-Pek çok uzman bize bazı şeyleri
yanlış yaptığımızı, davranışlarımızı değiştirmemiz gerektiğini söylüyor, bu da
genellikle kulağa olduğundan daha kolay geliyor.
-Duyarlılık eğitimi, erkekleri
kadın standartlarına göre değerlendirerek, daha kadın gibi konuşmalarını sağlamaya çalışır.
-Girişkenlik eğitimi ise kadınları
erkek standartlarına göre değerlendirerek, daha erkek gibi konuşmalarını sağlamaya çalışr.
-Ama her şeyi yayanlış yaptığının söylenmesinden kimseye yarar gelmez..
-Ayrıca insanlar sonuçta kendilerini tartışma içinde bulsalar bile,
yaptıklarında pek yanlış bir şey olmayabilir.
-Belki de sorun, her iki tarafın farklı bir sistem içinde hareket
edip, farklı bir toplumsal cinsiyetçe konuşuyor olmasıdır.
-Hemen akla gelen bir soru: Toplumsal cinsiyetçe öğretilebilir mi?
-İnsanlar konuşma tarzlarını
değiştirebilirler mi?
-Eğer istiyorlarsa, evet,
bir dereceye kadar değiştirebilirler.
-Ama bu soruyu soranlar nadiren
kendi üslubunu değiştirmek ister.
-Akıllarından geçen daha çok, eşlerini tamire göndermektir: Onun değişmesini sğlamak isterler.
-Kendi üslubumuzu değiştirmek hiç de çekici değildir, çünkü önemli olan
nasıl davrandığınız değil, kendinizi nasıl biri olarak hissettiğinizdir.
-Bu nedenle daha gerçekci
yaklaşım, birbirinizin mesajlarını nasıl yorumlayacağınızı öğrenmek ve kendi mesajlarınızı eşinizin anlayacağı ve kabul edeceği
bir biçinmde açıklamaktır.
-Cinsiyetçeleri
anlamak, istediğiniz zaman –farklı bir biçimde konuşmayı- mümkün kılar.
-Ama kimse değişmese bile, cinsiyetçeyi anlamak ilişkileri iyiye götürür.
-İnsanlar eşlerinin farklı bir konuşma tarzına sahip olduğunu bir kez
fark ettiklerinde, genellikle kendilerini, eşlerini ya da ilişkilerini
suçlamadan farklılıkları kabul ederler.
-En büyük yanlış, dinlemenin, konuşmanın, sohbet etmenin ya da
ilişkjiye girmenin tek bir doğru biçimi olduğuna inanmaktır.
-Niyetinizin iyi olduğunu
bildiğiniz halde kötü olduğunun söylenmesi ya da bir şeyi kendi yönteminizle
yaparken yanlış yaptığınızın söylenmesi kadar kırıcı bir şey yoktur.
-Üslup farklılıklarını olduğu gibi görmeyen insanlar (“Sen
mantıksızsın”, “kendine güvenmiyorsun”, “ben-merkezlisin” gibi kişilikle ilgili
ya da (“beni dinlemiyorsun”. “beni aşağılıyorsun” gibi) niyetlerle ilgili
sonuçlara varırlar.
-Üslup farklılıklarını olduğu gibi anlamak, olayın yaralayıcı yanını
ortadan kaldırır.
-“Benimle ilgilenmiyorsun”, “Sen beni, benim seni sevdiğim kadar sevmiyorsun”
ya da “Özgürlüğümü elimden almak istiyorsun, “gibi inançlara kapılmak insana
kendini çok kötü hissettirir.
-“Dinlediğini farkılı biçimde gösteriyorsun,” ya da “Sevgini farklı
biçimde ifade ediyorsun” diye düşünmekse görüşmede hataları ortadan kaldırır.
-Kendinizi ya da karşınızdakini suçlamadan düzeltmeler yapabilir ya
da yapılmasını isteyebilirsiniz.
-Konuşma tarzı dediğim alandaki cinsiyet farklarını anlarsanız,
anlaşmazlıkların çıkmasını belki önleyemezsiniz, ama kontrolden çıkmasını
önleme şansınız artar.
-İletişim kurmaya yönelik içten çabalar çıkmaza saplandığında ve sevilen eş mantısız, inatçı
göründüğünde kadınlarla erkeklerin
kullandığı farklı diller hayatımızı temelinden sarsabilir.
-Karşı tarafın konuşma tarzını
anlamak, kadınlarla erkekler arasındaki
iletişim uçurumunu aşmak için dev bir
sıçrayış ve iletişim hatlarını açmaya yönelik dev bir adımdır.
* Beni Hiç Anlamıyorsun / kadın-erkek iletişiminde
sorunlar ve çözümleri – Deborah Tannen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder