-... .. Bu davranışlarda İngiltere öncü olmakla beraber,
yalnız değildir: Islahat Fermanı’nı hazırlayanlar arasında Âli Paşa’nın olması
ve İngiliz elçisinin yanısıra Fransız elçisi de bulunmaktadır. Nüfuzu
günden güne artan ve Mahmut Nedim Paşa’yı kullanan Rusya, Osmanlı Devleti’nin iç kararlarında göz önünde tutulması gereken
bir ağırlık merkezidir.
-Yabancıların bu nüfuzu karşısında Osmanlı paşaları bir
devletin yanına sığınmayı siyasi başarıları için tek çıkar
yol görmektedirler. Reşit Paşa İngilizlerin, Âli Paşa Fransa’nın , Mahmut Nedim Paşa Çar’ın adamıdır. “Artık iktidara geçmek, Osmanlı devlet adamları ile elçiler arasında bir pazarlık konusu haline gelmiştir.
yol görmektedirler. Reşit Paşa İngilizlerin, Âli Paşa Fransa’nın , Mahmut Nedim Paşa Çar’ın adamıdır. “Artık iktidara geçmek, Osmanlı devlet adamları ile elçiler arasında bir pazarlık konusu haline gelmiştir.
-Paris Konferansı’nda temsil edilen bütün devletler, karışma
yetkilerini kullanarak kendi çıkarlarına uygun programlar hazırlamakta, bunu
savunacak Osmanlı paşaları yaratmaktadır. Paşalar ise tabi oldukları
devletin nüfuzunu artırmak için uğraşmakta, başardıkları taktirde iktidara
gelmektedirler. Bu durum karşısında bir Osmanlı
siyaseti gütmenin imkânı kalmamıştır. Devletin genel politikası yerine, “İngiltere’ye mütemayil Reşit Paşa’nın, Fransa’ya taraftar Âli Paşa’nın, daha
sonraları Rusya’ya taraftar Mahmut
Nedim Paşa’nın siyaseti kaim olmaktadır. Abdülmecit’in yirmi iki yıl süren
saltanatı devrinde yirmi iki defa sadrazam değiştirmiş olmasının sebeplerinden
biri, ve belkide en mühimi , bu yabancı müdahalesidir...
-Osmanlı paşalarının
bu alışkanlığı bir gelenek niteliği kazanarak imparatorluğun sonuna dek
sürecektir. Mithat Paşa, Kâmil Paşa ve benzerleri İngiltere’nin vesayetine
girecek , Enver Paşa’ların Almancılığı Allahuekber dağındaki talihsiz ‘Erzurum
Fatihliğine’, Kanal seferine ve giderek memleketin kesinlikle parçalanmasına
yol açacaktır.
-Bu arada Amerika Birleşik
Devletleri’nin ilgi çekici çabaları vardır. Hızlı bir gelişmeyle
kapitalizmin gelecekteki önderliğine hazırlanan bu devletin gözünde, geniş
Osmanlı memleketi, her denize açılan iskeleleri ve sömürülme imkânlarıyla
hayli müsait bir hedeftir. Nitekim 1829 yılında imzalanan ilk ticaret
anlaşmasının ardından Amerikan
konsoloslukları pıtrak gibi çoğalmıştır. ... .. 1831’de ilk Amerikan konsolosluğu İzmir’de
açılmış,1843’te ilk Amerikan elçisi
gelmiş, 1867’de Osmanlı elçisi gitmiştir. Amerikan
konsolosluklarının çoğalması şöyle olmuştur.
Yıllar İskele
ve şehirler
1831 İzmir
1835 Kıbrıs,
Mısır, Halep, Sayda ve Beyrut
1836 Selanik,
Kandiye
1839 İstanköy,
İzmit, Bursa
1843 Çanakkale
1844 Midilli
1846 Yafa
ve Kudüs
1848 Trablus,
Şam
1849 Trablus,
Lazkiye
1849 Trablus
ve Lazkiye
1858 İstanbul
1859 Kalas,
Rodos, Tolcu,Trabzon, Sakız
1861 Gaziantep,
İskenderun
1862 Limasol
1863 Adana
1867 Remo,
Samsun, Bükreş
1868 Maraş
1871 Ruscuk,
Portsait
1872 Kahire
1873 Hanya
1878 Filibe
1887 Sivas
1898 Bağdat
1899 Erzurum
1902 Harput,
Ankara
1905 Hudeyde
1906 Basra
1911 Mersin
-Görüldüğü gibi Amerika
80 yıl içinde Osmanlı memleketinde 45 konsolosluk açarak yağma Hasan’ın
böreğine ortak çıkmıştır. Bu liste İstiklal Savaşı öncesindeki yaygın Amerikan mandası
savunuculuğunun yanlızca birkaç aydının iyi niyetli düşüncesi olmayıp
yerleşmiş bir mekanizmanın bilinçli ürünü de olduğunu ortaya koymaktadır....(Altemur Kılıç’ın bir araştırmasına göre,
“1914 yılında Türkiye’nin muhtelif yerlerinde 17 Amerikan dini misyonu, 200 misyon şubesi ve 600 Amerikan okulu bulunmaktadır)
-Yabancıların Osmanlı Devleti’ne etkilerine, hatta avuçları
içine alması hemen her alanda kendni göstermiş, devlet kademeleri
yabancı uzmanlarla dolmuştur. 1838’de kurulan ve büyük önem taşıyan Ziraat ve Sanayi meclisinin müsteşarlığını
bir İngiliz yapmaktadır. Ekonomik durumu yönetip düzeltmekle görevli Meclis-i Maliye’de üç yabancı delege söz
ve rey sahibidir, vb. Ancak bu sızmaların en
önemlisine ordu hedef olmuştur.
-Nizam-ı Cedit, Eşkinci Ocakları gibi askeri düzeni
Batılılaştırma hareketleri çeşitli yabancı uzmanların Osmanlı ordusunda görev
almalarını mümkün kılmıştır. Özellikle Almanlar
bu alanda başarılı olmuş, giderek bütün orduyu ellerine geçirmiş, adeta Alman
silahlı kuvvetlerinin Doğu birlikleri durumuna getirmişlerdir.
-Ünlü Feld Mareşal Moltke
1836’da gelmiş, orduda ve Anadolu’da incelemeler yapmıştır. General Von Der Goltz (Golç Paşa) ıslah heyetiyle beraber 1883’de gelerek
1895’e kadar Osmanlı Genelkurmayı’nın II.
Başkanı olarak çalışmıştır. Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönen Golç Paşa,
Dünya Savaşı’nda 1. ve 6. Osmanlı ordularına kumanda etmiştir. Bir başka Alman generali Liman Von Sanders, 71
kişilik Alman Heyet’i Askeriye-i İslahiyesi’nin başına gelmiş, ... .. Bu arada
öteki Avrupa devletlerinden de uzmanlar gelmişse de, (donanmayı ıslah için İngiltere’den Amiral Limpus, jandarma gücü eline teslim
edilen Fransız Generali Bauman vb.) Almanlar ordu
yönetimine önce ortak, sonra egemen olmuşlardır. ... ..
-Golç Paşa, Türkiye’deki ilk görevi sırasında (1883-95) Alman
Başvekili Prens Bismark’a gönderdiği şifreli mektuplarda , Osmanlı paşalarını
nasıl satın aldıklarını anlatmaktadır; ... ..
-Golç. Alman Feld
Mareşalı Walderze’gönderdiği mektupta ise ülkesinin yardım maskesi altında
gizlenen asıl niyetini açıklamaktadır.: ... ..
-İşte, kurtarıcı gibi karşılanan Alman generalin gerçek düşünceleri. İsmet İnönü,
yıllar sonra yazacağı hatıratında bu durumu yorumlayacak ve “Birinci
Dünya Savaşı’ında ordumuza hakim olan Almanlar, (eğer
savaş kazanılsaydı) bir daha geri dönmemek üzere
gelmişlerdi” diyecektir.
*Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi – İsmail Cem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder