23 Ekim 2016 Pazar

yoruma... cevap...*

Zencefil diyor ki:
Selamun aleykum Gulseren hanim
” herşeyi mükemmel yapmaya çalişirim” cümlenizi çok iyi anladım.
Yaşadığınız sıkıntıları düzeltme adına kendinizi geliştirmeye ve karşidakini mutlu etmek için yeniliklere açık olduğunuzu gösteriyor.
MaşaAllah.
Size öncelikle tavsiye edeceğim en önemli şey : Allah Subhanehu ve Tealaya dua etmenizdir.
Samimi,yakaran bir kalple yapilan bir dua.
Erkekler biz kadinlar gibi değildir bazen yaptiklari davranişlarin sebepleri olmuyor ya da karşidakinin buna incinebileceğine anlam veremiyor.

İktidar Hormonu Testosteron *

Testosteron erkekte ve kadında cinsel davranışları yönetir. Cinsel arzunun temel  belirleyicisidir. Testosteronun erkeklerin yaşamına etkisi cinsellikle sınırlı da değildir.Erkeğin rekabet, mücadele, hatta şiddet ve saldırganlık eğilimlerini testosteron belirliyor. Bu açıdan bakıldığında testosteron erkeğin “savaş hormonu” gibidir. Testosteronun azlığı veya fazlalığı bazı erkeğin karakterini bile belirleyebiliyor.
Yüksek testosteronlu erkekler, düşük testosteronlu olanlara oranla evliliği daha güç yürütüyor. İşin ilginç yanı, evlenince testosteron seviyesi düşüyor.SAĞLIK sorunlarını tartıştığımız hastamın sorusu önemliydi: “Bizi genlerimiz mi yönetiyor?..” Bu sorunun cevabı “Evet”tir. Bizi genlerimiz yönetir. Üstelik onlar bizim istediklerimizi de dikkate alan “uyumlu yöneticiler” değil, “diktatörler”dir. Ellerinde yazılı bir yönetmelik vardır ve onu eksiksiz uygulamaya çalışırlar. O, “yazılı yönetmelik” siz doğarken elinize tutuşturulan “gen haritanız”dır. Bu harita DNA’nıza işlenmiştir. “Genlerimiz bu işi nasıl başarıyor?” Bu sorunun yanıtı “hücrelerinize ürettirdikleri protein yapısındaki bazı maddelerle”dir. Genler hücrelere verdikleri talimatlarla hormonlar, enzimler gibi “iş bitirici aracı kimyasallar” üretirler. Genlerin verdiği talimatları gerçekleştiren işte bu

Vücudumuzun Çeşitli Bölgelerindeki Ağrıların Psikolojik Sebepleri *

Psycology Today dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, insan vücudundaki ağrıların sebepleri sadece fiziksel

19 Ekim 2016 Çarşamba

Evliliğin yıkıcı üçlüsü: Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma*

Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde, evliliğe oldukça yıkıcı bir etki gösteriyor. Bir çift düşünün, sık ve her seferinde şiddetli kavga ediyorlar, kavgadan sonra da uzun süre küsüyorlar. Küslükleri günlerce, bazen haftalarca sürüyor. Bu dönemde cinsel hayatları da duruyor hatta yataklarını ayırıyorlar. Her bir döngü 7 günlerini alsa, ayda iki kez aynı şeyi yaşasalar, ayın yarısı kavgalı, küs ve cinsel olarak birbirlerinden uzak geçirmiş oluyorlar.
Bu üç halin eş zamanlı bir arada olması evlilik ilişkisine yıkıcı etki göstereceği açık bir durum. Aslında, bu üç halin en şiddetli hallerinin eş zamanlı olması zorunlu değil. Çünkü eşler şiddetli kavga etse bile, küsmeyip cinsel hayatlarını durdurmayabilirler. Veya kısa küsüp, yataklarını ayırmayabilirler.
Şiddetli kavga edenler
Eşler arasında bazı konularda uyuşmazlık olması ve sorun yaşanması nerdeyse kaçınılmaz. İyi evliliklerde de eşler arasında uyuşmazlıklar var. Hatta uyuşmazlık olmasını iyi bir şey olarak bile kabul edebiliriz. Çünkü bu durum eşlerin kendilerini ifade ettiklerini, sorunları dile getirdiklerini, sahici ve adil bir ilişki aradıklarını gösterir.
İyi evliliklerde eşler; hafif, ılımlı, yıkıcı olmayan, iz bırakmayan tarzda tartışıyorlar. Evlilikleri kötü olan eşler ise fena halde kavga ediyorlar. Kötü kavgalarda genellikle üç unsur birlikte oluyor: İncitici sözler, öfke ve aşağılama gibi yoğun duygu aktarımı ve birbirlerini itme, etini sıkma, vurma gibi fiziksel şiddet.
Uzun süre küsenler
Küsmeye eğilimimiz bir nevi mizaç özelliğimiz. Her birimizin küsmeye eğilimi birbirimizden farklı. Çan eğrisinin bir ucundaki kişiler fena halde küsebiliyorken, çan eğrisinin diğer ucundakiler ise küsülü olmaya dayanamıyor.
Eğer iki eşin de küsme eğilimi oldukça yüksek ise, eşlerin uzun küslükler yaşaması oldukça muhtemel. Bu çiftler haftalarca küs kalıp ev içinde birbiriyle etkileşim olmaksızın yaşayabiliyorlar.
Cinsellikten uzaklaşanlar
Eşler arasında cinsel yaşantı dinin helal kılıp teşvik ettiği, kültürün meşru bulup onayladığı, psikolojinin olumlu ruh sağlığı kriteri gördüğü bir mesele. Yani nereden bakarsanız bakın eşler arası cinselliğe olumlu, destekleyici, teşvik edici bir tutum var.
Cinsellik evliliğin tadı tuzu. Cinsel ilişki hem sevginin ifadesi hem de sevgi üretici. İki taraf için de hoş bulunan bir cinsellik, evliliği koruyan ve onaran bir fonksiyon gösterir. İyi bir cinsel hayat eşler arası duygusal bağı arttırır. Cinsellikte uyum olmadığında ise evlilik ilişkisi zarar görebilir.
Kavga edip, küsen çiftler genellikle cinsel olarak da birbirinden uzaklaşma eğiliminde oluyor. Küsen ve uzaklaşan eşlerin barışması ve yakınlaşması kolay değil, aksine zor bir süreç. Eşlerin esnek olması, inatlaşmaması ve adım atabilmesi gibi kişilik özellikleri gerektiriyor. Kadınların “önce duygusal olarak barışma, sonra cinsellik yaşama eğiliminde olması”, erkeklerin ise “cinsel yaşantıyı barışmanın kendisi olarak algılamaya eğilimli olması” barışma sürecini daha zora sokuyor. Bu sebeple cinsel olarak uzaklaşmış eşlerin yeniden cinsellik yaşaması bazı çiftler için oldukça zor bir hale geliyor.
Yıkıcı üçlünün kısırdöngüsü kırılmalı
Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde eşler için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu üçlü birbirlerini dinamik bir şekilde etkileyerek, her birinin çarpan etkisini yükselterek evliliği harap edebiliyor.... ..

Yazının tamamı için: Star Gazetesi  http://www.cocukaile.net/evliligin-yikici-uclusu-siddetli-kavga-uzun-kusme-ve-cinsel-uzaklasma/

Cinsel Problemler ve Kadınlık Erkeklik Meselesi *

Yıllarca cinsel problemler yaşadıkları halde tedavi  için hiçbir şey yapmayan, iş boşanma safhasına gelince nereye gitsem, kimden yardım alsam derdine düşenleri gördükçe şaşıyorum.  Yıllarca birbirlerini kırmışlar, muhabbeti tüketmişler, çaresine bakmamışlar, ayrılacak olunca yatak hayatlarını dert edinmişler.
Yeni nesil bu konuda daha duyarlı görünüyor. Evlilik sonrası birkaç ayda bir şeyler ters gidiyorsa yardım almak istiyorlar. Fakat bazen bir taraf konuyu görmezden gelmeye çalıyor, problemi çözmek için çabalayan eşine tavır yapıyor engel olmaya çalışıyor. Neden?

“Kollardan Önce Gözler Sevdiğini Kucaklamalı” *

Hocam, her bayram geldiğinde “Nerede o eski bayramlar!” derler büyüklerimiz. Peki, siz şimdiki bozulmuş aile yapısını gördükçe “Nerede o eski yuvalar!” diyor musunuz? Bizden önceki kuşakların evliliklerinin daha sağlam olmasının sebepleri sizce nedir? Bugün kurulan yuvalardaki yanlışlıklara dair gözlemleriniz nelerdir? Kıyaslama yapabilir misiniz?
“Nerede o eski yuvalar!” demiyorum. Eskiden de huzursuz yuvalar vardı. Mutsuz insanlar çoktu. Yuvanın değerini bilmeyen kimseler eskiden de mevcuttu. Fakat eskiden eşler birbirlerine “Bu benim

Evlilik Bağ Kurma İhtiyacıdır *

-Türk toplumunun psikolojisi nasıl?
Dünyaya baktığınızda ne kötü ne de iyi, onu kötü ya da iyi yapan sadece bizim algılarımız, keşke bunu bir anlasak. Algılarımız da hayatın bize nasıl davrandığıyla alakalı. Cömert davranmışsa bu dünyanın iyi bir yer olduğuna inanıyoruz, davranmamışsa, tersi. Ama çok daha önemli bir şey var aslında. Bu dünya ne olursa olsun bizim ne yaptığımız önemli. Biz sadece piyon muyuz yoksa dünyanın etkileri üzerinde kişiliğimizi koruyabiliyor muyuz? Dünyada kapladığımız küçücük yerde maksimum anlamlı tavrımız ne olabilir? Ben böyle bakmaya