29 Mayıs 2019 Çarşamba

şehid-i milli & 10 nisan 1919


Arif Bey her zamanki gibi Bekirağa Bölüğünde tutuklu bulunan oğlunu ziyarete gidiyordu.
Beyazıd Meydanında bir kalabalık gördü.
Vakit öğleden sonraydı.
Bu kadar insan, günün bu saatinde neden toplanmış olabilir diye düşündü içinden.
İstanbul, yaklaşık 500 yıllık payitahtımız işgal altındaydı.
Kendi kendine “İtilaf kefereleri yine bir oyun peşinde olmalı” diye fısıldadı.
Kalabalığa yaklaştıkça gözleri büyüdü, gözleri büyüdükçe adımları hızlandı, adımları hızlandıkça kalbi göğsünden çıkacak gibi oldu.
İçinde yangınlar çıkmış, acı, bir taş olup ta boğazına oturmuştu.
-Mehmet Kemal, oğlum diyebildi sadece.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

öfke kontrolü


saçını süpürge mi ettin? *








































Charlie Chaplin’in 70. doğum gününde söylediği bilgece sözler



Charlie Chaplin; çok acılı ve meşakkatli bir hayat öyküsünün ertesinde, mutluluğu ve huzuru yakaladı...
Dünyayı güldüren adam aslında, kendi acısını unutmak için insanları güldürmeye çalışıyordu...
70. doğum gününde, hayatından çıkardığı dersleri anlatan bir yazı kaleme aldı...
O yazıdan pasajlar aktarıyorum size...

HAYATIN BANA YAPTIĞI UYARILAR...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda anladım ki; Duygusal acılar ve keder yapılmış birer uyarıydı bana... Kendi gerçeğime karşı yaşadığımı anımsatıyorlardı...
Biliyorum bugün buna ‘özgün olmak’ diyorlar...

İNSANIN KENDİSİNİ ZORLAMASININ...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda...
Zamanı gelmediğinde ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde, istediğini yaptırmaya zorlamanın...
Zorladığın kişi bizzat kendin de olsa, çok utanç verici bir şey olduğunu anladım...
Bugün buna; “kendine saygı duymak” deniyor...

BAŞKALARININ HAYATINA ÖZENME...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, başkalarının hayatlarına özenmekten vazgeçtim... Önüme çıkan zorlukların;
Olgunlaşmam için aşmam gereken engeller olduğunu fark edebildim...
Günümüzde buna “bilgelik” dendiğini biliyorum...

23 Ocak 2019 Çarşamba

karşı tarafla hesaplaşmak gerektiğinde

-... .. Bize kötü davranmış, incitmiş ya da zarar vermiş, yani onlarla hoş olmayan hikâyelerimiz olan insanları yargılama ihtiyacı bazen kaçınılmaz olabiliyor. İş hayatında olduğu gibi, yazgının getirdiği şartlardan ötürü ilişkimizi sürdürmek zorunda olduğumuz için hesaplaşmamızın sakıncalı olduğu durumlar yaşanabiliyor. Böyle durumlarda, şartlar uygunsa, kendimizi farklı yollardan ifade etme yollarını aramamız gerekebilir. İş hayatında yaşadığımız insanlar kendi seçimimiz olmadığından, yaşanan sıkıntı orada, o şartlarla sınırlanır, eğer yakınlığa ve kabule olan ihtiyacımızı iş hayatımızda da karşılamaya çalışmıyorsak. Ancak, yaşanmış ve halledilememiş ciddi bir tatsızlığa rağmen bir ilişkiyi sürdürüp bunun hâlâ dostluk olduğuna kendimizi inandırmaya çalışıyor isek, kendimize karşı ikiyüzlülüğü içeren böyle bir durum kendimize olan saygımızı azaltabilir. Hesaplaşma nazik bir konu, bazen de  en iyi yol değil. En doğrusu, tabii ki anında en uygun tepkiyi verebilmek; ama bu, yaşanan olayın niteliğine, ne kadar beklenmedik bir şekilde karşılaşmış olduğumuza ya da o anki ruh halimize bağlı olarak her zaman mümkün olmayabiliyor. Aradan zaman geçtikten sonra suçlama tarzında bir hesaplaşma girişimi, çoğu zaman karşı tarafın savunmaya geçmesine  ve kendine , karşı savunma hakkı tanınmasına neden olabiliyor. Aynı şekilde, mantık tartışması temelinde bir hesaplaşmanın ulaştığı yer genellikle çıkmaz sokak oluyor. Bir

4 Haziran 2017 Pazar

bir kap içinde ne varsa dışarıya onu sızdırır *

Gözlerimiz, sözlerimiz ve yaptıklarımızla çevremizdekilerine ya “Değerlisin” ya da “Değersizsin” mesajını veriyoruz. İkisi de insanın içindekinin dışa yansımasıdır.