-Terapistimizin
son görüşmelerin baş kısmına koyduğu soru; “nasılsınız?” .... “İyiyiz, siz
nasılsınız ?” anlamındaki cevaplarımızın yeterli olmadığını hissettiriyor.... “Yani
ilişkiniz nasıl?” demek istediğini anlatmaya çalışıyor. Bunun üzerine
gelen “değişiklik yok” cevabı sanki
hayal kırıklığına neden oluyor.
-Nasıl
bir cevap olmalıydı. Olumlu cevap veremediğimiz için seanslara devam etmiyor muyuz?
-Bugün
de aynı sorunuza vereceğimiz cevap; “yetmez ama, evet, biraz” bile
değil …. Terapistimiz
soruyor. “Ne duydunuz?”
-Sekizinci
görüşmeye hazırlanırken, terapistimizin ne demek istediğini de duymaya-anlamaya
çalışıyorum .... “Bu işin sihirli değneği yok”, çözümü siz bulmalısınız ... zaman geçiyor ... sihirli değnek siz
kendinizsiniz” diyor sanki ...
-Belki
de neyi konuştuğumuzun tanımını yapmaya ihtiyacımız var. Gözlerimiz kapalı, el
yordamı ile bir şeyler mi arıyoruz? Yoksa hedefimizin ne olduğunu biliyor
muyuz? Yanlışlık var mı? Doğru şeyler üzerinde mi emek veriyoruz? Seans
sayıları arttıkça, bununla paralel olarak bir şeylerin değişmesi ümit ediliyor
…. ediyorum ... Beklenen değişikliğin ne olduğunun farkında mıyız? Ne olursa
hedefe yaklaşmış olacağız …. Yoksa sabırla ilham gelmesini mi bekleyeceğiz?
-Bir
şeylerin farkına varmanın, bir şeylerden ders çıkarmanın ve bir şeyler öğrenmiş
olmanın bizde davranış değişikliğine neden olması gerek miydi? … ortada
davranış değişikliği var mı?
-Kanaatim,
değişiklik olmadığı yönünde …. …
-Evet,
maksada uygun kıyafet almaya birlikte gidebileceğimizi gördük (katlanıyor......) ...
Başka bir şey
almamak ve başka şeylere bakmadan hedefe yönelik birlikte alış veriş
yapabileceğimizi bir kere denedik …. tahammül... Kıyafet seçimini ve zamanlamasını
yanlış taraf yapıyor gibime geliyor …..
-Tek
taraflı taleplerde bulunmak rahatsızlık verici …. kıyafetleri ortaya çıkar, ne istediğini
seç, göster, ben giyerim …. yoksa
ilgilenmem düşüncesi sürdürülebilir mi? Kerhen .... Kerhen bile denebilir mi? “....
mobbing” uygulayıcısı durumuna düşmek
istemem ... Fiziksel güç kullanımına
bütün alanlarda karşıyım, akıllara bile gelmemeli. Aynı şekilde manevi güç
kullanımı veya baskı olarak algı yaratabilecek davranışlardan da kaçınmaya
çalışırım ..... karşıyım ... İçinde sevgi olan (kerhen
veya sıra savmak için olmayan)
fiziki yakınlıklara yer vermenin anarmolliği var mı? .... Değişimi / gelişimi ümit
ediyorum .....
-“Ben
mükemmelim, ben bilirim, benim dediğim doğru,
benim dediğim olacak” anlayışını da yanlış buluyorum.....
-Sorunu
tarif etmek ve normalleşebilmek amacıyla destek alma çabasını sürdürüyorum....
-Özel
kişilerle paylaşılan özel zamanlarda; sınırların olması insanda “acaba karşı
tarafa rahatsızlık mı veriyorum?” endişesine neden olabiliyor …. ….
-Yakın
dönemden örnek vermek isterim; keyifli olduğu kadar yorucu bir haftalık uzun yolculuk
sonrasında; önceki gece yarısı eve gelinmiş olmasına rağmen, sabahın erkeninde
bir davete katılma konusundaki enerji ve arzulu davranışlar insanı düşünceye
sevk ediyor. Aynı günün sabahında; varsayalım ki davet olmasın; aynı zaman
dilimini baş başa geçirecek olsaydık, aynı “enerji emaresine rastlayabilir
miydik ?” sorusuna cevap arıyorum.
-Tahminimi
de paylaşmak isterim; ... yorgunum, başım ağrıyor, çarpıntım geldi ...... Bu
sözler güncel hayatta karşılaştığım ifadeler..... İnsanların akrabaları veya
sevdikleri ile hoş zamanlar geçirmelerini taktirle karşıladığımı / teşvik
ettiğimi belirtmek isterim ... Ev hali dışında gösterilebilen enerjiye şahit
olmak anlamlı... Ev hali dışına taşan enerji ve arzunun varlığını görmek... Dışarı
çıkarken hazırlık için zevkle ayrılan zaman, ortaya çıkan tablo (aynanın kenarına dizilen elbiseler, ayakkabılar ..) , çıkar-giy, ayna karşısında gösterilen
ihtimam; “başkalarına var da bana yok mu? “ (kıskançlık
anlamında değil) dedirtiyor
.... İsteyince oluyor... İstemeyince de olmuyor....
-Tam
da sorunun görünür olduğu noktadayız. Benzer enerjinin, duyguların hayat
akadaşı iki kişi arasıda da (sözde değil özde) yaşanabilmesi beklenemez mi?
-Maruz
kaldığım durumu “hayat tercihlerle doludur...” veciz sözü ile
açıklayabiliyorum....
-“Tercih
sıramasında arka sıralarda yer bulma” konusunda eksikliğim var demek ki ...düşünüyorum....sonuçta
sıkıntı var .. çözüm arayışlarını daha
ne kadar sürdürebilirim? ....
-İlk
tercihlerde yer alamamak konusundaki eksikliğimi bilmek istiyorum....
-Psikolok
yazar diyor ki; kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır. Zaten bu nedenle
“eş” denmiştir. .... Güzel sözün sihirli gücü vardır. .... Güzel davranışlar sözlerin
etkisini güçlendirir.. ... Güzel söz ancak güzel duygu, düşünce ve
davranışlarla etkili olur...... “ ... Buradaki soyut ifadeleri (biribirinin tamamlayısı olmak , güzel sözler, güzel
davranışlar, sorumluluklar...)
teker teker tanımlamaya ihtiyaç olmalı....
-İçi
doldurulayan güzel sözler anlamlı mı? Güzel sözler, güzel davranışlarla uyumlu
olmalı; değil mi?
-İlk
tercihlerde yer alanlardan sonra; bana ne zaman sıra gelecek diye
beklemekteyim.....
-Sorulara
cevap bulmak konusunda kendimi halsiz hissediyorum...
-Motivasyonum
var diyebilir miyim?
-Evet
buraya kadar gelmek ve çare aramak konusunda enerji harcayabiliyorum ... Beklentilerinden vaz geçmeli miyim? Önceki motivasyonum
(daha çok ev hanımlarının yaptığına inanılan
işlerde, yemek masası hazırlamak, bulaşıkları toplamak, çamaşır asmak, ev
temizliği yapmak...)
kayboldu..... içimden gelmiyor...
-Ev
erkeğinin yapacağı işleri (taşı, getir, götür,
al, bırak....) ise
aksatmamaya çalışıyorum....
-Profesyonel
destek almak durumunda kaldığımız konularla sınırlı olmak kaydı ile; duyguların
giderek azaldığı bir ortamı teneffüs ediyoruz..... rahatsızlık verici ...
-“Aynası
iştir kişinin, lafa bakılmaz” özdeyişindeki gibi; arada gelen sevgi sözleri
duvara çarpan ses olmaktan öteye gidiyor mu?
düşünüyorum ..... bir söylenen sözlere bakıyorum, bir de uygulamaya
bakıyorum ... çocukları kandırır gibi .... olmamalı .... Sözler ve davranışlar
uyum içinde olmalı,
-“Ben
dünyanın en iyi öğrencisiyim”
demekle en iyi öğrenci olunur mu?
-Davranışlar,
tutum, çalışkanlık, ders başarısı, takım içinde uyumlu çalışabilm gibi kritere
bakarak “en iyi öğrenci” olunur... En iyiyi tanımlamanın ölçüsü olmalı ..... Karşı
tarafın”algı”sının önemi olmalı .....
-Destek
almak konusunda bizi buraya getiren konularda; daha ne kadar (tek taraflı) fedakarlık
gösterebilirim, “metal yorgunluğu” yaşadığımı düşünüyorum..... Terapistimizin
gayretleri ne işe yaradı? Kendimi ifade edebilme konusunda destek bulduğum.... Görüşme
süremiz bir saat olmasına karşılık; kısa sürelerde doğrudan söyleyemediklerimi
paylaşabilme imkanı buldum .... Ancak sorunu çözebilme konusunda yeterli
mesafeyi aldık diyemiyorum... Yer ve zamanı, süreyi tek taraflı belirleyince; karşılıklı
anlayış var diyebilir miyiz? Sabrın sonu selamet olur mu? Bırak bu işleri “katlanacaksın”
diye mi düşünmeliyim? .... Cevap arıyorum ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder