-Eşitsizliğin kökenlerini anlayarak eşitsizliği azaltmanın fayda ve
maliyetlerini daha iyi kavrayabiliriz. ... .. Her ne kadar piyasa dinamikleri
eşitsizliğin oluşmasına yardım etseler de, devlet politikaları da piyasa dinamiklerini
etekilemektedirler. Bugün var olan eşitsizliğin önemli bir kısmı devlet politikalarının, devletin yaptıkları kadar
yapmadıklarının da bir sonucudur.
-Devletin, geliri üst kesimden alt ve orta kesimlere aktarma veya
tam tersini yapma gücü vardır. ... ..
-... .. Eşitsizlikle mücadele kaçınılmaz olarak çok boyutludur: Üst
kesimdeki aşırılıkları dizginlemek, orta kesimi güçlendirmek ve alt
kesimdekilere yardım etmek gerekir.
-Bu amaçlardan her biri için ayrı bir programa ihtiyaç vardır. Ancak
böyle programları oluşturabilmek için bu sıra dışı eşitsizliğin farklı
boyutlarının oluşmasını sağlayan etkenleri daha iyi anlamamız gerekmektedir.
-Her ne kadar bugün yaşadığımız eşitsizlik sıra dışı olsa da eşitsizliğin kendisi yeni
değildir.
-İktisadi ve siyasal gücün belirli bir kesimin elinde toplanması, Batı
toplumlarının kapitalizm öncesi dönemlerinde birçok açıdan daha aşırı bir
seviyedeydi. O zamanlarda din, bu eşitsizliği hem
açıklıyor hem de meşru bir hale getiriyordu: Toplumun üst kesimindekilerin bu
konumda bulunmaları kutsal haklarıydı. Bunu sorgulamak, sosyal düzenin ve hatta Tanrının
iradesini sorgulamak demekti.
-Fakat Antik Yunanlılar için olduğu kadar günümüz iktisatçıları ve
siyaset bilimcileri için de bu eşitsizlik önceden belirlenmiş bir sosyal düzen
meselesi değildi.
-Bu eşitsizliklerin temelinde güç –genellikle askeri güç- ilişkileri
yatmaktaydı. Militarizm iktisaydi: İşgalcilerin işgal altındakileri
olabildiğince sömürme hakkı vardı. Antik çağlarda, genel olarak
felsefi düşünce, insanların amaçları için diğer insanları bir araç
olarak kullanmasını yanlış bulmuyordu. Antik
Yunan tarihçi Tukudidis’in ünlü bir
sözü şöyle diyordu: “Adalet,
dünya devam ettikçe, sadece eşit güçtekiler arasındaki bir mesele olacaktır; bu
arada güçlüler ellerinden geleni yaparken, güçsüzlerse katlanmak zorunda
oldukları acılara katlanacaklardır.”
-... .. Kutsal hak kavramı ulus-devletlerin erken döneminde etkinliğini
yitirmeye başladığında, gücü elinde bulunduranlar da kendi konumlarını korumak
için başka destekler aramaya koyuldular. İnsan onurunu ön plana çıkaran Rönesans ve Aydınlanma hareketleriyle
ve şehirlerde büyük boyutlu bir yoksul kesim yaratan Endülüs Devrimi’yle birlişkte, özellikle de Marx gibi muhalifler
“sömürüden” bahsedip sistemi eleştirirken, eşitsizliği meşru kılacak başka
gerekçeler üretmek zorunlu hale gelmişti. ... ..
-Teknoloji ve kıtlık, arz-talep kanunları vasıtasıyla bugünkü
eşitsizliğin şekillenmesinde belirli bir rol oynamaktadırlar. Fakat başka bir
unsur olarak devlet de bu süreçte etkindir.
-Bu kitabın ana
fikirlerinden biri, eşitsizliğin iktisadi olduğu kadar siyasal süreçlerin de bir sonucu olduğu
gerçeğidir.
-Modern bir ekonomide devlet
oyunun kurallarını belirler ve bu kuralları uygular: Adil rekabetin ne
olduğu, hangi davranışların rekabet
karşıtı ve yasadışı
sayıldığı, kişinin borçlarını tamamıyla ödeyemediği iflas drumlarında kimin
eline ne geçeceği ve hangi eylemlerin dolandırıcılık olarak tanımlanıp
yasaklandığına dair kuralları.
-Devlet aynı zamanda (bazen açık, bazen üstü
kapalı şekilde) kaynak
aktarımları yapar ve vergiler
ve sosyal harcamalar
aracılığıyla piyasanın oluşturduğu, teknoloji ve siyasetin şekillendirdiği gelir dağılımını düzenler. ... ..
-... .. Üst kesimdekiler, toplumun geri kalanlarının farkına bile
varamayacağışekillerde bu insanlardan kendilerine para aktarmayı
öğrenmişlerdir; ... ..
-Fransa kralı XIV. Louis’nin danışmanı Jean-Baptiste Colbert rivayete
göre şöyle demiştir: “Vergilendirme sanatı, mümkün
olan en fazla tüyü, kazı mümkün olduğunca az bağırtarak yolmayı içerir.”
-Rant arayışı sanatıda böyledir.
-Kabaca söylemek gerekirse, zengin olmanın iki yolu vardır.;
-Servet yaratmak
-ve başkalarının servetine el koymak.
-İlki topluma katkı yapar.
-İkincisi genel olarak toplumdan götürür, çünkü el koyma
sürecinde aynı zamanda bir varlık kaybı da yaşanır. Mallarını olması gerekenden
daha pahalıya satan bir tekel, müşterilerinden daha fazla para alır ve aynı
zamanda bir değer kaybı yaratır.
-Yüksek fiyattan satış yapabilmesi için tekelin üretimi
sınırlandırılması gerekir.
-Maalesef, gerçekten servet yaratanlar bile yaratıcı ve girişimci
ruhların kazandırdığı parayla yetinmemektedirler. Bazılaraı daha fazla para kazanmak
için ... ..
*Eşitsizliğin Bedeli / bügünün bölünmüş toplumu
geleceğimizi nasıl tehlikeye atıyor? – Joseph E. Stiglitz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder