-Bir
kadın bir şey diyor, erkeğin anladığı bambaşka bir şey oluyor. Çoğunlukla kadın
Q klavyede “a” tuşuna basıyor ve erkekteki karşılığı “u” oluyor, kendi halinde
bakıyor. Kadın “b” tuşuna basıyor, erkekten çıkan “.” Oluyor. Kadın kızıyor, erkek neden kızıldığını bile anlayamadan.
-Kadın,
daha hızlı yazarsa değişeceğini umut ediyor. Daha hızlı, daha hızlı
basıyortuşlara ama sonuç hep aynı. ... .. konuşuyor, dinlenilmek sadece amacı.
Erkekteki cevabı hazır bir cevap oluyor hemen.
-“Sorunun
ne senin?” diyor erkek “Ne istiyorsun? Her istediğini yapıyorum ama sen hala
şikâyet etmedesin... ..
-Oysa
“Senin sorunun ne sorusunun asla bir cvevabı yoktur. Bu bir soru da değildir.
Çoğu zaman bir ithamdır ve bu soruya hiç kimse cevap olarak, teşekkür ederim,
demez. Sadece kırılır, küser ve kendi içine doğru çekilir.
-Yine
“klavye farkı” ortaya çıkmış, erkek ve kadın arasındaki anlaşmazlığın zeminine
oturmuştur. İşte, hor görme de bu notada başlar: ithamlar, “anlayışsız” damgası
vurmalar ve tarafların
birbirlerini kıyasıya eleştirmeleri.
birbirlerini kıyasıya eleştirmeleri.
-Sorunun
çözümü için kimse sorumluluk almaz. Sadece kendisni haklı olduğunu düşnen ve
karşı tarafı “zalim” kendisini “kurban”olarak kodlayan insanlar, kendilerine
acımaya ve diğerini de kendi acılarının büyüklüğüne inandırmaya çalışırlar.
-Hor
görmeye başlamak, kendini kurbanlaştırmak, hep savunmada kalmak bir ilişiki
için en yıkıcı davranış biçimleri olarak gösterilebilir.
-Eşler
beraber kavga edebiliyor ama beraber gülmiyorlarsa o ilişkinin uzun sürmeyeceğini
kestirmek mümkündür. ... ..
-Evliliğinize
bir bakın.
-Karşınızdakinin
varlığını “olduğu gibi” ne kadar
kabul edebilyorsunuz?
kabul edebilyorsunuz?
-“Ondaki
anlam dünyası öyle şekillenmiş” diyerek ne kadar saygı duyabiliyorsunuz?
-Eşinizin
anlam dünyasını en az sizinki kadar değerli ve kabul edilebilir görüyor
musunuz?
-Onun
“a” olarak yazdığını, her zaman “u” olarak görmek zorunda değilsiniz ya da hep
yanlış yazdığını yüzüne haykırmak.
-...
... Değişmiyorsa zorlamayın, demek
ki programında yok veya bu yapı onun içn fıtri ve daha güzel olan.
-Bu
demek değil ki ilikilerde hiç değişme olmadan yaşayıp gideceğiz. Erkek kadına,
kadın erkeğe ve mayınlı noktalara basmadan devam edecekler. Dünyadan,
geldikleri gibi gideceler.
-Elbette,
değişim kaçınılmaz. Ama burada
sorun, kimin ne kadar ve ne yönde gelişip değişeceği. Ve değişimin ne yönde ve
ne sürede olacağı sorusudur.
-Sevdiğimiz
insanın farklı bir algılama dünyası olduğunu kabul edebilme gerçeği...
-İyi
bir ilişiki yolu bulabilenler, bu yolu inşaa edebilenler ancak bu dünyada
mutluluğu yakalayabiliyorlar.
-Diğerleri
ise konuşuyorlar, konuşuyorlar, konuşuyorlar ama anlaşamıyorlar. Çünkü dilleri
ve kelimelere yükledikleri anlamlar farklı. Zahmet edip de sevdikleri adamın/kadının nelerden hoşlandığını, nelerden
hoşlanmadığını anlama gereği duymuyorlar.
-Eleştiriyorla
ama kendilerini değil, karşılarındakini.
-aşağılamaktan, alaycı
isimler takmaktan-
Hor görmekten, hoş
görmeye vakitleri kalmıyor.
-Ve
sessizce uzaklaşırken nefretin doldurduğu kalpler, adliye koridorlarında farklı
klavyelerden çıkan harflerle birbirlerine anlatamadıkları dertlerini soğuk
mahkemelerde yargıçlara anlatmaya çalışıyorlar, anlaşılmayı umarak.
*Haz ve Hız Çağında İlişkiler - Nazlı Özburun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder