20 Kasım 2015 Cuma

Mutlu yuvalar için hediyeleşin! *

... .. evlilikteki muhabbet, eşlerin davranışlarıyla besleyip büyütecekleri bir şey. Hediyeleşmek de, muhabbete aracı bu davranışların başında geliyor.
Önemsediğinizi belli edin
... ..  İnsanın eşi tarafından düşünülmek, önemsenmek, sevilmek istediğini belirten terapist Tanrıkulu, “Hediye de saydığımız tüm duyguların insan için mücessem hali.” diyor. Eşlerin birbirini düşünmesi, birbirini mutlu etmek için çaba sarf etmesi duyguların güçlenmesine neden oluyor. Her şeyden öte bağlılığı artırıyor. Ayrıca hediyeyi alan taraf da,
karşısındakini sevindirmenin heyecanıyla mesut oluyor. Tanrıkulu, aslında hediye gibi jestlerin temelinde ‘önemsenmek’ hissinin yattığını; bu yüzden bahsi geçen davranışın arkasından başka güzel duyguların ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Böyle olunca hediyeleşmek evliliklerde göz ardı edilmemesi gereken bir davranış olarak karşımıza çıkıyor.
Hediyeyi kim almalı?
Fakat söz konusu hediye olunca bazı hassas noktaları da çizmek lazım. Hediyenin kimin tarafından alınacağı ve değerinin ne olduğu bu noktalardan en önemlileri. Orijinal şeyler düşünüp birbirlerini ihmal etmeyen istisna beraberlikler olsa da;  doğum günü, evlilik yıldönümü gibi özel tarihler de dahi yapılması gereken jestler unutuluyor, daha kötüsü önemsenmiyor. Hediye almak yük olarak görülüyor. Maalesef bunda beklentilerin büyük olmasının etkisi azımsanmayacak kadar çok. Bilhassa hanımlar maddi değeri yüksek hediyeleri tercih ediyor. Buna mukabil erkekler de bir - iki seferden sonra sürpriz yapmaktan kaçınıyor, yahut vurdumduymaz davranmayı tercih ediyor. Hediye alıp almama mevzuunda sadece erkekleri topa tutmak yanlış. Hanımlar da onlar kadar kabahatliler maalesef. Hem kocalarından-nişanlılarından külfetli armağanlar bekliyorlar hem de hediye verilmesi gereken taraf olarak sadece kendilerini görüyorlar. Filimler, diziler, reklamlar da bizimle aynı şeyi söylemiyor mu? Ekrana gelen kareler ekseriyetle kadınlara yapılan jestlerden oluşuyor. Hâlbuki hanımların da taşın altına elini koyması gerekiyor. Evet, şu yadsınamaz bir gerçek; kadın Allah’ın bahşettiği fıtrat ve özelliklerden ötürü hediyeyi daha çok hak eden taraf. İnce, narin, sevilmeyi, düşünülmeyi seven yapıları ve hayattaki sorumlulukları –annelik gibi- onları bu konuda bir adım öne çıkarıyor. Ama doğru olan iki tarafın da isteyerek ve özenerek birbirlerine jestler yapmaları. “Hediyeyi kim alacak?” kavgasına girmek yerine, onu mutluluğa giden yolda bir aracı olarak addetmeliyiz. Çünkü hediyeleşmek karşılıklı yapılan bir şey. Tek bir tarafa mahsus değil.
... .. Tüm bunların yanı sıra İki Cihan Güneşi’nin hayatı gösteriyor ki, hediyeden anladığımız sadece süslü bir paket olmamalı. Bazen eşimizin çok istediği bir davranışta bulunmak bile armağan niteliğinde. Öbür türlü, hediyeleşmenin sevgiye katkısı yerine zararı oluyor. Tanrıkulu, “Hediye vermeyi  maddi bir beklentiye çevirmek doğru değildir.”diyor. İki taraf da bu davranışı beklerken öncelikle sadece maddi şeylerle hediyeşme olur düşüncesini zihninden çıkarmalı. Çünkü bazen  takdir etme, destek olma, övme de evlilikler için fiyonklu bir paket gibi gelir insana. Ya da baş başa kalınacak bir vakit ayarlama… O yüzden hayat arkadaşlarının birbirlerine zaman ayırması ve güzel sözler söylemesi de bir sürpriz gibidir. Yalnız her şeyde olduğu gibi mevzubahis konuda da dengeyi gözetmekte fayda var. Sıradanlaştırmadan  ve yapılması zorunlu bir görev olarak algılamadan uygulamak gerekiyor hediye vermeyi. Aksi takdirde  strese neden oluyor. Ve hiçbir manası kalmıyor.

*Yazının tamamı için  
s.senturk@zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder