arayış içindeyim... Uzman desteğine olan ihtiyacımın devam ettiğine inanıyorum ..... Eşimin ise “uzman desteğine ihtiyaç olmadığını” düşündüğünü biliyorum... .. kendi ifadesi... Terapiste birlikte gelmesini “kontrolu kaçırmamak” olarak düşünüyorum ... Asıl konumuz özel yaşantımız .... Terapist desteğini bugün sonlandırsak önmeseyeceği konusunda tereddütüm var .... Asıl sorunumuza tekrar dönelim. Bardağı taşıran son ayrıntıyı değil, o ana kadar birikenleri sorguluyoruz. Terapistimiz sorularıyla konu açıldıkça; sanki biraz da asıl konudan uzaklaşıyor muyuz? Sorusu da akıllara gelebilir.... Hayatın bütün aşamaları; zincirin halkalarında olduğu gibi biribirleriyle ilgili olabilir .... Hayatı paylaşan eşlerin “biz” olabilmeleri için bir çok kararı ortaklaşa almaları, birlikte paylaşacakları anların ayrıntılarını / tercihlerini müştereken sergilemeleri gerekmez mi? İnsan annesi, babası, kardeşi, eşi ya da çocuklarından; elbetteki farklı düşünebilir, aynı konularda farklı yaklaşımlar sergiyebilir. Ancak bunun kadar ortak yaşamın büyük bir bölümünde de hayatı paylaştığı yakın / uzak çevresiyle de uyum içinde olması gerekmez mi?
karşılık vermek çözüm olamaz ki? Bir kadın için eş ne demek? Sadece evin ihtiyaçlarını karşılayan, taşıyan, getiren-götüren, ev işlerine yardım eden, yükleri omuzlanan mı? Sürekli şikâyet eden, mızmızlanan, halinden memnun olmayan algısı uyandırmak istemem .... Hatalar tek taraflı olamaz .... Benden kaynaklanan yanlışlıkları düzeltme arzusu ile aylar süren bir arayış içindeyim... Uzman desteğine olan ihtiyacımın devam ettiğine inanıyorum ..... Eşimin ise “uzman desteğine ihtiyaç olmadığını” düşündüğünü biliyorum... .. kendi ifadesi... Terapiste birlikte gelmesini “kontrolu kaçırmamak” olarak düşünüyorum ... Asıl konumuz özel yaşantımız .... Terapist desteğini bugün sonlandırsak önmeseyeceği konusunda tereddütüm var .... Asıl sorunumuza tekrar dönelim. Bardağı taşıran son ayrıntıyı değil, o ana kadar birikenleri sorguluyoruz. Terapistimiz sorularıyla konu açıldıkça; sanki biraz da asıl konudan uzaklaşıyor muyuz? Sorusu da akıllara gelebilir.... Hayatın bütün aşamaları; zincirin halkalarında olduğu gibi biribirleriyle ilgili olabilir .... Hayatı paylaşan eşlerin “biz” olabilmeleri için bir çok kararı ortaklaşa almaları, birlikte paylaşacakları anların ayrıntılarını / tercihlerini müştereken sergilemeleri gerekmez mi? İnsan annesi, babası, kardeşi, eşi ya da çocuklarından; elbetteki farklı düşünebilir, aynı konularda farklı yaklaşımlar sergiyebilir. Ancak bunun kadar ortak yaşamın büyük bir bölümünde de hayatı paylaştığı yakın / uzak çevresiyle de uyum içinde olması gerekmez mi?
Esas konudan uzaklaşma endişelerimi
saklı tutarak ; anlaşılabilirliği sağlamak adına, son dönemde yaşananları biraz
daha açabiliriz: Yaşadığımız evimizde, yatıya gittiğimiz yerlerde (misafirlik, otel, yazlık vb.) hangi tarafa kim yatacak, hangi
yastıkları / yastığı kim kullanacak seçimi tek tarafın iradesiyle belirlenirse
.... Bunda ne var? denilebilir. Ancak,
olayın akışı şöyle olursa; kullanılan diğer iki yastığa ilave olarak üçüncü
yastık için; uykuya hazırlanan insanı (yatmakta olan insana) “bu benim yastığımdı” demek, arkasından yastığı almak ....
Alış veriş yaparken alınanları / eşyaları bir kişinin taşıması..... Bazen
elleri kolları dolu vaziyette, cebinden anahtarı çıkarması pek de mümkün
görülmeyen eşin kapıyı açmasını beklemek anlamlı mı? Diğer eşin elindeki tek
eşya ise sadece omuzundaki çantası ise ..... beklenemez mi? Alış veriş sırasında; yüz
teması bile kurmadan aldıklarını veya üzerindeki fazlalıkları (manto, çanta, paket vb.) kollarıma , omuzlarıma sermekte /
vermekte (itirazım yok) ; o sırada satıcı rolündeki bayanın “
ay beyefendiye de yük olduk” ifadesine karşılık “olsun, bir şey olmaz” cevabı
karşı tarafı gülümsetmekte .... yüz ifadesi şaşkınlığa dönmekte.....
-Hangi
televizyon kanalı seyredilecek.... bu konuda inisiyatifin her zaman tek taraflı
olması sorgulanamaz mı? “Şunu
seyredebilir miyiz?” talebine arada bir de olsa olumlu cevap verilemez mi?.. Sokakta
birlikte yürürken hangi güzergah takip edilecek .... tecrübelerim sonrası bu
konuya bulduğum çözüm var..... yürürken kesinlikle sağa sola sapmamaya
çalışmak! (çünkü sağa gitme eğilimi hissedilirse,
mutlaka aksi yöne gitmemiz gerekecek), yolun sonuna geldik, bir taraf dönülmesi gerekir ise; ya
bir adım geride durarak eşimin seçimini yapmasını beklerim, ya da önümüze
çıkacak engele kadar düz gitmeye çalışırım. Önümüze duvar çıktı beklerim ki,
eşim seçimini yapsın ..... Baskın karakter rolünü anlatmaya çalışıyorum ..... Ne
zaman kim hangi kıyafetleri giyecek.... Özel
anları payaşırken sınırları kim koyacak .... Özel anlar için zamanlama nasıl
belirlenecek .... Bunları daha da açabiliriz..... Bütün benzeri gelişmelere bardak
taşıncaya kadar sıkca itiraz ettiğimi de
söyleyemem.. Taleplerimi daha önceleri zaten dile getiriyordum .... Bardak
taştıktan sonra ise; mevcut duruma razı olmadığımı / olmayacağımı daha belirgin
şekilde (hareketlerimle) belli etmeye başladım ... Gerek dini
gerekse bilimsel kaynakları okumaya, anlamaya çalıştım.... emek vermeye devam
ediyorum .... Hayatlarını huzur içinde sürdüren her bakımdan sağlıklı
insanların ilişkilerini nasıl yürüttükleri anlamaya çalışıyorum. “İncir
çekirdeğini doldurmayan” olarak nitelenebilecek, ancak kişisel olarak da çözüm
bulamadığım bu konular için arayış
içindeyim....
Tam
da bu aşamada Terapisitmizin desteğine ihtiyaç duyuyorum.... Eşlerin sadece iki
kişi olarak paylaşabildiği doğal süreçlerde; birlikte ve uyum içinde
olabileceklerini düşünüyorum ...... bana göre bu mümkün .... Çoğu zaman karar
alma süreçleri dışında kalmayı kabullenirken; özellikle tek başımıza her
birimizin ayrı ayrı yer alması mümkün olmayacak (olmaması
gereken) sadece
eşimizle birlikte olabileceğimiz zaman dilimleri için; gönüllü-istekli-rızaya
dayanan birlikte olma isteği sıra dışı olarak yorumlanabilir mi?
Uzman
desteği sonrasında; genel kabul gören davranışlar olmadığı ifade edilinceye
kadar beklentilerimi ifade edeceğim ..... Bir önceki (teke tek)
görüşmede; Terapistimizin önerisi çok anlaşırdı. “Kırgınlığa (incinmeye) gerek yok.” Kadın ve erkek aynı
konuda farklı duygular taşır. Tarafların
aynı konulara farklı yaklaşımları olabilir. Aranızda gerekçe aranmamalı.
Hareketi başlatan erkek olmalı. Bilinen bir şey. İtirazım yok. “Üzüm yemek /
bağcı dövmek” anlayışından hareketle, denemeye çalışıyorum. İçimden çok gelmese
bile .... Sanki tek taraflı fedakârlık gibi oluyor .... “çantada keklik” muamelesine maruz kalmışım
gibi .... önemsenmediğimi düşünüyorum. Uzman
sözü dinlemeliyim düşüncesindeyim ... Tekrar başa dönüyoruz gibi ...İncinmişliği
geri plana atmalıyım .... Alınganlık göstermek yerine bir kere daha başa
dönebilirim...
-Karen
Horney (Kadın Psikolojisi) kitabında (140);
“Evlilik sorunlarının altında yatan gizli
güçleri görmek gerçekten zor değildir, ama bu uçurumun kıyısından aşağılara
şöyle bir bakmak kadar ürperticidir. ... ... Bu güçlükleri, özellikle de kendi
içimizdekileri bulup ortaya çıkarmaktan hoşlanmalıyız, ... .. çok bilinen doğal
bir kaç neden vardır. ... .. bizim insan olarak sahip olduğumuzu bildiğimiz
insanın doğal sınırlarından kaynaklanmaktadır. ... .. evlenme kararını ..
düşünen .. şunu soracaktır kendi kendine; Şu özellikleri geliştirecek adam
mıyım ben? Uzun süre yan yana yaşama dönemi boyunca, birtakım özürler ortaya
çıkacaktır. ... (141)Ve
bardağı taşıran son damla, çok önemsiz bir olay olabilir. ... .. insanlık
özürlerimizden birisi de dış dünyaya olduğu kadar iç dünyamızda da mutlak
gerekenden daha büyük bir çaba ortaya koymayışımızdır. Yaşam boyu bir işi olan
memur , genellikle çabasının çoğunu harcamaz. İşi şöyle ya da böyle
güvencededir ve meslek sahibi biri hatta gündelikçi bir işçi kadar bile bir
kariyer için rekabet edip savaşma zorunda değildir. .. .... evlilik
anlaşmasının ... ayrıcalıklarına bir göz atalım. ... evliliği işten çıkarılması
olanaksız bir memur ... benzeşmesine iten büyük bir tehlike ... evliliği ancak
adım adım kurabileceğimizi bilmeyiz. ...
o derin uçuruma köprü olabilecek tek bir yol vardır. Bu, eşimiz üzerindeki
istelerimize karşı ruhsal alanda bir vazgeçme tutumu içerir. Burada isteği arzu
anlamında değil, kazanılmış bir hak isteği anlamında kullandığımı belirtmek
isterim. ... sevginin yaralanıp, nefretin doğduğu sayısız tuzaklar zinciriyle
karşı karşıya ... .. “ Evet,
incinmişliği / alınganlığı geri plana attıp, bir kere daha başa dönmeliyim ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder