Çocuklar,
büyürken en çok model alma yöntemiyle kimlikler üzerinden algılarını inşa
ederler. Kuşkusuz kız çocukları için anneleri, erkek çocukları için babaları bu
kimlik inşası için rol model niteliğindedir. O sebepledir ki, ya anne- babamıza
benzeyen eşlerle evleniriz ya da onlara hiç benzemeyen birilerini seçmeye
çalışırız. Ya onlar gibi bir ebeveyn olmak isteriz, ya da onlara benzememek ve
değişmek için elimizden geleni yaparız.
Bir kız
çocuğunun büyürken, zihninde oluşan kadınlık algısına dair bir video
seyredebilseydik, genellikle sürekli kadın ve anne olmaktan
şikayet eden, yaptığı şeyleri bir tür hizmetçilik olarak gören, mutsuz bir film şeridine rastlayabilirdik.
şikayet eden, yaptığı şeyleri bir tür hizmetçilik olarak gören, mutsuz bir film şeridine rastlayabilirdik.
Ayrıca
ilişkiler kaydedilebilseydi sürekli annesiyle sürtüşen, evlenene ve anne olana
kadar bir uzlaşmaya varılamayan kimlik çatışmalarına da şahitlik edebilirdik. Çünkü bir anne, kız
çocuğunun yapmadığı şeylere, erkek çocuğunun yapmadığı şeylere oranla çok daha
fazla reaksiyon gösterir. Kendini sevmemekten kaynaklanır bu birazda.
Kendini sevmeyen, kendine en çok benzeyenden çıkarmaz mı öfkesini?
Bu sebeple kız
çocuğu olmak ağır bir yük gelebilir pek çok kız çocuğuna. Korkuların,
geleneklerin, değerlerin zincirinden kurtulsa da kız çocukları, evin içindeki mutsuz kadınlık modeli
zincirinden kurtulması
epey zor olabilir. Çünkü yetişkin olduğunda yapması gereken her türlü iş, rol,
kötü hislerle yer almıştır bilinç altında ve hisler aktif olduğunda her biri
tek tek yerinden çıkıp zorlaştırıverir hayatı.
Yuvayı yapan dişi kuş olmaktan yorgun, bıkkın,
mutsuz mirası fark etmeden ve bu zinciri kırmadann kadın olmakla barışmak da öyle kendi başına edinilen bir şey
olmuyor ne yazık ki… Evliliklerin temel problemi de burda ya zaten. Biri neyi
kaybettiğini farkedemiyor, diğeri neyi aradığını?
Kadın olmanın, sesin,sözün, tavrın inceliğini kimde
gördük en son bir düşünsenize? Sadece dişi olmakla karıştırılan bir yapaylıktan
söz etmiyorum elbette… Zarafetin, nezaketin ziynet gibi taşındığı bir huzur
halinden söz ediyorum. Bazen örneğini bulamadığımız halin, gerçeğini
olmamız bekleniyor ya, bir define bulmak gibi kimileri için bu…
O yüzden kadın olmakla barışmak için, miras
aldığımız kadınlığın da bir resmini
çekmeliyiz. Bu resimde görmek istediğimiz, asla olmasın istediğimiz ne varsa
bir karar vermemiz gerekiyor besbelli. O zaman defineye ulaştıracak ip uçlarını
görmek mümkün olacaktır.
Aynı
zamanda, bir yandan kendi kız
çocuklarımıza miras bırakmamamız gereken bir durumla da yüzleşmek demek
bu. Zor ve sürekli kendini başa sarmış hissetmemize sebep olabilir. Buna
rağmen, bu cesareti göstermeye ihtiyacımız var. Bununla ilgili yüzleşmelere,
okumalara, desteklere ihtiyacımız var. Hemen reddetmek yerine üzerinde
düşünmeye de…
Haim Gnot
isimli terapist eğitimlerine katılan ve ebeveynlikle ilgili ne kadar şey
öğrenirse öğrensin, zaman zaman yine kendi dillerine döndüğünü ve bundan
rahatsız olduğunu söyleyen hanımlara “ Yeni bir dil öğrenmek kolay değildir.Bir kere siz aksanlı
konuşacaksınız. Ama bu çocuklarınızın anadili olacak” cevabını veriyor.
Ben de bu
cümleden referansla şunu söylemek isterim; anne babalarınızın korkularına
, devraldığınız mutsuz kadınlık
mirasına rağmen, gösterdiğiniz her çaba, unuttuğumuz bir yabancı dili yeniden
öğrenir gibi size yanlış cümleler kurdurtabilir. Ama unutmayın bu dil kız
çocuklarınızın anadili olacak. O zaman birbirimizi daha iyi anlayan, huzurlu kadınlar olacağız besbelli… Ve
mutsuz kadınlık miraslarının
zincirini kıracağı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder