13 Şubat 2013 Çarşamba

Sevgililer Günü

Seneler önce bir muhabbet kuşumuz vardı. Çocuklarımız satın alıp eve getirmişlerdi. Çocuklar kuşu seviyorlar, fakat bakımı bana kalıyordu.  Çocuklarımı arada bir tehdit ediyordum. “Bir daha eve kuş alırsanız pencereden bırakırım.” Zaman içinde ailenin ferdi haline gelen muhabbet kuşunu (Yumurcak) ben de sevmeye başladım. Kafes kapısı açık olduğundan Yumurcak istediği zaman kafese giriyor, istediğinde evin içinde serbest uçuyordu. Akşam çocukların eve dönüş saatinde kapıya yakın bölgede beklemeye başlıyordu. Kapı zili çaldığında çığlıklar içinde uçmaya başlayıp, çocukların üzerine konuyordu. İlerleyen süreçte
çocukların isimlerini, telefon numaramızı ve bazı kelimeleri söyler hale gelmişti.  Aynı dönemde girdiğim yabancı dil sınavının sözel bölümünde; karşılarına çıktığım komisyon “kendinizden bahsedin” deyince; çocuklardan bahsetmem gerekti. Söz muhabbet kuşuna(parakeet) geldi. Daha önceleri kendi aralarında sık sık münakaşa eden ve bir şeyleri paylaşma konusunda sorunları olan çocuklarım, kuşun eve gelmesinden sonra ortaklaşa kuş yemi, bakım malzemeleri, süs vb. almaya başlamışlardı. Kuşla ortaklaşa ilgilenir olmuşlardı. Kuş sayesinde daha geçimli görünüyorlardı. Anlaşabildikleri konuların başında kuş gelmeye başlamıştı. Aile olarak kuşumuzu seviyorduk. Şehir dışı yolculuklarımızda arabamızla seyahat eden kuşumuz, biletli olarak çok sayıda uçak yolculuklarımıza da katılmıştı. Gagasında çıkan bir mantar nedeniyle kuşumuz öldüğünde hepimiz çok üzülmüştük. Çocukların üzüntüsünü ise tarif etmek mümkün değil. O tarihten sonra sadece balık bakmalarına müsaade etmiştim. Yumurcak'ı hala hatırlamaya devam ediyoruz.
Yaşımız ilerledikçe evimizde baktığımız kuş kadar diğer hayvanları da sevmemiz gerektiğini daha bilinçli olarak anlamaya başladık. Zarar vermediği müddetçe sinek, börtü böcek bile öldürülmemeli. Yaz sıcaklarında veya kışın çok soğuklarda sokak kedileri, köpekler ve kuşlar için su-yem ihtiyaçlarını düşünüyoruz. Yaz başlangıcında sokak aralarında dolaşırken bazı ağaçlarda, yaprak aralarında küçük kurtçuklar görüyoruz. Üç yaşındaki torunuma yaprak üzerlerinde dolaşan kurtçukların, yağmur sonrasında ortaya çıkan salyangozların gözlerini, ağızlarını göstermeye çalışıyorum. Sokak kedilerine, köpeklere elle dokunmuyoruz; ancak uzaktan seviyoruz. Nadir de olsa; parkta oynayan çocukların kedilere kötü muamelesini görünce “durun onların da canı var, hayvanlara iyi davranmalıyız” diyerek birlikte uyarıyoruz. Park ve bahçelerdeki çiçekleri dalında seviyoruz. Bazen bir tane çiçek koparmak için tereddüt yaşadığımızda uzun uzun düşünüyoruz. Köye gittiğimizde ineklerin yakınına kadar gidip inceliyoruz. İneklerin bize süt verdiğini biliyoruz.
Sevmenin sonu yok. Yaradılanı sev Yaradan’dan ötürü!
Kargalara saygı duyuyorum. Kargaları seviyorum. Akıllı hayvanlar. Şehirde yaşayan kargalar duruma uyum göstermişler. Binalara paralel uçup balkonları gözetliyorlar. Balkonlarda bulunan yumurta paketleri veya ceviz torbalarını ustalıkla delip paylarına düşenleri alma konusundaki becerilerini görüyoruz. Cevizleri yüksekten sert zemine bırakıp kırabiliyorlar. Ustalıkla içlerini midelerine indiriyorlar.
Göztepe Özgürlük Parkı’nda sevdiğim bir çam ağacı var. Birkaç yüz yıllık olabilir. Doğrudan gökyüzüne uzanan bir ana gövde yerine çok kollu olarak yükselen değişik bir ağaç. Eşimle yürüyüş yaparken yolumuzu her defasında sevdiğim ağacın yanında geçiriyoruz.  
Benzer şekilde; Kırgızistan’da kaldığımız dönemde hemen her gün yürüyüş yaptığımız Erkindik Park’ındaki meşe ağaçlarını, ağaçların üzerinde dolaşan sincapları, sonbaharda her yeri kaplayan sarı yaprakları (zalotaya vesna), kış geldiğinde beyaza bürünen tabiatı (belaya zima) hatırlamadan geçemiyorum. 
Aradan geçen uzun zamana rağmen Kırgızistan’ı ve Bişkek’teki dostlarımızı unutmadık. Görev yaptığımız birçok yerde bizlerde iz bırakan duygularımız var. Zaman duygularımızı eskitemedi. Ayrıldığımız yerlere tekrar gitmeyi hep ümit ettik. Çoğuna tekrar gidemedik. Ancak televizyon programlarında Kırgızistan’ı, Bosna’yı ve ülkemizde görev yaptığımız şehirleri gördüğümüzde sevdiklerimizi de hatırlıyoruz. Duygularımızda azalma var mı, çok emin değiliz.
Elbette sevdiklerimiz çok. 
İnsanları sevmenin ölçüsü yok.
Sevdiklerimize yeteri kadar sevgi verebiliyor muyuz? 
Bu endişeyi her zaman yaşıyorum. 
Sevmenin ölçüsü nedir? 
Doğru cevap bir tane değil. 
Maddi-manevi ölçekleri sıralamaya kalksak başarabilir miyiz? 
Ölçüyü de kaçırmamalıyız.
Aile yakınlarımıza, arkadaşlarımıza ve insanlara sevgimizi göstermenin yollarından birisi de özel günleri hatırladığımızı belli eden davranışlarımız.
Yarın “Sevgililer günü”.
Ne yapacağız.
Sevgimizi nasıl göstereceğiz?
Günlük hayatımızda yer eden bayramlar, evlilik yıldönümleri, yaş günleri ve diğer özel günlerdeki özel tutumlarımızla ilişkilerimizi güçlendiriyoruz.
Bu özel günleri görmezden gelmek veya abartılı davranışlar sergilemek arasında dengeli durmayı bilmeliyiz.
Bazen bir demet çiçek veya pahallı bir yüzük, bazen de küçük bir sevgi sözcüğü amaca hizmet edebilir. 
Yapmaya çalışmalıyız.
Sevgiler günü kutlu olsun.

2 yorum:

  1. "dil kalbin tercumani"derler. Bu oykude guzel kalbinizi ustalikca yansitabilmissiniz. Okudukca zevk aldim. Yazma kabiliyetinize hayranim. Kendinize iyi bakin. Allaha emanet olun.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil