-... .. Bir de psikolojik
rüzgârlar vardır ki, güçlü estiklerinde fırtınanın zararıyla mukayese
edilemeyecek tahribatlar yaparlar. İnsanlar yetişkinlik çağına erişip hayata
atılıncaya kadar pek çok gelişim evrelerinden geçerek olgunlaşırlar. Bu aşama, doğum öncesi ve bebekliği
kapsayan çağdan itibaren , “çıraklık
okulu” kabul ettiğimiz ailede başlar. Aile fertlerinin ve
çevremizdeki yakınlarımızın da katkılarıyla gerçekleşir.Kendini, çevreyi,
insanları ve dini tNIMk, çalışmayı sevmek, güven içinde büyümek bu devrede
gerçekleşir.
-Bir çocuk, ailesinin kendisini sevip değer
verdiğini bilirse, bu sosyal çevresine de güçlü bir bağla bağlanır.
verdiğini bilirse, bu sosyal çevresine de güçlü bir bağla bağlanır.
-Eğer temel güven duygusunun oluştuğu ve geliştiği dönemlerde eksik ya
da yanlış yaklaşımlar yüzünden bu bağ yeterince sağlam oluşamamışsa rüzgârlarla
savrulmaya hazır bir yapı var demektir. Peki güçlü bağlarla dengelei
yaşayanlara, güçlü rüzgârlar isabet etmez m? Eder elbette. Fakat böyleleri sağa
sola meyillense de dengesi bozuluyor gibi olsa da çoğunlukla kısa sürede
kendini toplar ve ayağa kalkar. Tutunduğu dal kavi, ayakları merkezde sabit
olduğu için bu böyledir.
-Bir merkeze
bağlanmak ihtiyaçtır. Bizler, din müessesiyle Allah’a sarsılmaz bağlarla
bağlıyız. Bizi doğrularda sabit kılan, Allahla olan mutabakatımızdır. Bu bağ ne
kadar güçlü olursa direncimiz de o derece yüksek ve güçlü olur.
-İnanmak fitrî bir ihtiyaçtır.
-Bu ihtiyacı, gerçek bağlantı noktalarıyla ve doğru merkeze bağlanarak gideremeyenler, bağlanacakları
başka merkez ararlar. İnançsızlık ve şüphe rüzgârları, bağlantıları olmayanlar
ya da zayıf olanları kolaylıkla sürükleyebilir. Sürüklenenler ise bu ihtiyacı
gidereceğini düşündüğü her limana demir atma eğilimi içindedir.
-Ailesinden yeterli ilgi, sevgi ve değeri göremeyen gençler, bunları
bulma arayışına girer.Özellikle de gençleri etkileyebilmek için dış ortamda
çeşitli tehlikeler ve tuzaklar hazır bekler. Ve bunlar öyle güçlü rüzgâr
oluştururlar ki donanımsız, ailesiyle bağlantıları zayıf ya da kopuk gençler, kolaylıkla o yöne sürüklenebilir. İnsan aç olduğu şeyin
arayışına girer. “Gel bize katıl, her istediğine kavuşursu, bizim adamımız
ol.Şu öemli görevi sana verelim, sen bizim için mnemlisin , erkek adam cesur
olur.” diyen sıcak bir çağrı, üç dört gün aç kalmış birisine, “Gel şu sıcak
çorbayı iç.” demek kadar caziptir.
-Evde adam yerine konmayıp sürekli eksiği bulunan, beğenileyip
eleştirlen, aşağılanan gençler, arkadaşlarının ikra ettiği sigarayı kendisine
erkek havası versin, kabul görsün, reddedilesin diye içer. Sigarayı içerken
tutuşuyla, üflemesiyle oluşan havanın , kendisini yetişkinlere benzeteceğini
düşünerek benimser. ... .. Başlangıçta,
“Ben tiryaki değilim, istediğim zaman bırakabilirim.” der ve bu düşünce onu
ilerletir. Daha sonra bir de bakar ki çelik halatlarla kuşatılıvermiş ve ne
yazk ki kurtulması da zannettiği kadar kolay değil.
-Zararlı alışkanlıklara başlamak böyledir, internet alışkanlığı
böyledir, hırsızlık ve yalancılık böyledir. Hatta çete, örgüt ilişkileri ve
uyuşturucu kullanmı da böyledir.
-Bunların neredeyse
tamamına yakınının kökeninde; bozuk, sevgisizve huzursuz bir aile ortamı yatar.
İlgiye ihtiyacı olanlar, ilgiye götüren rüzgâra kapılırlar.
-Sevgiye ihtiyacı olanlar sahte de olsa kısa süre de sürse o özledikleri
sevginin peşinden sürüklenirler. Sevginin gölgesinde bir anlık nefeslenmek bile
insana çok cazip gelir. Evli
oldukları halde eşlerinden hak ettikleri sevgiyi, ilgiyi ve yakınlığı
göremeyenlerin sürüklendikleri çukurlar yürek paralayıcıdır.
-Aslında hepimizin, özellikle de çocuklarımızın bu motive edici güce çok
ihtiyacı var. ... ..
-... .”Aferin, çok iyiydin. Seni çok seviyorum, iyi ki sen varsın, ne
güzel yapmışsın, çok beceriklisin.” gibi sözlerle sevgi rüzgârları
oluşturursak ... ..
-Tabii yerinde ve sürekli doğru davrandığımızda bu böyledir. Eksik
yönlerini değil, güçlü ve iyi yönlerini fark edersek; bize inanır ve
güvenirler. ... ..
*Hayat Filminden Kurtarıcı Kareler ıı
– Saliha Erdim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder