Evliliklerin
özellikle ilk beş senesinde, genellikle de ilk çocuk doğduktan sonra ailedeki
görev ve sorumlulukların karı-kocanın arasında paylaşımı tartışmaların ana
konularından biri olmaktadır. Aslında günümüzde, büyük şehirlerdeki pek çok
evlilik, aile için yapılması gerekenlerin eşler arasında eşit olarak
paylaşılması beklentisiyle kurulmaktadır. Evliliklerde maddi konular, çocuk
bakımı ve yetiştirilmesi, ev işleri gibi konularda karı-kocanın ortak görev ve
sorumlulukları olması beklenmektedir.
Eşitlik
beklentisiyle kurulan bu evliliklerde ilk çocuğun doğumuna kadar iyi-kötü
eşitlik
sağlanmaktadır. Buna rağmen çocuğun doğumundan sonra görünmeyen bir anlaşma varmışçasına, farkına varılmadan geleneksel kadın-erkek rollerine geçilmektedir: kadın evinin düzeni ve çocuğunun bakımına, erkek de evin geçimini sağlamaya odaklanmaktadır. Kadın hem iş, hem de ev ve çocuğa ait sorumlukları aynı anda yüklenmeye kalktığında ise “kadınlık”, “annelik”, “iş kadınlığı” rolleri arasında sıkışıp yorulmaktadır. Yetersizlik, anlaşılmama, yalnızlık, suçluluk ve öfke gibi duyguları sıkça yaşamaya başlamaktadır. Eşinden kendisine “yardımcı” olmasını beklemektedir. Kadın yardım göremediğinde durumlarda ise genellikle eşini sorumsuzlukla, bencillikle, anlayışsızlıkla suçlamaya başlamaktadır. Aslında bu evliliklerde “saçını süpürge eden kadın” ve “bencil erkek” gibi tanımlamalar çokça yapılsa da evdeki yüklerin paylaşılamamasında kadın ve erkek eşit derecede eksik ve yanlışı yapmaktadır. Bu eksik ve yanlışların oluşmasının altında ise pek çok neden yatmaktadır. Bu nedenler şöyle sıralanabilir:
sağlanmaktadır. Buna rağmen çocuğun doğumundan sonra görünmeyen bir anlaşma varmışçasına, farkına varılmadan geleneksel kadın-erkek rollerine geçilmektedir: kadın evinin düzeni ve çocuğunun bakımına, erkek de evin geçimini sağlamaya odaklanmaktadır. Kadın hem iş, hem de ev ve çocuğa ait sorumlukları aynı anda yüklenmeye kalktığında ise “kadınlık”, “annelik”, “iş kadınlığı” rolleri arasında sıkışıp yorulmaktadır. Yetersizlik, anlaşılmama, yalnızlık, suçluluk ve öfke gibi duyguları sıkça yaşamaya başlamaktadır. Eşinden kendisine “yardımcı” olmasını beklemektedir. Kadın yardım göremediğinde durumlarda ise genellikle eşini sorumsuzlukla, bencillikle, anlayışsızlıkla suçlamaya başlamaktadır. Aslında bu evliliklerde “saçını süpürge eden kadın” ve “bencil erkek” gibi tanımlamalar çokça yapılsa da evdeki yüklerin paylaşılamamasında kadın ve erkek eşit derecede eksik ve yanlışı yapmaktadır. Bu eksik ve yanlışların oluşmasının altında ise pek çok neden yatmaktadır. Bu nedenler şöyle sıralanabilir:
1. Geçmiş yaşantılar ve öğrenilenler: Bundan çok kısa bir süre öncesine kadar aile hayatını
ilgilendiren konular kadın ve erkek olmaya göre kendiliğinden belirlenirdi. Anneler “içişleri bakanı”,
babalar ise “dışişleri bakanı” idi. Çocuk bakımı, evin düzenlenmesi ve
temizlenmesi anneler tarafından, evin geçimi ve maddi konular babalar
tarafından üstlenilirdi. Kadın ve erkek kendi sorumluluğuna giren alanlarda söz
söyleme ve karar verme hakkına sahip olurdu. Görevini yerine getiremediğinde
ise aile üyeleri ve yakın çevre tarafından suçlanmaya ya da yargılanmaya razı
olurdu. Örneğin tertipsiz, düzensiz, yemeğin pişmediği evler ya da bakımsız ve
sorunlu çocuklarla karşılaşıldığında ailedeki kadınların kadınlığı ve anneliği
sorgulanır ve bu evlerdeki kadınlar ayıplanırdı.
Aynı
şekilde evde maddi konularda bir sorun yaşandığında suçlanacak kişi babalar
olurdu. Maddi sorunların yaşandığı evlerdeki erkeklerin erkeklikleri ve babalıkları
yargılanır, erkeklerin yeterliliği sorgulanırdı. Bu evlerin hemen hepsinde aile içindeki görev ve sorumlulukları
kimlerin üstleneceği, kimin neyi yapacağı, bunun karşılığında da aile
üyelerinden neyi bekleyeceği çok açık ve netti. ... ..
...
.. Bununla birlikte kadın para kazansa da, evdeki
maddi sorunların çözümünde tıpkı “kendi babası” gibi sorumluluğu tek başına
üstlenebilecek bir koca talep etmektedir.
Değişen koşullar, değişen tavır, davranış ve
beklentileri de talep etmektedir. Her değişim dönemi de belli oranda bir
sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. ... ... hem erkeğin hem de kadının
yeni bir düzen deneyebilmeye, geçmişi geçmişte bırakıp günün
şartlarına uygun yeni düşünce ve tavırları benimsemeye hazır olması
önemlidir.
...
.. Eşitlik üzerine kurulmuş
evliliklerde bile geleneksel kadın-erkek rollerine dönüş o kadar hızlı olur ki,
kimin hangi görevi üstleneceği üzerinde konuşmaya vakit bulunamaz. ... ..
... .. babaların
da “nasıl olsa çocuğun her ihtiyacını annesi karşılıyor” rehavetine kapılmadan
çocukları için bir şeyler yapabilmeye, çocuklarıyla ilişki kuracakları ortam ve
şartları yaratabilmeye istekli olmaları gerekir. ... ..
Çalışan
kadınların pek çoğu elde ettikleri gelirin
oldukça büyük kısmını “üçüncü şahıslara” (bakıcılara, temizlikçilere, kreşlere)
ödemek zorunda kalmaktadır. Bir yandan
çocuğuyla istediği kadar vakit geçirememenin suçluluğunu yaşamakta olan
çalışan kadın,... ..
...
.. Çalışan kadınlar çocuklarına daha az zaman
ayırabilse de, onlarla kaliteli zaman geçirmeye daha hazır ve daha istekli
olmaktadır. .... ..
....
.. Kadınlar
bu yetki ve hakları eşleriyle paylaşmaya istekli olabildiğinde, her şeyi tek
başına ve mükemmel yapmaya çalışmaktan kurtulduklarında, eşlerinden taleplerini
netleştirebildiklerinde eşitlikçi ortamlar çok daha rahat sağlanabilecektir.
*Yazının tamamı için ; http://www.secilozbeklik.net/
SEÇİL ÖZBEKLİK Uzman Psikolojik Danışman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder