Albert Scweitzer 1952’de Nobel Barış
Ödülü’nü almak üzere Oslo’ya geldiğinde, bütün dünyaya şöyle seslenmişti: “Olayları
oldukları gibi görmeye cesaret edelim. İnsan, insanüstüne çıkmıştır… Ama
insanüstü güce erişmenin gerektirdiği insanüstü akılcılığı gösterememektedir..
Artık şu gerçeği itiraf etmenin zamanı gelmiştir sanırım: Üstün insan, gücünün artmasıyla birlikte,
gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir…. Uzun süredir
anlamamız gereken bu gerçeği, şimdi lütfen kabul edelim. Üstün insan olmakla, gerçekte, insan dışı bir varlık olduk.
Çalışma yaşamının güç ve zorlayıcı koşulları kadar,
hiçbir şey yapmamak da insanı bunaltır ve sıkar. Yaşamın dayanılır olması için,
bu iki karşıt özelliğin kombine edilmesi ve birbirleriyle dengelenmeleri gerekmektedir.
Bu iki karşıt uç, yirminci yüzyıl kapitalizminin yol açtığı bir zorunluluktur.
Çünkü sistemin yaşayabilmesi için, bir yandan büyük üretime ve bunun için
monoton bir grup çalışmasına, öte yandan da üretilen malların tüketilmesine,
yani boş zamana ve tüketim eğiliminin artmasına ihtiyaç gösterir.
… ..
İnsanların mutsuz olduğu bir toplumda
yaşıyoruz. … ..
Tüm isteklerin tatmini, insanı
mutlu etmeye yetmemektedir. … ..
Bencillik, bir
davranış biçimi olmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin karakterinin bir bölümü
olarak da ortaya çıkar: Bencillik,
insanın her şeyi yalnızca kendisi için istemesi durumudur. … .. Bu tür düşünen
insanın, arzuları sonsuz olduğu için, hiçbir zaman rahat ver huzur bulamayacağı
bellidir.
… .. Açgözlülük, toplumdaki sınıflar arasında sürekli bir savaşa yol
açar. Komünistlerin ve sınıfları
ortadan kaldıracağını ileri süren diğer sistemlerin, sınıf mücadelelerine son verileceği yolundaki tezleri, hayalden öte bir şey değildir. Çünkü onların sisteminin temeli de, sınırsız tüketim ilkesine göre kurulmuştur.. Herkes biraz daha fazla şeye sahip olmak istediği sürece sınıflar oluşacak ve bunlar da uluslararasında savaşlara yol açacaklardır. Çünkü açgözlülük ile barış bir arada olamaz.
ortadan kaldıracağını ileri süren diğer sistemlerin, sınıf mücadelelerine son verileceği yolundaki tezleri, hayalden öte bir şey değildir. Çünkü onların sisteminin temeli de, sınırsız tüketim ilkesine göre kurulmuştur.. Herkes biraz daha fazla şeye sahip olmak istediği sürece sınıflar oluşacak ve bunlar da uluslararasında savaşlara yol açacaklardır. Çünkü açgözlülük ile barış bir arada olamaz.
*sahip olma ya da olmak iki varoluş biçimi üzerine
bir inceleme & Erich Fromm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder