-...
.. Hayatta yapmak istediğimiz o kadar çok şey var ki... Birkaç kez deniyoruz,
birkaç kez daha... Sonra bakıyoruz ki olmadı, vazgeçiyoruz. .... Çünkü
ümidimizi kaybetmiş oluyoruz çoğu kere.
-Kendimizden
ümidimizi kestiğimizde sahibimize, sahibimizin
bizim için yazdığı kadere kızmaya başlıyoruz. En sonunda da her şeye
kızan, kendisiyle bile geçinemeyen,
kızgın ve küskün ruhlara dönüşüyoruz.
-Oysa
elimizde yapabilme gücü değil, verileceğine dair sonsuz bir güvenle isteme,
daima isteme yeteneği
var sadece. Ve sahibimizin vermemesi diye bir ihtimal yok.
var sadece. Ve sahibimizin vermemesi diye bir ihtimal yok.
-Evet,
vermemek diye bir şey yok. İstemeyi isteten, vermeyi istediği için istemeye
devam ettirmektedir. İstenilen şeyin verilmemesi, istediğimiz varlığın
acziyetinden kaynaklanır ki olmadığı için veremez. Oysa evrenin yaratııcısı
için böyle bir durum muhaldir, mümkün
değildir.
değildir.
-O
zaman sorun bizde. Verilmediğini düşünerek kızıyorsak, veridiğini görmediğimiz
içindir. ... ..
-.....Ben
ihtiyacımı bilirim ve isterim; nasıl vereceği, ne kadar vereceği, ne zaman
verileceği tamamen O’na kalmıştır.... ..
-...
.. Adını koymadan istemek, zamanını belirlemeden istemek, nasıl verileceğinin
hesabını yapmadan istemektir bizim görevimiz.
-Ait
olduğumuz her hücremize kadar hissederek yaşıyoruz; istemek yakınlaştırıyor,
istemeyi bırakmak ümitsizce savrulmak ise uzaklaştırıyor.
*Yaşarken kaybettiğimiz hayat - Nazlı Özburun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder