Arif Bey
her zamanki gibi Bekirağa Bölüğünde tutuklu bulunan oğlunu ziyarete gidiyordu.
Beyazıd
Meydanında bir kalabalık gördü.
Vakit
öğleden sonraydı.
Bu kadar
insan, günün bu saatinde neden toplanmış olabilir diye düşündü içinden.
İstanbul,
yaklaşık 500 yıllık payitahtımız işgal altındaydı.
Kendi
kendine “İtilaf kefereleri yine bir oyun peşinde olmalı” diye fısıldadı.
Kalabalığa
yaklaştıkça gözleri büyüdü, gözleri büyüdükçe adımları hızlandı, adımları
hızlandıkça kalbi göğsünden çıkacak gibi oldu.
İçinde
yangınlar çıkmış, acı, bir taş olup ta boğazına oturmuştu.
-Mehmet
Kemal, oğlum diyebildi sadece.