-Harem-selâmlık kadının erkekten
kaçtığı, saklanıp gizlendiği devirlere mahsus bir tâbirdir. Eski vükelâ, vüzerâ
ve ağniyâ konakları umûmiyetle hâremli selâmlıklı olur, misafirler selâmlık
tarafına buyur edilip ağırlanırdı.
-Haremli selÂmlıklı alemde kadınlar
ayrı, erkekler ayrı bir yerde otururlar, kadınların misafirlikte ,âle
toplantılarında, tiyatroda, möesirelerde, vapurlarda, terenlerde kadınlar için
ayrılmış hususî bir yerde oturmalarına pek dikkat edilirdi. Pencerelere kafes
konulması bu titizliğin , mânâsız bir kıskançlığın neticesidir. Nisâ taifesi
ile zükûr taifesi birbirlerine âdeta
boykot ilân etmiş gibi yaşarlardı. Aman erkeğin gözü kadına, kadının gözü erkeğe ilişmesin’ Hayat tarzımız emniyetsizlik üzerine müessesti.
boykot ilân etmiş gibi yaşarlardı. Aman erkeğin gözü kadına, kadının gözü erkeğe ilişmesin’ Hayat tarzımız emniyetsizlik üzerine müessesti.
Kız
kadın hepsi haremlerde bütün gün mahbus,
Şu
telâkkiye bakın en kötü vahşet: Namus!
Mehmet
âkif
Karı ile kocanın yan yana yürümesi
eski düğünlerin koltuk merasimi ile başlar ve biterdi. Görüp göreceleri rahmet
bundan ibâret kalırdı. Artık bir daha onların kol kola değil yan yana
yürüdüklerini görmek ne kendilerine, ne de başkalarına nasip olurdu.
-Koltuk günü karısının ismini öğremem
erkek bir daha o ismi ağzına almaz, atom sırrı gibi sıkı sıkıya saklar,
başkaları tarafından öğrenilmemesine titizlikle dikkat ederdi.
-Pek muhafazakâr olmayan, az kültürlü
sayılan âilelerde karı-kocanın birbirlerini isimlerinin sonuna Bey veya Hanım
sıfatını eklemek suretiyle çağırdıkları olurdu. Böyle diyenler de çoktu ama
babayâni geçinen sofu ve muhafazakâr takımı öyle değildi. Bir kısım hâtunlar:
“Bey, beycağzım, efendi, efendicağzım” diye seslenirler er kişiler de: “Yâhû!”
veyâhut sadece “Hû!” derlerdi. Elhâsıl velkelâm dişi mahlûkun adı sanı
öğrenilemeyecek!...
-O tarihlerde Arnavutluk’ta kopan
kızılca kıyamette Arnavut ihtilâlcileri: “Hükûmet karılarımızın adını öğrenmek
istiyor. Biz nüfus memurlarına karılarımızın adını bildirmeyiz” diyerek silâha
davranmışlardı. Ne hengâmeler kopmuştu bu yüzden...
-Dışarıda karısından bahsetmek
mecburiyetinde kalan olursa, o da utana sıkıla: “Bizimkiler, bizimki,
çocukların anası” gibi üstü örtülü tâbirler kullanmaya itinâ ederdi.
-Hele şimdi olduğu gibi karım, eşim
diye adıyla sanıyla tanıtmak, kimsenin aklının kenarından geçmezdi.
-Dahası var, karısı yanında bir subay
karakolun önünden geçecek olsa yanında kadın var diye nöbetçi selâm durmazdı.
Yaya olsun, arabada olsun, yanında kadın bulunan erkeğe-velevki yanında acûze
bile olsa- yine selâm verilmezdi. Çünki o selâm kadına ait olurmuş!...
*Âsitâne ıı, Evvel zaman içinde İstanbul – A. Ragıp Akyavaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder