Prof.Dr. Ufuk Tavkul’un kalem aldığı 515 sayfalık kitap tekrarlardan oluşan akademik bir çalışma olarak özetlenebilir. Yazarın ayrıntılı çalışması konuya ilgi duyanları tatmin edecek bilgilerle zenginleştirilmiş. Aşağıda alıntılarla örnekleri verilecek olan ve Kafkas Halklarına ilişkin tanımlamaların bazı bölümlerinin tartışılır olduğunu ifade edebiliriz:
-Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde etnik kimlik, azınlık diller ve kültürler gibi tartışmalara konu olan unsurlardan biri de, Çarlık Rusyası tarafından 19. yüzyıl ortalarında başlayıp 20.yüzyıl başlarına kadar devam eden süreçte Osmanlı İmparatorluğu’na sürgün edilerek , Anadolu’ya, Balkanlar’a ve Orta Doğu’ya yerleştirilen Kafkasya göçmenleri… ….
-Kesintisiz olarak 270 yıl süren ve 1864 yılında Rusya’nın Kafkasya’yı işgali ve Kafkasya halklarının hürriyetlerini ellerinden almasıyla sonuçlanan Kafkas-Rus savaşlarının ardından, değişik kabilelere mensup bir buçuk milyondan fazla Kafkasyalı göç yollarına düşmüş ve âdeta bir soykırım halini alan bu sürgün hareketi neticesinde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sığınmıştır. ….
-… dış görünüm, giyim-kuşam, âdet-gelenek yönünden birbirine çok benzeyen Kafkas göçmenleri, Çerkes adı altında tek bir halk veya etnik grup gibi kabul edilmiştir.
-Aslında birbirinden son derece farklı, çeşitli dilerde konuşan ve Abhaz, Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan etnik alt kimliklerini taşıyan Kafkasya göçmenlerinin tek bir halkmış gibi algılanmalarına sebep olan etken, onların ortak değerleri olan kültürleridir.
-Asırla boyunca kahramanca savaşarak, Rusya İmparatorluğunun sıcak denizlere inmesini ve Osmanlı İmparatorluğu için bir tehdit oluşturmasını engelleyen Kafkasyalılar, Sovyet ihtilâliyle birlikte kurulan yeni düzen içersinde küçük etnik gruplara, sözde özerk bölgelere ve cumhuriyetlere bölünerek, aralarındaki birlik ve dayanışma duygusu zayıflatılmıştır.
-…. … … İngiltere Adigelerin Rusya’ya karşı bağımsızlık mücadelesini desteklerken, aslında Rusya’nın Kafkasları aşarak Akdeniz’e çıkmasını ve İran üzerinden “sıcak denizlere” inmesini engellemeye çalışıyordu.
-… … Çerkes kabileleri.. sebzeyi insan yemez deyip yalnız et yerler. …
-(1867 gezgin .. .. )… Çerkesler.. .. sosyal sistemleri orta çağ feodalizmine benzer. … Her kabile bir prensin idaresi altındadır.
-Abhaz-Adige Dilleri… … Abhaz, Abaza, Şapsığ, Bjeduğ, Jane, Besleney, Abzeh, Hatkoy, Temirgoy (kemirguey), natuhay, Kabardey… …
-…. Özellikle Bjeduğ ve Kabarteyler arasında, kendilerine sığınan Kırım Hanlarının soylarından gelen Hanuko (Han oğlu) adlı bir sosyal tabaka ortaya çıkmıştı.
-Çiftçilik yapmayı bilmeyen ve zahmetli çiftçilik işlerini yapmak istemeyen göçebe topluluk için çıkar yol egemen bir askeri sınıf olarak, onu öteki topluluklara karşı korumak işleviyle yerleşik toplumun üzerine çöreklenmek ve ondan toplumsal artı almaktı.
-14.yüzyıldan itibaren feodalizmin gelişmeye Kabardey’de ve diğer Adige boylarında sosyal tabakalaşma sistemi içindeki sınıflar şu hiyerarşik düzene göre diziliyorlar ve şu adları alıyorlardı:
1.Pşi(Prens)
2.Vork (Soylu, asilzade)
3.Fekol (özgür köylü)
4.Pşıtl) (serf, toprağa bağlı köle)
5.Vuneut (hiçbir hakka sahip olmayan köle)
-… … Pşi ve Tlakotleş tabakasına mensup ailelerin kızlarına jan (hanım kız), eşlerine guaşe (prenses-hanımefendi), gelinlerine guaşenise (gelin hanım), annelerine ve yaşlı hanımlara guaşe-nan, erkelerine de kabile bireyleri tarafından ziushan ( efendimiz- hanımımız) denilirdi.
-… … geleneklerine göre aynı soydan gelenler ve yedi kuşak ötresine kadar birbiriyle akraba olanlar evlenemezlerdi. … … Bu adetleri bozanlar köy meydanında siyah bir direğe bağlanır ya da eşeğe bindirilip köyün içinde gezdirilirdi….
-Adigeler misafire çok önem verirlerdi. Misafiri ağırlamak, lâyık olduğu hürmeti ona göstermek, evdeki en güzel yemekleri sunmak, ayrılıp gidinceye kadar onu her türlü saldırıdan korumak için ona arkadaşlık etmek herkesin borcuydu. … …
-Eşler arasındaki sakınma geleneği .. … Adigelerde evlilikten bir yıl sonra bile erkek karısının yanına gizlice girebilirdi ve hayatı boyunca da yabancıların yanında karısı ile birlikte görünmemeye dikkat ederdi. Eşler ancak geceleri birlikte olabilirlerdi. Bir Adige erkeğine karısı hakkında soru sormak, hatta onun sağlığını nezaketen sormak bile çok ters karşılanırdı.
-…. Adigeler arasındaki geleneklerin eşlerin aynı odada bulunmalarını, düğün ya da cenaze törenlerine birlikte katılmalarını yasakladığı ……
-… özel hayatlarında karılarına karşı çok kibar ve nazik oldukları halde, yabancıların yanında karılarına dikkat etmiyormuş gibi görünmek onların geleneklerindendi. Kadın hiçbir yerde kocasının adını ağzına alamazdı. … … yabancıların yanında eşlerin birbirine ilgi göstermesi çok ayıp sayılırdı.
-Özellikle genç baba kendi anne-babası ile beraberken yanında çocuklarının olması kabul edilemezdi. Bir baba çocuğunu kucağına almaz, onunla oynamaz, onun hakkında konuşamaz, ölümüne ağlayamaz, onunla ilgili duygularını yabancıların yanında, özellikle kendi büyüklerinin belli edemezdi.
-Yaşlı akrabalarının bulunduğu bir odada baba çocuğu ile birlikte oturamazdı. Odaya onlardan birisi girdiğinde diğeri çıkmak zorundaydı. Çocuklar büyüdükçe baba ile çocuklar arasındaki yabancılaşma azalırdı.
-Kadın ile akrabaları arasındaki sakınma gelenekleri: … Adigelerde kadınlar kocalarının babaları ve dedeleriyle kesinlikle konuşmazlardı. Onlarla aynı odada bulunamaz, dışarıda onlar tarafından görülemezlerdi. Genç bir gelin kayınpederinin olduğu bir yerden geçmek zorunda kalırsa, ailenin genç bir üyesi kayınpedere gider ve yolunu değiştirmesini söylerdi. Gelinle kayınpeder tesadüfen dışarıda karşılaşsalar birbirlerini görmemiş gibi davranırlardı. Bu sert gelenek ancak düğünden yıllar sonra yumuşardı.
-.. .. Jante adını verdikleri, oda içerisinde kapıya en uzak olan yer en saygın yer kabul edilirdi. Burası yaş ve konum açısından en büyük olanın yeriydi.
-… 19. yüz başlarından itibaren Rusya’nın Kafkasya’yı ele geçirmek için Kafkasya halkları ile savaşa başlaması bölgede İslâmiyet’in yayılıp güçlenmesini hızlandırdı. 19 yüzyıl ortalarında İlâmiyet Kafkas halklarını birleştiren ve aralarındaki kabile ayrılıklarına son veren bir din görünümünü sağladı.
-Nart Destanları … … Kafkas mitolojisine göre Nartlar, bugünkü Kafkasya halklarının ataları sayılan efsanevi halktır. Destanlarda anlatılanlara göre Nartlar atı evcilleştirmişler, demiri bulmuşlardır. Nartlar, mertliğin, cesaretin, iyiliğin ve Kafkas kültürünün sembolüdür. .. .. değişik dfilleri konuşan ve farklı etnik kökenlerden gelen Kafkasya halkları arasında, onların kültürlerini birleştirici önemli bir unsur olarak ortaya çıkmıştır. …
- …Kabartey tarihçisi Han-Girey, 19.yüzyıl başlarında Kabardey, Besleney, Bjeduğ, Temirgoy, Abzeh ve Şapsığlar arasında çeşitli sosyal tabakalara mensup soyları tespit etmişti. .. … .. bu soyların mensup oldukları sosyal tabakalar şu şekildeydi:
*Büyük Kabardey … …
*Misost … …
*Küçük Kabardey .. .. ..
*Besleney … …
*Bjeduğ …
*Temirgoy .. ..
*Abzeh .. Bguaşe.. Hatko .. Şnaho ..
*Şapsığı … Hantuvo .. Hathıgo .. Hune .. Jade .. Nako .. Thaguaşe ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder