-...
..Gençler, en değerli hazineleri olan gençliklerini “sonraki yaşamlarında
kullanmak üzere geliştirmeyi” bir kenara bırakmışlar ve günlük oyalanmaların
içinde eriyip gidiyorlar. Çocukluğun saf dünyasından (ki çocukluğun ne kadar
saf kaldığı ayrıca bir tartışma konusu) ayrılalı çok oldu; modernizmin hoyrat
dünyasında kaybediyoruz gençlerimizi.
-Kafe
köşelerinde sevgili edinmeye çalışırken ya da edindiği sevgilisine mesaj atmaya
uğraşırken görüyoruz gençleri. Yahut sevgilisinden ayrılmış
depresyonda boğulurken veya “Benim neden bir sevgilim yok?” diyerek eksiklik duygusuyla kıvranırken...
depresyonda boğulurken veya “Benim neden bir sevgilim yok?” diyerek eksiklik duygusuyla kıvranırken...
-Peki aynı
gençleri meraklı bakışlarla dünyayı algılamaya çalışırken görüyor muyuz? Bir
kitapçıda dolaşırken... Sonbaharın ağaçlardaki izlerini fark ederken...
Kaldırımdaki yaşlıyı karşı tarafa geçirmek için koluna girerken... Annesi için
temizliğe yardım ederken, babasına su getiririken...
-...
Sermayeyi yolda yemiş olmanın getirdiği pişmanlıkla, kendisine ve yaşadığı
topluma karşı kızgınlık duygularıyla boğuşan gençler, anarşizmde bulacaklar
belki de çıkışı. Değerleri yok sayarak yaşamayı, gününü gün etme peşinde
koşmayı deneyecekler. Ve birileri kuklaya dönüştürecek onları. Kapitalizmin
tüketen insanına dönüşecekler ve günün sonunda hedefleri de hayalleri de “dünya
kadar” büyümeden, “cep (telefonu) kadar” küçülecek.
*Yaşarken kaybettiğimiz hayat - Nazlı Özburun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder