27 Mayıs’tan sonra ordunun bozulan hiyerarşik sistemini yeniden oluşturmaya yönelik hukuksal ve sosyo-ekonomik/politik tedbirlerin yanında 1970’lere gelindiğinde ideolojik bir desteğe de ihtiyaç duyulmuştur… bu yıllarda 27 Mayıs geleneğinde, yani hiyerarşik sistem
dışında örgütlenmiş müdahaleci gruplar halâ yüksek komuta kademeleri içinde ciddi bir tehdit olarak varlıklarını sürdürebiliyorlardı. Fakat bu dönemlerdeki örgütlenmelerin 1960 öncesinden belirgin farkı vardır. .. … … Atatürkçülük işte bu
ideolojik temeldeki örgütlenmenin hem genişliğini sağlamada hem de dışarıya yansıtılma aşamasında meşruiyet kazandırıcı bir araç olarak kullanılmıştır. … .. Diğer yandan radikallerin Atatürkçülüğü (çoğunlukla Kemalizm kavramı ile ifade edilirdi) angaje oldukları ideolojiler perspektifinde ele alıp kendi askerlik dışı eylemlerinin meşruiyet aracı olarak kullanmalarına kadar ordu kurumsal olarak resmi Atatürkçülük ifadesi geliştirmemişti. 1960’ı yılların ikinci yarısındaki gelişmelerden sonradır ki bu defa ordu, hem kendi bünyesindeki radikaller hem de tüm gençlik için “resmi olarak onaylanan bir Atatürkçülük” açıklamasını ortaya koymuştur.
Bu
nedenle Atatürkçülük hem müdahale amaçlı örgütlenmelerde hem de bunun
karşısında sistemin korunması için konjonktürel olarak ihtiyaç duyulan
ideolojik bir destek olarak her iki tarafça da kullanılmıştır.
Ordunun
geliştirdiği Atatürkçülük versiyonu, kendini ifade etmenin en iyi yolunun
ideolojik kimlikler olduğu yıllarda öncelikle tüm gençlik kesimi gibi
radikalizme kayan askeri öğrenciler ve genç subay/astsubaylara hâkim olmak için
gerekli görülmüştü. Yüksek Komuta Kademelerinin bundan beklediği, “ithal
–izm’lerin” etkisini kırılarak ordu içi ideolojik bütünlüğün sağlanmasıydı. …
.. …
Her
ne kadar DP hükümetinin orduya karşı belirgin duyarsızlığının direkt Atatürk’ü
gözden düşürmeyle eşanlamlı olduğunu varsaymak mümkün değilse de, 27 Mayıs
Müdahalesi’nde genç subayları siyasi iktidara karşı gizli örgütlenmelere götüren
nedenlerden birisi bu subaylarda yer alan, iktidar partisinin Atatürk
devrimlerine, özellikle laikliğe karşı tavır almış olduğu inancıydı. … …
…”Atatürkçülüğün arksına sığınarak ve kendisine hakem görevi vererek işe
başlamışlardır.”. Böylece 27 Mayısçı subaylar ordunun müdahalecilik mirasına
yeni bir öğe katarak bir anlamda kendilerinden sonrakiler için trajik sonuçlara
yol açacak bir emsal yaratıyorlardı.
Atatürk
ilke ve inkılâplarının korunması düşüncesi müdahaleden sonra kurulan MBK’ya
yansımıştır. Komite üyeleri arasında anlaşmazlıklar ve tasfiyeye kadar giden
fikir ayrılıklarına rağmen, üzerinde anlaşma sağlanan bir konu varsa o da,
“Atatürk ruhunun canlandırılması ve halkın Atatürk ilke ve inkılaplarına
bağlılığının güçlendirilmesi” gereğiydi.
… … … 1971’de Batur ile yakın ilişkisi olan grup kendisine “Devrimci
Kemalizm Grubu” adını vermişti. Bu subaylar kendilerini “gerçek Atatürkçü”
olarak görüyordu. … … Böylece Atatürkçülüğü kendi darbelerinin
meşrulaştırılmasında araç olarak kullanan radikal subaylar, hangi yaklaşımın
“gerçek Atatürkçülüğe” uygun olduğu konusunda yüksek komuta kademeleriyle
anlaşmazlığa düşüyorlardı. “Gerçek Atatürkçülük” tartışmaları yüksek rütbeli
subaylar arasında da yapılıyordu. 12 Mart öncesinde generallerin bir kısmı … …
milletin Kemalizm etrafında toplanmasını isterken, bir kısmı da Kemalizm
teriminin artık kullanılmaması gerektiğini, çünkü solun onu istismar ettiğini
söylüyordu. Kemalizm yerine “Atatürk İlkeciliği”nin kullanılması önerilmişti.
12
Mart 1971’deki muhtıra metninde mevcut anarşik durumun ortadan kaldırılması ve
reformların uygulanması istenirken bunun “Atatürkçü bir görüşle” ele alınması
belirtilmişti. Fakat Atatürkçülüğün ne olduğu açık değildi. ……
…
Örneğin bu yıllarda Albay Muhittin Fisunoğlu, Kıbrıs’ta başlattığı “Atatürk
Kimdir?” sorusuna cevaplarla bir Atatürkçülük eğitimi vermeye çalışıyordu. Buna
göre Atatürk;”
En
Büyük İnsan,
En
Büyük Komutan,
En
Büyük Teşkilatçı,
En
Büyük Milliyetçi,En Büyük Dahi,
En Büyük Siyaset Adamı,
En Büyük İnkılapçı
En Büyük Lider,
En Büyük Devlet Adamı,
En Büyük Politikacı” idi.
* Askeri Müdahalelerin Orduya Etkisi-Hiyerarşi Dışı Örgütlenmeden Emir komuta
Zincirine -Doğan Akyaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder